Japonya ve İsviçre gibi gömme alanı sıkıntısı olan Avrupa ülkelerinde, atık miktarı 1/15-1/20 oranında azaltılabildiği için yakma yönteminin tercih edildiği doğrudur. Bu ülkeler aynı zamanda “atık yakma teknolojisi” üreten ve satmaya çalışan ülkeler arasındadır.
Ortaya çıkan ısı enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülebilmesi, bu uygulamaları çevre dostu ve kârlı göstermeye yönelik bir pazarlama aracı olarak kullanılmaktadır. Oysa bu yöntem yitirilen enerjinin sadece bir kısmının geri dönmesini sağlar.
Ticari olarak da verimli değildir, tabii “ürettiği elektik kullanılsa da kullanılmasa da ödeme garantisi” verilmediyse! Bu tip garantiler ticari sır olarak gizleneceğinden kamuoyunun haberi olmayacaktır. Bu tesislerin kurulması için uluslararası kuruluşlardan kredi sağlamak oldukça kolaydır. Ancak işletme maliyeti yüksek, idamesi zor sistemlerdir.
RİSKLİ VE MASRAFLI
Yakma çok pahalı ve özellikle hava kirliliği açısından çok tehlikeli bir işlemdir. Eğer baca filtrelerinin bakım ve idamesi sağlanamayacak olursa çok tehlikeli hava kirliliği sorunlarına yol açabilir. Cıva için pahalı reçineler, diğer ağır metaller için ise pıhtılaştırma ve çökeltme yöntemleri kullanılması gerekmektedir.
Ayrıca gaz temizleme sıvılarının ve toz tutucularda biriken küllerin giderimi (bertaraf) de sorun olmaktadır. Japonya’da “sürekli besleme” tipindeki yakma fırınlarında oluşan kalıntının, tesisin büyüklüğüne göre yüzde 7-10’dan az olması zorunludur. Gelişmekte olan ülkelerin atık türünde bunu sağlamak neredeyse olanaksızdır.
Yakma işlemi kömürleşmeye olanak vermeyecek yüksek sıcaklık derecelerinde yapılamadığında kömürleşen bileşenler kemirici üremesini artırarak “kemirici kaynaklı salgınlara” yol açabilir.
Yakma fırınlarının işletilmesi ve idamesi yüksek nitelikli bir teknik ekip gerektirir. Gelişmekte olan ülkelerin ücretlendirme sistemleri bu tip bir teknik ekibin oluşturulmasına ve sürdürülmesine olanak vermemektedir. Bu gibi ülkelerde kurulmuş atık yakma fırınlarının çalıştırılamamasının en önemli nedenlerinden biri de budur.
Atık gazların tehlikeli bileşenlerinden ayrılması pahalı süreçler gerektirir. Bu nedenle tanıtım gezilerindeki “bilgisayar sistemli düzey belirlemeleri ve otomatik müdahale” vb. fanteziler “program hilelerinden” ibarettir, bu nedenle gerekli halk sağlığı güvencesini sağlamaktan uzaktır.
ALGIYLA SAKLANAN GERÇEK
Kimilerine göre katı atıkların yakılması “çöp taşıma harcamalarını azaltmakta, ucuz enerji sağlamakta, çöplerin çevreye verdiği zararı ortadan kaldırmaktadır”. Bu görüşler “çöpten enerji üreten tesislerin” tehlikeli düzeyde hava kirliliği kaynakları olduğunu, bu nedenle çok pahalı kirliliği önleyici yüksek teknoloji sistemleri gerektirdiğini gözden kaçırmak için büyük çaba harcarlar. Şu anda ülkemizde de yapıldığı gibi artık adına “atık yakma fırını” denmemekte “Biz bir enerji santraliyiz!” böbürlenmesiyle servis edilmektedir.
Ne yazık ki uçartozlar, ağır metaller, dioksinler, furanlar, asit gazları ve uçardamlaları hiç hesaba katılmamaktadır. Çok yüksek düzeyde sera gazlarından söz edilmez bile. Bu tesisleri savunanların bütün amaçları, başlı başına bir halk sağlığı sorununa hatta cinayete dönüşebilen çöp yakma işini “çevre dostu bir geri dönüşüm yöntemi” gibi göstermek ve atıkların “yenilenebilir enerji” kaynağı sayılmasını sağlamaktır.
Bunu bir kez kabul ederseniz başka ülkelerin çöplüğü haline gelmeniz de yasallaşır. Tesisler kurulur, atık sorununun çözüldüğüne, elektrik enerjisi edildiğine yönelik güzel konuşmalar yapılır. Gün gelir hava kirliliğini önleyici sistemlerin sürdürülmesi sağlanamadığından “geceleri çalıştırılan” birer zehir bacası olarak toplumun başına bela olurlar.
Temel katı atık yönetim sıradüzeninde öncelik ve önem sırası “azalt, yeniden kullan, geri dönüştür, enerji geri kazanımı sağla ve giderimi tamamla” biçimindedir. Geri dönüştürülebilir ambalaj malzemelerini birey ve konutta başlayan ayırma, tek kullanımlık malzeme kullanımının azaltılması başta olmak üzere birçok akılcı yöntem vardır. Atık yakma sistemlerini pazarlayanlar “çöpten elektrik üretme” kılıfına sararak uygulamayı çevre dostu gibi göstermeye çalışırken “azaltma, yeniden kullanma ve geri dönüşüm” aşamalarına ağırlık vererek çözülebilecek birçok sorunu halk sağlığı sorununa dönüştürdüklerini gizlemeye çalışırlar.
ALDATMACALARA KANMAMALI
Günümüzde kimi televizyon kanallarında yayımlanan albenili reklamlarla kamuoyu oluşturmaya çalışılmaktadır. Paranın gücü bu reklamları “en uygun zamanda” hedef gruplara ulaştırırken halk sağlığı tehlikelerini topluma iletebilme fırsatı verilmemektedir. “Para gücü” bu reklamları eğlence programının en heyecanlı evresinde devreye sokarak beyin yıkarken halk sağlığıyla ilgili uyarılar perdeyi aralayamamaktadır bile.
Tek umudumuz siyasi baskılarla bunaltılan belediye başkanlarımızın bu aldatmacalara kapılmamalarıdır. “Güç sahiplerinin” çok anlayışlı davrandıkları ve kolaylık gösterdikleri harcamalarda iki kez düşünmelidirler.
PROF. DR. ÇAĞATAY GÜLER
Alıntı: https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/copten-elektrik-prof-dr-cagatay-guler-1832953