Günden güne büyüyen tehlike: Mikroplastikler

Son bilimsel kanıtlar insanların sürekli olarak mikroplastikleri soluduğunu ve yuttuğunu gösteriyor. Plastik kullanımı ve mikroplastiğe maruziyeti azaltacak önlemlerin acilen alınmaması, gelecekte çok daha büyük sorunlara yol açabilir.

Pandemi günlerinde unuttuğumuz tehlikelerden biri de günden güne yaşantımıza daha çok giren mikroplastikler. Çevre ve insan sağlığı açısından günden güne büyüyen bir tehdit olan mikroplastikleri ve onların çevre ve insan sağlığı üzerine etkilerini son yapılan bilimsel çalışmalar ışığında Science Dergisi 12 Şubat tarihli son sayısında yeniden gündeme taşıdı.

Dergide yer alan ve iki Hollandalı araştırmacı; Amsterdam’da bulunan Vrije Üniversitesi’nden Dick Vethaak ve Utrech Üniversitesi’nden Juilette Legler’in yazdığı makaleye göre biyosferdeki mikro plastiklerin hemen hemen her yerde bulunması, miktarının günden güne artması bunların insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda gün geçtikçe endişeleri de büyütüyor. Araştırmacılara göre son bilimsel kanıtlar insanların sürekli olarak mikroplastikleri soluduğunu ve yuttuğunu gösteriyor. Solunan veya yutulan bu mikroplastikler hücrelere zarar vererek veya iltihaplanma ve bağışıklık reaksiyonlarını indükleyerek insan sağlığını olumsuz etkileyebilir. Ancak mikroplastiklerin insan sağlığı açısından oluşturduğu tehlike hala tartışmalı… Yazarlara göre mikroplastiklere maruziyet ve bunun oluşturduğu tehlikeye ilişkin hala veri eksikliğimiz ve bilgi boşluğumuz var.

Çevremizdeki mikroplastikler, vücuda giriş yolları ve olası sağlık etkileri (Kaynak: https://science.sciencemag.org/ ).

Genellikle partikül boyu 0.1-5000 µm arasında bulananlar mikroplastik olarak, 0.1µm> olanlar ise nanoplastik diye isimlendiriliyor. Bu büyüklükleri daha iyi canlandırabilmeniz için insanın bir saç telinin çapının yaklaşık 70 µm, bir kum tanesinin çapının ise 50 µm olduğunu belirtelim. Ultraviyole radyasyon, rüzgar, deniz dalgaları gibi dış etkilerle plastik atıkların parçalanması sonucu ortaya çıkabileceği gibi mikroplastikler insanlar tarafından çeşitli amaçlar için de üretiliyor ve bunlar bir süre sonra özellikle sular yolu ile doğaya ulaşıyor.

Hücre zarlarını geçebiliyor
Nanoplastikler ise her geçen gün endüstriyel kuruluşlarda daha fazla üretilmekte ve boyalar, yapıştırıcılar, ambalaj malzemeleri, elektronik ürünler gibi her maddenin içinde kullanılmakta. Günümüzde yapılan çok sayıda çalışma kentlerin atık su sistemlerinde önemli miktarda mikro ve nanoplastiklerin yer aldığını gösteriyor. Üstelik bugün artık nanoplastiklerin mikroplastiklerden farklı olarak tüm insan dokularına ulaşabildiği de biliniyor. Mikroplastiklerin hem solunum hem de ağız yoluyla insan vücuduna girdiği artık yadsınamaz bir gerçek…Partikül maddelerle ortaya çıkan hava kirliliğiyle karşılaştıracak olursak; bilindiği gibi havada bulunan büyüklükleri 2.5 µm ve altındaki partikül maddelerin akciğerlerden kolaylıkla kan dolaşımına katılabildiği ve hücre zarlarını geçerek insanda kalp-solunum sistemi, mide-barsak sistemi ve üreme sistemi hastalıkları başta olmak üzere çeşitli hastalıklara neden olduğu biliniyor. Bu durum da özellikle 2.5µm ve altındaki mikroplastik parçacıkların oluşturabileceği potansiyel sağlık riskleri hakkında daha fazla bilgi toplamak zorunda olduğumuzu gösteriyor.

Peki, mikroplastiklerden kaçınmak mümkün mü? Bu soruya verilecek yanıt, kesinlikle hayır… Yapılan çeşitli çalışmalarda çeşme ve şişe sularının litresinde ortalama 0-104 mikroplastik partikülü bulunduğu, Londra’da açık ortamda yapılan bir araştırmada ise mikroplastiklerin ince tozun önem önemli bir parçası olduğunu göstermiş. Bu araştırmada kent merkezinde, günde metrekare başına 575 ila 1008 mikroplastik arasında değişen çökelme oranları bulunmuş. İç ortamda ev tozları, plastik şişeler, özellikle bebek biberonları gıda ambalajları mikroplastik maruziyeti için önemli kaynaklar.

Ömür boyu vücutta birikiyorlar
İnsan vücut sıvıları ve dokularındaki plastik parçacıkların maruziyet ölçümleri ise henüz emekleme aşamasında… Elimizdeki sınırlı veriler, mikroplastiklerin yalnızca küçük boyutta olanlarının akciğerler ve bağırsakların epitel hücre bariyerlerini geçebildiğini ve partikül boyutu küçüldükçe vücuda alımının artırdığını gösteriyor. Aslında düşük gibi görünen mikroplastik alım oranı ömür boyu maruz kalma düşünüldüğünde ve dokularda ve organlarda olası birikim nedeniyle hiç de önemsiz seviyede değil. İnsan hücre kültürlerinde, kemirgenlerde ve sucul canlılarda yapılan çalışmalar mikroplastiklerin karaciğer, böbrek ve beyin dahil olmak üzere dokularda sistemik maruziyetini ve birikimini gösterdi. En küçük mikroplastik partikülleri (<0,1 µm) tüm organlara, hücre zarlarına, plasentaya ve ayrıca beyine erişebiliyor. Ancak insanlarda mikroplastiklerin doza bağlı etkilerinin olup olmadığı ise henüz kesin olarak bilinmiyor.

İnsan hücre kültürüyle yapılan birkaç in vitro çalışma solunan veya yutulan mikroplastiklerin immün reaksiyonlara neden olduğunu ve DNA hasarı yaptığını, ayrıca nörotoksik ve metabolik etkiler de yaptığnı göstermiş. Gözlemlenen bu etkiler genellikle mikroplastiklerin yüksek maruziyet konsantrasyonlarında ortaya çıkmış. Ayrıca sınırlı sayıdaki epidemiyolojik çalışma ise plastik ve tekstil endüstrisinde çalışıp yüksek miktarda plastik lifli toz solumak zorunda kalan işçiler arasında akciğerlerde iltihaplanma, akciğer dokusunda sertleşme ve kalınlaşma ile alerjik tablolar ortaya çıktığını görülmüş. Science dergisindeki makalenin yazarlarına göre bazı bilgi boşlukları insanlar için mikroplastik maruziyetin sağlık risklerinin kapsamlı bir değerlendirmesini şimdilik engelliyor. Bununla birlikte, devam eden araştırmalar ve sayıları günden güne artan yeni araştırmalar önümüzdeki birkaç yıl içinde insan vücudu sıvıları ve dokularında mikro plastiklerin, özellikle nano boyutlu mikroplastiklerin insan sağlığı üzerine etkileriyle ilgili yeni bilgiler verebilir.

Soluduğumuz havada…
İnsanlar her gün, günden güne artan oranda, dünyanın önde gelen çevresel risk faktörlerinden biri olarak kabul edilen partikül madde hava kirliliğiyle karşılaşmakta ve özellikle de günden güne daha çok miktarda insan eli ile üretilmiş, doğal olmayan partikülleri de solumakta. Soluduğumuz havadaki partiküllerin mikroplastiklerin insana ulaşımındaki rolü ise çok açık. Kalıcılıkları, geniş boyut aralıkları ve karmaşık yapıları nedeniyle, mikroplastikler, diğer partiküllere kıyasla farklı ve daha geniş bir toksisite profiliyle farklı özellikler sergiliyor. Nano boyutlu plastiklerin plasentayı, fetüsü ve beyni etkileyip etkilemediği henüz tam olarak bilinmiyor. Bu potansiyel sağlık tehlikesinin üstesinden gelmek için çevre ve tıp sektörlerinden bilim adamlarının yanı sıra kimya ve mühendislik alanından da bilim adamlarını içeren çok disiplinli araştırmalara gereksinim var.

 

Mikroplastikler için kapsamlı bir risk değerlendirmesinden hala çok uzaktayız. Fakat mikroplastiklerin yaratacağı olası sağlık sorunlarını bir taraftan araştırırken, diğer taraftan bugünden plastik kullanımını ve mikroplastiklerin çevre ile insana maruziyetini azaltıcı önlemlerin alınması için kararlı için adımlar da atmalıyız, yoksa yarın geç olabilir. Unutmayalım, özellikle 2.5 µm ve daha küçük partikül maddelerin oluşturduğu hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki öldürücü etkileri son on yıllık dönem içinde daha iyi anlaşılabilmiştir. Bilindiği gibi günümüzde hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği seviyenin altına indirilemediği, gerekli önlemler alınamadığı için her yıl dünyada sekiz milyon insan yaşamını yitiriyor.

 

Alıntı: https://yesilgazete.org/gunden-gune-buyuyen-tehlike-mikroplastikler/