TTB İkinci Başkanı Ökten: İktidar dikensiz gül bahçesi istiyor

Türk Tabipleri Birliği (TTB) İkinci Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, iktidarın seçimle ele geçiremediği TTB’yi, kendi demokratik olmayan yöntemleriyle ele geçirmeye çalıştığını söyledi: “Dikensiz gül bahçesi yapmaya çalışıyorlar.”

AKP hükümetinin Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı hayata geçirdiğinden beri, sadece hekimlerin değil, ülkenin en büyük meslek örgütlerinden TTB’nin eleştirileriyle karşı karşıya kaldı. Sağlık sisteminde neoliberal değişiklikler yapan dönüşüm programıyla ilgili öngörüleri büyük oranda haklı çıkan TTB, daha önce de hükümet tarafından pek çok kez hedefe kondu.

TTB bir yandan hekimlerin özlük haklarını iyileştirmek için çalışırken, diğer yandan kah polikliniklerde hasta başına ayrılan 3-5 dakikalara, kah şehir hastaneleri yatırımlarıyla ilgili hatalara, kah savaşların bir halk sağlığı sorunu olduğuna, kah pandemide gizlenen ölüm sayılarına dikkati çekti. Meşru eylemler, hukuk yoluyla hak aradı.

Seçimlerde ele geçirmeyi denediler, başaramadılar
Bakanlık sürecin başından beri meslek örgütüyle iletişimini kesmeyi tercih etti. Tabip odaları ve TTB’yi kendilerine daha yakın hekimlere teslim etmenin yollarını aradı ve seçimlerde onların listelerini el altından destekledi. Ancak bu çabalar alanda karşılık bulmadı. Ne büyük tabip odalarında ne de TTB’de bu listeler yönetime geçecek oyu aldı. Tüm uğraşlarına rağmen şimdiye kadar demokratik yolla TTB’yi ele geçiremediler.

TTB pandemi boyunca, Sağlık Bakanlığı’nın gizlediği bazı verileri ortaya koydu. Salgın yönetimini eleştirdi. Arkasından geniş katılımlı g(ö)revler organize ederek, alandaki sıkıntılara dikkat çekti. Binlerce hekim protestolara katıldı. Bakanlığın son Beyaz Reformu da aslında TTB’nin çağrısıyla düzenlenen büyük eylemler ve direnişin sonucuydu.

İktidar yıllardır beklediği fırsatı tam da genel seçimler yaklaşmışken TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın yurtdışından yayınlanan Medya Haber TV ekranından söyledikleriyle yakaladı. Fincancı, Kuzey Irak’ta kimyasal silah kullanıldığı iddialarının araştırılması gerektiğini, ölüm halinde otopsi yapılmasının önemli olduğunu söylemişti. Bir toplantı için yurtdışında bulunan Fincancı, söz konusu TV kanalının canlı yayındaki konuşmasını parçalara ayırarak bağlamı ve bütünlüğünden kopararak farklı yayınlarda kullandığını söylemesi, inanmak istemeyenleri ikna etmeye yetmedi.

Şafak operasyonlu, mermili algı oyunları
Adli tıp uzmanı olan ve uzun yıllardır insan hakları için mücadele eden Fincancının bu sözleri iktidar tarafından terör örgütü propagandası olarak yorumlandı ve kelimenin tam anlamıyla bir siyasi linç başlatıldı. Pası alanlar zaman kaybetmedi. Düğmeye basıldı. Fincancı yurda döneceğini söylemesine, avukatları ifade vermeye Ankara’ya gidebileceğini bildirmelerine rağmen 26 Ekim’de İstanbul’daki evine yapılan ve çok aşina olduğumuz şafak baskını ‘gösterisi’yle gözaltına alındı. Fincancı kaçmıyor, saklanmıyordu. Ancak gözaltı için bu yöntem tercih edildi. Evde bulunan aileden kalma mermiler, kitaplar ‘ele getirilmiş kalaşnikof mermileri, yasak yayınlar’ gibi gösterildi. Akıllarınca ‘algı oyunları’ oynandı.

Fincancı ertesi gün tutuklandı. 3 Kasım’da tutukluluk kararına karşı Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi’ne 582 avukatın itirazı, tedbirin orantılı olduğu gerekçesiyle reddedildi. Ret nedeninde ne yapılan hukuki itiraz tartışıldı ne de bu tutuklamayı haklı kılan hukuki gerekçeler açıklandı.

Ayrıca, Ankara savcısı tarafından 26 Ekim’de hazırlanan davanameyle TTB Merkez Konseyi Başkanlığı ile Fincancı davalı olarak gösterildi. Davanameyi hazırlayan savcı, Fincancı hakkında başlatılan soruşturmanın da savcısı. Savcı davanamede, Merkez Konseyi’nin ‘amaç dışı faaliyette bulunduğunu’ ileri sürdü. Ancak bu talebinin gerekçesini açıklamadı.

Fincancı’nın gözaltına aldığı günün ertesi 27 Ekim’de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ TTB ve “başlarını ağrıtan” bir başka kurum olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) yasalarının değişmesiyle ilgili çalışmalar yaptıklarını açıkladı. Önümüzdeki günlerde bu değişikliğin TBMM’ye getirilmesi bekleniyor.

‘Sağlık Bakanlığı’nın değil, TTB belgesi isteniyor‘
Diken’in sorularını yanıtlayan Ökten, “Yasal değişiklik düşünüyorlarsa 12 Eylülden öncesi yasasını bize geri versinler. O çok daha demokratik ve katılımcıydı. Mesleki özerklik ve bağımsızlığını koruyan bir yasaydı” dedi.

İktidarın ilk olarak Türk Barolar Birliği’ni ele geçirmek için baroları ayırmaya başladığını hatırlatan Ökten, şunları dedi: “Şimdi de TTB, TMMOB gibi seçimle ele geçiremediği yerleri kendi yöntemleriyle ele geçirmek istiyor. İktidarlar söylediklerimizden her zaman rahatsız oldu. Tehdit, kapatılma girişimi veya bazı yaptırımlar geçmişte de uygulandı. TTB özerk, demokratik bir kurum. Anayasal güvence altında. Düşündüklerini yapmak o kadar da kolay olmayacak.”

Tüm dünyada ülkelerin birer tabipler birliği olduğunu vurgulayan Ökten, çoklu odaların önünün açılmasının uluslararası alanda sorunlara yol açacağını söyledi: “TTB’nin isminin değiştirilmesi, seçimiyle ilgili bir değişiklik, çoklu odalara geçilmesi vs. Türkiye’yi zora sokacaktır. Dünya Tabipler Birliği muhatap olarak sadece TTB’yi alır. İktidar henüz bunların farkında değil. Sadece iç siyaset açısından düşünüyor olayı. Yurtdışında çalışacak hekimlerden bile TTB’den aldıkları iyi hal belgesi isteniyor, Sağlık Bakanlığından alınan belgenin önemi yok. Yasa değişikliğinde bu da sıkıntıya gidecek. Belki gittikleri ülkelerde hekim olduklarını kanıtlayamayacaklar.”

TTB daha başlangıç, sıra başka kurumlara gelecek
TTB Merkez Konseyi üyeleri meclisteki ve dışındaki parti başkanlarını ziyaret ederek, süreci anlatmaya çalışıyor. Şimdiye kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ve diğer parti başkanlarıyla görüştü. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’le de görüşecekler, randevu bekliyorlar: “Seçime doğru giderek artan bir baskı ortamı yaratılmak istendiği, TTB’e yönelik bir değişiklikten sonra diğer örgütlere ya da meslek birliklerine yapılacak değişiklik çok daha kolay olacağını anlatıyoruz. TTB’yi ele geçirdikleri zaman diğerlerini ele geçirmeleri biraz daha kolaylaşacak.

Tek amaçları kendilerine muhalefet yaptıklarını düşündükleri TTB, TMMOB gibi kurumları bir şekilde ele geçirmek. Bu nedenle baskıyı artırdılar. Hükümetler demokrasiden uzaklaştıkça meslek kuruluşlarının kendi politikalarını eleştirmemesini, bir devlet organı gibi hareket etmesini isterler. Bunun için de müdahalede bulunurlar. Yaşadığınız öyle bir tablo.”

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra TTB’nin birçok haklarının kısıtlandığını hatırlatan Ökten, şunları dedi: “Yasa değişikliği yapılacaksa, 12 Eylül’den önceki TTB yasası bize geri verilsin. TTB’ye üyelik zorunluluğunu kaldırarak bizi ekonomik olarak da çökertmek istiyorlar. Biz tam tersine, kamu hekimlerinin de üyeliklerinin zorunlu olması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

İnsanların ne kadar örgütlü olursa o kadar güçlü mücadele edebildiğini vurgulayan Ökten, iktidarın çoklu odalarla hekimlerin ve sağlık emekçilerinin haklarını daha rahat gasp etmek istediğini söyledi ve ekledi: “Sahayı böldüklerinde ortak bir mücadele hattı oluşturmamız da zor olacak. Hekim mücadelesini olabildiği kadar azaltmak istiyorlar. Yükselttiğimiz mücadele gücünden rahatsızlar. İntikam peşindeler.”

TTB’nin eleştirilerinin bir süre sonra haklı çıkmasının da iktidarda rahatsızlık yarattığını belirten Ökten, insan ve yaşamla ilgili her konuda söz söylediklerini ifade etti: “TTB nükleer santral için de doğanın talanına karşı da, ekonomik krizle ilgili de sözünü söylüyor. Bize saldırmaları bundan.”

TTB sadece siyaset mi yapıyor?
Bazı hekimler TTB yönetimine, “siyaset yaptıkları, yeterince hekim haklarını savunmadıkları” eleştirisi yapıyor. Ökten’e bunu hatırlattığımızda şu yanıtı verdi:

“Bu bize her zaman söyleniyor. Evet TTB siyaset yapıyor, biz de bunu inkar etmiyoruz. Ama biz sağlığın siyasetini yapıyoruz. İnsanın yaşamın ve sorunun olduğu her yerde yapmak zorundayız, bu bizim görevimiz. Aynı zamanda anayasal bir görev. Çünkü bize bu hakkı vermiş. Kamu yararının, hekimlerin haklarının ve toplumun sağlık hakkının olduğu yerde biz söz söylemek zorundayız. Böyle bir yükümlülüğümüz var. Aksi halde görevimizi yapmamış oluruz. Biz günlük, kaba siyaset yapmıyoruz. İnsani temel değerler üzerinden, insan hakları üzerinden, sağlık hakkı üzerinden, hasta ya da hekim hakları üzerinden gidiyoruz. Ama iktidar uzun süredir ve bilinçli olarak, “Bunlar sadece siyaset yapıyor, bize muhalefet ediyor, hekim haklarıyla uğraşmıyorlar” diyerek bizi ötekileştirmeye, yalnızlaştırmaya, kriminalize etmeye çalışıyor. Bazı meslektaşlarımız da ne yazık ki buna inanıyor.”

Bazı hekimler odaların, TTB’nin sadece onların ekonomik haklarıyla ilgilenmelerini istiyorlar. Buna karşılık Ökten, “Bizim yaşadığımız sadece ekonomik sorunlar değil. Şiddetten tutun, çalışma koşullarımızın kötülüğüne, malpraktis yasasına kadar çok sorun var. Dolayısıyla çalışmalarımızı sadece ekonomik konulara indirgeyemeyiz. Böyle olursa ne kendi haklarımızı daha iyi koruyabiliriz ne toplumun. Kaldı ki iktidara yakın odalar da var. Her dediklerine evet diyorlar ama onlar da hiçbir kazanım elde edemiyor. Halbuki tüm dünyada bu tip meslek örgütleri bağımsız ve denetleyicidir. İktidar her şeyi doğru yapamaz. İktidarlar olumsuz yaptıklarını ancak bu şekilde düzeltebilir. Ülkemizde kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının bu görevlerini yapması engellenmeye çalışılıyor”

TTB, HDP’ye mi yakın?
Bazı hekimler de TTB’nin ‘HDP’ye yakın durduğunu’ iddia ederek eleştiriyor. TTB ikinci başkanı şu yanıtı verdi: “Sorunları mecliste görüşmek istediğimizde tüm partilere yazıyoruz. Hatta meclis dışındaki partilere de gidiyoruz. Ama bize iktidardaki AKP ve MHP tarafından hiç randevu verilmiyor. Kabul etseler, sorunlarımızı anlatmak için onlara da gideceğiz. Sağlık Bakanlığından neredeyse 2.5 yıldır hatta belki daha uzun süredir randevu istiyoruz vermiyorlar. Biz bu sorunları aktarmak için kiminle muhatap olacağız ki? İcra organı iktidar. Bunları anlatabilmek için onlarla görüşmemiz lazım. Muhalefet bizi kabul ediyor. Sadece HDP’yle görüşmüyoruz. Bilinçli olarak biz sadece biz HDP ile görüşüyormuşuz gibi bir imaj çizilmeye çalışılıyor. Yarın CHP, HDP iktidara gelse, sağlık politikalarında yine TTB’nin temel ilke ve felsefesine, meslektaşlarımızın ve halkın sağlık durumuna karşı bir durum olursa aynı şekilde muhalefet yapacağız, hiç fark etmez. HDP’ye yakın olduğumuz söylemek de bizi ötekileştirme, kriminalize etme, taraf gibi gösterme çabası.”

Hekimlere çağrı: Bizi beğenmiyorsanız seçimle değiştirin
Ökten TTB yasasının değiştirilmesinin kimsenin yararına olmadığını söyledi. TTB yönetiminin, odalarını eleştirebileceğini belirten Ökten, meslektaşlarına şu mesajları verdi:

“İktidar sürekli kutuplaştırıcı politika izliyor. Bunu her alanda olduğu gibi bize de yapıyor. Meslektaşlarımızın oyunu görmesi gerekir. Herkes TTB ile aynı görüşte olmayabilir, eleştirebilir. Ama bu süreçte odalara ve TTB’ye sahip çıkılmalı. Gelsinler, odalarda mücadele etsinler. Bizi beğenmiyorlarsa demokratik yola, seçime girsinler, bizleri değiştirsinler. TTB’nin yapısı demokratik. Bizde iki dönemden fazla yönetimde olamazsınız. Arkadaşlarımız odalarda, TTB içinde mücadele eder, istedikleri gibi yönetim oluşturabilirler. Görevi bizden devralırlar. İktidara dayanarak yapılacak mücadele ki buna mücadele de denmez bir fayda sağlamaz. Aksine elimizdeki örgütü iktidar alır istediği gibi kullanır. Uluslararası alanda çok ciddi sorunlara yol açabilir. Türkiye’nin itibarını da kaybettirir.”

TTB her dönemde ‘rahatsızlık’ verdi
1953’den sonra TTB yasalarında aşağıdaki değişiklikler yapıldı:

*1953 6023 sayılı TTB Kanunu (DP’nin ilk dönemi, Stalin sonrası SSCB ile yakınlaşma, ekonomik işbirliği arayışları, mesleki denetim esaslı meslek kuruluşlarının kurulmaya başlandığı dönem)

*11 Kasım 1957 Kanun değişikliği ile asker sivil farkı olmaksızın tüm hekimlerin ve diş hekimlerinin üyelikleri zorunlu, tüm ikinci işler tabip odası iznine tabi, bildirim zorunlu, oda kuruluşu için mevcudun 100 olması gerekir, seçimleri kendisi yapar, aidat ve para cezalarına ilişkin ilam gibi infaz kuralı, TTB Merkez Konseyi için çalışma yeri İstanbul kuralı, belirlenen kurallara uymayanlara ağır para cezası mahkumiyeti yaptırımı

*19 Haziran 1963 Kanun değişikliği ile Yüksek Onur Kurulu kararlarına karşı Danıştayda itiraz hakkı getiriliyor

*1970, 1974 ve 1978 yıllarında değişiklik hazırlıkları yapılsa da kadük kalıyor. (TTB gerekli önlemler alınmadan yaşanan iş kazalarını iş cinayeti olduğunu açıklıyor. Tıp eğitiminin süresi ve 657 sayılı Kanuna göre kademe derece düzenlemesi yapılmasını sağlıyor)

*12 Eylül 1980 (Darbeye gerekçe gösterilen eylemlerle ilişkili olmamasına karşı İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından 130 gün TTB’nin faaliyetine geçici olarak ara veriliyor, arşiv ve belgelerine el konuluyor)

*28 Aralık 1982 Kurumları Niteliğinde Meslek Kuruluşlarına İlişkin Yetki Kanunu kabul ediliyor.

*24 Mayıs 1983 Kamu 65 ve 83 sayılı KHK’lar çıkarılarak Anayasa ile eşgüdümlü “siyaset yasağı” ve görevden alma düzenlemeleri getiriliyor.

*5 Haziran 1984 KHK ile yapılan düzenlemelere ilişkin Kanunu Kenan Evren “haysiyet divanlarının görevden alınmasına dair hüküm olmadığı” gerekçesiyle veto ediyor.

*8 Ocak 1985 Kenan Evren’in vetosu üzerine görüşülen kanun değişikliği genişletilerek kabul ediliyor. Komisyon görüşmelerine Sağlık Bakanlığı davet edilirken, TTB hukuki görüşlerden haberdar ve davet edilmedi. Değişiklikle oda kurulması koşulu 200’e çıkarken seçimlerin yargı denetimine alınmasına dair düzenleme yapıldı. TTB Merkez Konseyi İstanbul’dan Ankara’ya alındı ve MK üyeleri için de önceki dönemde İstanbul olan ikamet şartı Ankara olarak değiştirildi. Asker hekimlerin üyeliği yasaklanıp memurların üyeliği isteğe bağlı oldu. Seçimlerin yenilenmesine dair geçiş hükümleri düzenlendi.

*25 Haziran 1985 Türk Dişhekimleri Birliği Kanunu ile dişhekimlerine dair hükümler Kanundan çıkarılıyor.

*1985 Prof. Dr. Nusret Fişek Başkanlığındaki TTB MK idam cezalarının infazında görev alan hekimlerin meslek kurallarını ihlal edeceği, dolayısıyla haklarında disiplin işlemi yapılacağına dair açıklamaları nedeniyle yargılandı.

*1987 Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile kamu sağlık hizmetlerinde işletmecilik çalışanlar için sözleşmelilik getiriliyor.

*1995 Anayasa değişikliği ile kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarına getirilen siyaset yasağı kaldırılıyor.

*20 Haziran 1997 darbe ile getirilen siyaset yasağı kanunlarda değişiklik yapılarak kaldırılırken “amaç dışı faaliyet” düzenlemesi getiriliyor.

*1999 Anayasa değişikliği ile imtiyazlara ilişkin hükümler değiştirilip tahkim şartı kabul ediliyor.

F tipi cezaevlerine nakil sürecinde açlık grevi yapan mahkumlara zorla müdahale yapılmasının hekimlik meslek kurallarını ihlal edeceği yönünde açıklama yapan TTB MK üyeleri yargılanıyor.

*19 Şubat 2002 tarihinde Anayasa Mahkemesi TTB delegelerinin sayısına dair başvuruyu karara bağladı.

*6 Mayıs 2003 TTB Kanununda “ağır para cezasını gerektirir mahkumiyet” olarak tanımlanan yaptırımlar idari para cezasına dönüştürüldü.

Sağlıkta Dönüşüm Programı resmen başlıyor.

*2005 sağlık alanında kamu-özel işbirliği uygulamasına dair kanun değişikliği yapılıyor

*23 Mart 2006 Anayasa Mahkemesinin delege sayısına ilişkin kararının gereği uzun süre yerine getirilmemişken TTB Kanunda kapsamlı değişiklik yapılıyor. Tabip odası ve TTB MK yöneticileri için iki dönem şartı getiriliyor, Ankara’da oturma şartı kaldırılıyor, MK üye sayısı artırılıyor, tabip odalarının Merkez Konseyine yapacağı ödeme oranı düşürülüyor, asgari ücreti belirleme yetkisi kaldırılıyor, aidatlara sınırlama getiriliyor, üyelerin bilgilerinin Sağlık Bakanlığına bildirilmesi zorunluluğu getiriliyor.

*7 Mayıs 2011 ilk şehir hastanesi ihalesi yapılıyor

11 Eylül 2011 TTB şehir hastanelerine ilk davasını açıyor

*2 Kasım 2011 Yetki Yasasına aykırı olarak Sağlık Bakanlığının teşkilatını düzenleyen KHK ile TTB Kanunundaki “hekimliğin kişi ve toplum yararına yapılıp geliştirilmesini sağlamak” yetki ve görevi kaldırılıyor. Türkiye’de hekimlik yapmak için vatandaşlık koşulu kaldırılıyor, ancak TTB’ye üyelik zorunluluğu yönünde düzenleme yapılmıyor.

*20 Haziran 2012 İş sağlığı ve güvenliğine dair mevzuatla TTB’nin alandaki yetkileri kısıtlanıyor, işyeri hekimliği piyasa kurallarına bırakılıyor

*2013 Gezi eylemleri (ruhsatsız sağlık hizmeti sunduğu iddiasıyla tabip odaları yönetim kurullarının görevden alınması talebiyle dava açılıyor)

*Ocak 2018 TTB MK Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur başlıklı açıklaması (TTB tarihinde ilk defa polis baskınıyla MK üyeleri gözaltına alınıyor, merkez bina basılıyor. MK üyelerine dava açılıyor, ayrıca görevden alınma talep ediliyor.

*5 Aralık 2018 TTB’ye yönelik ithamlar gerekçe gösterilerek hekimlerin birden fazla yerde çalıştırılmaları halinde tabip odalarının yetkisine ve bu yetkinin çiğnenmesi halinde yaptırımına dair düzenleme kaldırılıyor.

 

Alıntı: diken.com.tr