Mısır’da cesaretiyle kuşaklar boyu kadınlara ilham veren feminist

“Bana ‘Sen yırtıcı ve tehlikeli bir kadınsın’ dediler. Ben gerçekleri söylüyorum. Gerçekler yırtıcı ve tehlikelidir.”

89 yaşında hayatını kaybeden Mısırlı önde gelen doktor, feminist ve yazar Nawal El Saadawi’nin sözleriydi bunlar.

El Saadawi, onlarca yıl kendi hayat hikayesini ve bakış açısını, romanları, makaleleri, otobiyografik yazıları ve çok sevilen sohbetlerinde paylaştı.

Can acıtıcı şeyleri açıkça ifade etmekteki cesareti ve kadınların siyasi ve cinsel haklarını ilerletme mücadelesindeki ısrarıyla kuşaklar boyu çok sayıda kadına ilham verdi.

Fakat aynı zamanda cesareti yüzünden öfkeli tepkilerin, ölüm tehditlerinin hedefi oldu hatta hapse atıldı.

Arkadaşı ve çevirmeni Omnia Amin 2020 yılında BBC’ye verdiği mülakatta onun için “Savaşçı bir ruhla doğmuş. Onun gibi insanlar çok az” demişti.

2011 yılında Tahrir Meydanı gösterilerini ve bankacılık krizini izleyen Londra İşgal Eylemi’ne de katılmıştı

2011 yılında Tahrir Meydanı gösterilerini ve bankacılık krizini izleyen Londra İşgal Eylemi’ne de katılmıştı

Ailesi onu 10 yaşında evlendirmek istedi

1931 yılında Kahire yakınlarında bir köyde, ailesinin dokuz çocuğunun ikincisi olarak doğdu.

Babası düşük maaşlı bir memurdu ama annesi zengin bir aileden geliyordu.

Ailesi onu 10 yaşında evlendirmeye çalıştı ama direnince annesi onu destekledi.

İlk romanını 13 yaşında yazan El Saadawi, anne ve babasının onu okumaya teşvik ettiğini yazar. Fakat küçük yaştan itibaren kız çocuklarının erkek çocuklarından ‘daha az değerli’ olduğunu fark eder. Sonraki yıllarda, babaannesi ona “Bir oğlan çocuğu 15 kıza bedeldir. Kız çocuğu yıkımdır” dediğinde nasıl ayağını öfkeyle yere vurduğundan bahsetmişti.

Çevirmeni Omnia Amin, “Yanlışı gördü ve itiraz etti. Nawal yanlışa sessiz kalamaz” demişti.

1986’da çekilmiş bir fotoğrafı
KAYNAK,GETTY IMAGES
Fotoğraf altı yazısı,
1986’da çekilmiş bir fotoğrafı

El Saadawi’nin acı çocukluk hikayelerinden biri de, 6 yaşındayken “kadın sünneti” denen cinsel organ tahribatına maruz bırakılmasıdır.

“Havva’nın Gizli Yüzü” adlı kitabında, banyoda yere yatırıldığını ve annesi de başında beklerken, bu korkunç acılı işleme maruz bırakıldığını anlatır.

Hayatı boyunca kadın cinsel organının kesilmesi geleneğine karşı kampanya yürüten El Saadawi, bunun kadınları baskı altında tutmanın araçlarından biri olduğunu savundu.

2008 yılında Mısır “Kadın sünnetini” yasakladı ama El Saadawi yasa dışı olarak yaygın şekilde sürdürülen bu uygulamaya karşı mücadelesini sürdürdü.

Doktor, Kamu Sağlığı Müdürü oldu
El Saadawi 1955 yılında Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu ve daha sonra psikiyatri dalında uzmanlaştı.

Mısır hükümetinde Kamu Sağlığı Dairesi Müdürü oldu fakat 1972 yılında, kadın sünneti ve kadınların cinsel yaşamlarının baskı altına alınmasına karşı görüşlerini dile getirdiği “Kadın ve Seks” adlı kitabının yayınlanması ardından bu görevden alındı.

Bundan birkaç yıl önce yayınını başlattığı Sağlık adlı dergi de 1973 yılında kapatıldı.

Ama yazmaya ve konuşmaya devam etti.

1975 yılında dünya çapında milyonlarca satan “Sıfır Noktasındaki Kadın” adlı kitabı basıldı. Gerçek bir hayat hikayesine dayanan kitapta, El Saadawi cezaevinde idam hücrelerinde kalan bir kadını anlatıyordu.

1977 yılında “Havva’nın Gizli Yüzü” kitabı yayınlandı. Köylerde doktorluk yaparken karşılaştığı cinsel suistimal, taciz vakaları ve “namus cinayetleri” ile fuhuşu anlattığı bu kitabı büyük tepki yarattı ve Arap kadınıya ilgili “önyargıları” artırmakla da suçlandı.

Cezaevinde tuvalet kağıtlarına yazdı
El Saadawi 1981 yılında Enver Sedat’ın devlet başkanlığında muhaliflere karşı yürütülen operasyonlar kapsamında tutuklandı ve üç ay cezaevinde kaldı.

Cezaevindeyken anılarını, tutuklu bir seks işçisi kadının kendisine temin ettiği göz kalemiyle tuvalet kağıdına yazdı.

Arkadaşı ve çevirmeni Omnia Amin, “Başkalarının cesaret edemediği şeyleri yapıyordu ama bunlar onun için normaldi. Kuralları, yasaları çiğneyip çiğnenemek değil gerçeği söylemek önemliydi onun için” diyor.

Enver Sedat’ın suikast sonucu öldürülmesinden sonra El Saadawi serbest bırakıldı. Fakat yazdıkları hep sansürlendi ve kitapları yasaklandı.

İzleyen yıllarda radikal dincilerden ölüm tehditleri aldı, hakkında davalar açıldı, sonunda ülkesinden çıkmak zorunda kaldı ve ABD’de sürgün hayatı yaşamaya başladı.

Burada dini, sömürgeciliği ve “Batı’nın ikiyüzlülüğünü” hedeflemeye devam etti. Müslüman kadınların peçe takmasına karşı çıkarken aynı zamanda düzenin kadınları nesneleştirdiğini söyleyerek makyaja ve açık giysilere de itiraz ediyor ve yer yer başka feministleri de kızdırıyordu.

BBC sunucusu Zeinab Badawi, 2018 yılında yaptıkları bir mülakatta, belki de eleştirilerinin dozunu yumuşatması halinde daha iyi sonuç alabileceğini söylediğinde El Saadawi “Hayır. Daha da açık konuşmalıyım, daha saldırgan olmalıyım. Çünkü dünya daha saldırganlaştı ve insanların adaletsizlikler hakkında daha yüksek sesle konuşmasına ihtiyacımız var. Yüksek sesle konuşuyorum çünkü öfkeliyim” demişti.

Kitapları 40’tan fazla dile çevrildi
El Saadawi çok kişiyi öfkelendirmiş olabilir ama uluslararası düzeyde çok büyük etki ve şöhret sahibi oldu, kitapları 40’tan fazla dile çevrildi.

Londra’daki temsilcisi, Britanyalı yazar ve yayıncı Kadija Sesay “İnsan onunla siyaseten her zaman hemfikir olmayabilir ama bana en çok yazdıkları, ulaştığı başarı ve bunun kadınlar için anlamı ilham veriyor. Özellikle de Afrikalı bir kadınsanız, beyaz olmayan bir kadınsanız, onun yazdıklarından etkilenmeniz kaçınılmaz” diyor.

Nawal El Saadawi’ye dünyanın dört bir yanında farklı üniversiteler tarafından fahri ünvanlar verildi ve Time dergisi 2020 yılında onu “Yılın 100 Kadını” listesine alıp, fotoğrafını kapak yaptı.

Time dergisinin kapağında yer alan portreyi çizen ressam Saray Jane Moon, El Saadawi’nin ölümünden duyduğu üzüntüyü Twitter hesabından paylaştı.

Ama ünlü yazar bir şeyi başaramadı.

Çevirmeni Omnia Amin, “Tek rüyası ya da umudu Mısır’da kabullenilmekti. Dünyanın her yerinde önemi kabul edildi ama kendi ülkesinden hiçbir şey alamadı” diyor.

Mısır’a dönüşü: Tahrir Meydanı’ndaydı
El Saadawi 1996 yılında çok sevdiği ülkesi Mısır’a geri döndü ve kısa sürede ortalık karıştı.

2004 seçimlerinde devlet başkanlığına adaylığını koydu, 2011 yılında Hüsnü Mübarek yönetimine karşı sokaklara dökülenlerle birlikte Tahrir Meydanı’ndaydı.

Son yıllarını oğlu ve kızının yakınında Kahire’de geçirdi.

Mısır gazeteleri ölüm haberini verirken Facebook sayfasında Arapça “Nawal El Saadawi….. Güle güle” yazdı.

Omnia Amin, “Çok ceza çekti. Kuşaklar boyu kadınları etkiledi. Gençler idol arar. O bu rol için öne çıkıyordu” diyor.

Kadija Sesay da onun başka kadınların öykülerini dinlemeyi ve onlarla deneyimlerini konuşmayı ne kadar sevdiğini hatırlıyor:

“Bu kadar ünlü olup da bu kadar verici olan fazla insan tanımıyorum. Ama o hiç kimsenin kahramanı olmayı istemedi. Her zaman ‘Kendinizin kahramanı kendiniz olun’ derdi.”

 

Alıntı: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56484695