Kayıhan Pala[1]
Çevresel kirliliğin 2015’te küresel olarak dokuz milyon kişinin erken ölümüne katkıda bulunduğu tahmin edilmektedir[2]. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) küresel ölümlerin %23’ünden çevresel kirliliğin sorumlu olduğunu açıklamaktadır. Beş yaşın altındaki çocuklarda %26’ya kadar çıkabilen bu oranın, çevresel risklerin ortadan kaldırılması halinde tümüyle önlenebileceği de DSÖ tarafından açıklanmaktadır[3].
Madenler çevresel kirliliğin önemli bir kaynağıdır. Maden, yer kabuğunda filiz olarak isimlendirilen bileşimler halinde bulunan, iç ve dış doğal etkenlerle oluşan minerallere verilen genel addır. Türkiye, maden yatakları bakımından zengin bir ülkedir. Dünyada ticareti yapılan 90 madenden 77’si ülkemizde bulunmaktadır. Madenlerin GSYİH’deki payı yaklaşık %1 olarak açıklanmaktadır. Ancak sektörün yol açtığı sağlık ve ekolojik sorunların maliyeti bilinmemektedir.
Madenlerin sağlık etkileri madenlerde çalışanların sağlık ve güvenlik sorunları, madenlerin çevresinde yaşayanların sağlık ve güvenlik sorunları ve madenler nedeniyle ortaya çıkan çevre sorunları olmak üzere üç ana başlık üzerinden incelenebilir. Bu yazıda kömürün sağlık etkilerine değinilmeyecektir. Kömür ve kömürlü termik santraller için “Kömürlü Termik Santrallerin Sağlık Etkileri” adlı yayına bakılabilir[4].
Madenlerde çalışanların sağlık ve güvenlik sorunları
Madenlerde çalışanların en önde gelen sağlık ve güvenlik sorunu iş kazalarıdır. Bunu meslek hastalıkları ve işle ilgili hastalıklar izler.
Ülkemizde maden işçilerine yönelik yapılan yasal düzenlemelere rağmen maden ocaklarında özellikle yer altı maden ocaklarında iş sağlığı ve güvenliği tam anlamıyla tesis edilememiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında, rödovans uygulamasının halen yaygın bir şekilde devam etmesi, denetim ve kontrollerin yetersiz olması, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin sağlanmasına yönelik gerekli özeni göstermemesi, işçilerin gelişmiş bir iş sağlığı ve güvenliği kültürüne sahip olmaması gibi etkenler temel rol oynamıştır. Özel sektör tarafından işletilen maden ocaklarında özellikle, yer altı kömür madenlerinde iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarında büyük aksaklıklar görülmektedir. Özel sektör işletmelerinin işçilerin sağlığını ve güvenliğini ön planda tuttuğunu söylemek pek mümkün değildir. Özel sektör maden işletmeleri daha ziyade ticari kazanç gayesi ile hareket etmektedir. Bu anlayış da iş sağlığı ve güvenliği politikalarına yansımaktadır[5].
Madenlerin çevresinde yaşayanların sağlık ve güvenlik sorunları
Çevresinde yaşayanların madenler nedeniyle karşı karşıya kaldığı sağlık ve güvenlik sorunları madenin taşınması sırasında ve maden alanında patlama vb. yaşanan kazalar ve madenin yol açtığı kirlilik nedeniyle ortaya çıkan hastalıklar olarak sıralanabilir.
Bazı madenlerin yol açtıkları sağlık sorunları şöyle sıralanabilir:
- Çinko: (Solunum yoluyla alınması halinde) Öksürük, solunum güçlüğü, alerjik reaksiyonlar;
- Kadmiyum: Böbrek fonksiyonlarında hasar, dolaşım sisteminde hasar, solunum sisteminde hasar, akciğer kanserlerinde artış, prostat kanserlerinde artış, ani ölümler;
- Kurşun: Çocuklarda zekâ geriliği, öğrenme güçlüğü, konsantrasyon bozukluğu, davranışsal bozukluklar, sindirim sistemi (gastrit vb) sorunları;
- Arsenik: Çocuklarda kalp hastalığı ve kan hücrelerinde hasar, mesane kanseri görülme sıklığında artış, cilt kanseri görülme sıklığında artış, diğer kanserler (Akciğer, böbrek, kolon, karaciğer), şeker hastalığı görülme sıklığında artış.
Araştırmalar, madencilik faaliyetlerinin yakın çevresinde yaşamanın birçok sağlık sorununa yol açabildiğini ortaya koymaktadır.
Eski bir maden bölgesinin insan sağlığı üzerindeki potansiyel risklerini ölçmek için Cartagena-LaUnión’da (İspanya’nın güneydoğusu) yapılan bir çalışmada; atmosferik serpintilerde yüksek çinko (Zn), kurşun (Pb), arsenik (As), kadmiyum (Cd) ve antimon (Sb) içerikleri ölçülmüştür. Kentsel bölgedeki atmosferik birikim çoğunlukla sülfat ve sülfürleri içeriyordu. Bu bölgede özellikle arsenik ve kurşun içerikleri nedeniyle eşiklerin üzerinde kanser ve tehlike riskleri tespit edilmiştir[6].
Güneybatı Çin’in Yunnan eyaletinde bulunan Huodehong kurşun-çinko madenciliği sahası yakınlarında yaşayanlar arasında kimyasal elementlere ve sağlık risklerine çoklu maruz kalmanın değerlendirildiği bir çalışmada; ekili toprakların Cd, Pb ve Zn tarafından kirlendiği gösterildi. Yapraklı sebzelerdeki element içerikleri diğerlerinden daha yüksek bulundu. Çalışma alanında yetiştirilen darının Cd, Cr ve Pb içerikleri kısmen veya tamamen Çin tarafından belirlenen güvenlik standartlarını aşmıştı ve Pb önemli bir kirletici haline gelmişti. Bölgede yaşayanların saçlarındaki yüksek Cd ve Pb düzeyleri, sahanın yakınlarındaki topraklarda yetiştirilen ürünlerdeki yüksek Cd ve Pb düzeyleriyle tutarlıydı; bu durum çalışma alanında yaşayan insanların yüksek risk altında olduğuna ilişkin kanıt niteliği taşımaktadır. Madencilik bölgesinde, kadınlar Cd, Cu ve Pb’ye maruz kalma konusunda erkeklerden daha yüksek risk altındaydı[7].
Ukrayna’da açık manganez (Mn) madenlerinin çevrede yaşayan çocukların sağlığına etkisinin incelendiği bir araştırmada; Mn-maden bölgesinde yaşamanın çocukların sağlığına zararlı sonuçları olduğu gösterilmiştir. Belirlenen ana etkiler, kemik büyümesindeki ve bağışıklık fonksiyonundaki eksiklikleri ve somatik hücre mutasyonunu içermiştir[8].
Balıkesir Balya’da (1892-1940 arasında Fransızlar tarafından kurşun, çinko ve gümüş madenciliği yapılmıştır) yapılan bir araştırmada; bölgeden alınan topraklarda madenden kaynaklanan ağır metal kirliliği tespit edilmiştir. Topraklardaki As, Pb, Zn ve Cd konsantrasyonlarının yüksek olduğu bulunmuştur. Maden bölgesine yakın olan Sarısu toprağındaki ağır metal kirliliğinin diğer yerlere göre daha fazla olduğu belirlenmiştir. Ağır metal kirliliği içeren bu toprakların çocuklar tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak yenmesi, çocukların sağlığı açısından büyük risk taşımaktadır[9].
Yine Balya’da yapılan ve 2012 yılında yayınlanan bir araştırmada; önemli oranda maden atığı ve flotasyon ürünü malzemenin Sarısu deresi yanında ve Sarısu deresini besleyen yan derelerin taşkın yataklarında hiçbir önlem alınmadan depolandığı, maden atıklarından kaynaklanan asidik maden drenajının gerek Sarısu deresine aktığı gerekse de çevrede küçük göletçikler halinde biriktiği tespit edilmiştir. Maden atıkları, dere sedimanları ve ana kayadan alınan örnekler üzerinde yapılan ağır metal ve radyoaktif element analizlerinde, önemli oranda sülfür bileşikleri belirlenmiştir. Bunun yanı sıra, maden atıklarında çevre ve su kalitesine zarar verecek oranda arsenik, bakır ve kurşun içeriği bulunduğu tespit edilmiştir. Sahada, yüksek oranda arsenik ve diğer metal içeren asidik maden drenajı yüzeysel sulara karışmakta ve kirlenmelerine neden olmaktadır[10].
Madenler nedeniyle ortaya çıkan çevre sorunları
Madenler nedeniyle su kirliliği, hava kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği, radyoaktif kirlilik, atıklar, biyoçeşitliliğin azalması ve doğanın tahrip edilmesi gibi pek çok çevre sorunu karşımıza çıkar. Açık ocak madenciliği kapalı ocak madenciliğine kıyasla, çevre açısından daha fazla olumsuz etki yaratır.
Madenciliğin çevreye en çok zarar verilen aşaması, çıkarılan cevherin ya açık havada kimyasal işlemlerle (siyanürle, sülfürik asitle ve başka kimyasallarla) yıkanması olan yığın liçi ya da kavrulması anlamına gelen kavurma-ergitme işlemleridir. İlk aşamada çevreye yüksek miktarlarda toz, katı atık, gaz, ağır metal ve kirli sıvılar yayılır ve çok büyük miktarlarda su tüketilirken; ikincisinde de başta kükürtlü olmak üzere zehirli gazlar yayılır[11].
Siyanür oldukça toksiktir ve çevreye yayılması durumunda önemli çevresel etkilere ve halk sağlığı risklerine neden olabilir. Siyanür saçılmaları balık ölümlerine, içme suyu kaynaklarının kirlenmesine ve tarım alanlarının zarar görmesine yol açar.
Dünyadaki bazı örnekler siyanürün yol açtığı sağlık ve çevresel tehlikeyi göstermesi bakımından önem taşımaktadır[12]:
- Meksika, 2014: 500.000 galon siyanür çözeltisi, Proyecto Magistral madenindeki yoğun yağışlardan sonra istinat havuzundan döküldü.
- Kırgızistan, Kumtor Altın Madeni, 1998: 2 ton sodyum siyanür taşıyan bir araç Barskoon nehrine düştü ve 2.000’den fazla insan tıbbi tedaviye gereksinim duydu.
- Romanya, Aural Gold, 2000: Bir atık barajı patladı, 3.5 milyon metreküp siyanürlü atık Tisza ve Tuna Nehirlerine döküldü, Macaristan ve Yugoslavya’da 400 km içerisindeki balıkların ölümüne yol açtı, su kaynaklarını kirletti.
- ABD, Zortman-Landusky Mine, Montana, 1982: 52.000 galon siyanür çözeltisi Zortman kasabası için içme suyu sağlayan akiferi kirletti. Kaza, bir maden işçisinin evdeki musluk suyunda siyanür kokusu olduğunu fark ettiğinde ortaya çıktı.
Ülkemizde de 2011’de Kütahya’nın Tavşanlı İlçesi’nde Eti Gümüş AŞ’ye ait tesislerin siyanürlü su dolu havuzunda meydana gelen kazanın ardından, Tavşanlı’ya bağlı Dulkadir Köyü’nde şebeke suyundan içen 7 kişi zehirlenerek hastaneye kaldırıldı, suyu içen hayvanlar ise telef olmuştu[13].
Giresun Espiye’de sülfürlü madenlerin asidik maden drenajı oluşturma potansiyellerinin ve çevresel etkilerinin incelendiği bir araştırmada; madenler kapatılmış olmasına karşın, maden atıklarının etkisi altında olan tüm bölgelerde asit maden drenajı oluşmuştur. Bu bölgelerdeki su örnekleri genel olarak yüksek asit – yüksek /çok yoğun metal ve asit-yüksek metal özelliklerine sahiptir. Maden etkisi altındaki kirletilmiş su örneklerinde Fe, Al, Cu, Pb ve Zn en önemli kirleticilerdir. Bu kirlenmiş su örnekleri Al, As, Ba, Cd, Co, Cu, Fe, Mn, Ni, Pb, Zn, SO4, NO3, ve NO2 açısından “Son Derece Yüksek Risk (SDYR)” sınıfına girmektedir[14].
Orhaneli ve Büyükorhan (Bursa) çevresinde madencilik faaliyetlerinin toprak kirliliği (ağır metal) üzerindeki etkilerini tespit etmek amacıyla yürütülen bir çalışmada; toprak örneklerinde krom, nikel ve vanadyum için sınır değerlerin üstünde seviyeler tespit edilmiştir. Ağır metaller açısından kirli olarak görülen alanlar mermer ve krom işletmelerinin çevresi olarak tespit edilmiştir[15].
Artvin Cerattepe’de kurulan bakır madeni cevherinin çıkarıldığı noktadan işletme alanına taşınana kadar sebep olduğu trafik kaynaklı CO, NOx ve PM10 emisyonlarının incelendiği bir araştırmada; maden sonrası oluşacak trafiğin hava kirliliği üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğu gösterilmiştir[16].
Yaygın olarak karşılaşılan kömür gibi madenlerin yanı sıra etkileri tam olarak henüz bilinmeyen baryum gibi madenlerin de çevresel etkileri bilimsel araştırmalarla ortaya çıkarılmaktadır. Örneğin baryum madenciliği kadmiyum ile ilişkili bulunmuştur. Çin’de yapılan bir çalışmada; baryum madenciliğinin olduğu bir bölgede pirinç tüketimi ile kadmiyum alımının, bölgede yaşayanlarda yaşam boyu kanser riski güvenli sınırının üzerinde olduğu için yüksek sağlık riski oluşturduğu gösterilmiştir[17].
Çanakkale’de Koru ve Tesbihdere kurşun ve çinko madencilik bölgelerinde yapılan bir çalışmada; Koru Nehri sedimentlerinde As, Cd, Cu, Fe, Mn, Pb ve Zn konsantrasyonlarının dünya ortalamasından daha yüksek olduğu, tortulların Pb ve Zn ile şiddetli kirlendiği, Cd ve Cu ile orta derecede kirlenmenin meydana gelmiş olduğu gösterilmiştir. Koru Nehri, Türkiye su kalitesi düzenlemelerine göre kirli su olarak sınıflandırılmaktadır[18].
Türkiye’de Manisa/Köprübaşı’da yapılan bir araştırma uranyum madenleri ile ilgili sorunu göz önüne çıkarmaktadır. Köprübaşı uranyum yatağı ve yakın çevresi hem doğal, hem de yapılan madencilik çalışmalarından dolayı uranyum tarafından kirletilmiştir. Bu kirlenmeden, bölgedeki topraklar, yetişen bitkiler ve su kaynakları oldukça fazla etkilenmiştir. Özellikle uranyum yatağının bulunduğu alan ve çevrelerden beslenen suların, uranyum açısından Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre en az on kat daha fazla kirlendiği saptanmıştır[19].
Madencilik süreci (Arama faaliyetinden son ürüne kadar) sağlık ve çevre açısından sakıncalar doğurur. Bilimsel araştırmalar madenlerin hem maden işçilerinin sağlık ve güvenliği, hem de işletmeye açılan maden sahaları çevresinde yaşayanların sağlık ve güvenliği açısından olumsuz etkilere yol açabildiğini açık olarak ortaya koymaktadır. Bunlara ek olarak madenlerin işletmeye açılması doğa tahribatına da yol açmaktadır. Bu nedenle madencilik sektörü, ekolojik etkileri bakımından kapsamlı olarak gözden geçirilmelidir.
Madencilik faaliyetleri öncesinde hazırlanan çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporları, madenciliğin ekolojik zararlarını ortaya koymak ve önlemek açısından yetersiz kalmaktadır. Bunun en önemli iki nedeni, ÇED raporlarında genellikle projenin sağlık etkileri hakkında herhangi bir değerlendirme olmaması ve ÇED raporlarının eksik/yetersiz hazırlanmasıdır.
Avrupa Birliği 2014 yılında ÇED sürecinde değişikliğe giderek, sürecin iklim değişikliği ve insan sağlığı ile ilgili etkilerini de kapsaması gerektiğine karar vermiştir. Ancak henüz ülkemizde uygulamaya konulmayan bu kapsam da özellikle sağlık etkileri açısından yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle madencilik faaliyetlerine başlamadan önce ÇED ile birlikte Sağlık Etki Değerlendirmesi (SED) de yapılmalıdır.
SED herhangi bir politika, program ya da projenin, belli bir nüfusun sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerinin değerlendirilebileceği işlem, yöntem ve araçlar bütünü ve bu etkilerin nüfus içerisindeki dağılımıdır. SED toplumun sağlığını etkilemesi olası durumların kanıta dayalı olarak değerlendirildiği işlem, yöntem ve araçların bir karışımı olarak da tanımlanabilir. SED ile toplumun sağlığını etkilemesi olası durumla ilgili bir öneri/teklif sunulabilir ve/veya önerilen bir teklifin toplumun sağlık durumu üzerine olası olumlu ve olumsuz etkileri kanıta dayalı olarak ortaya konabilir.
_______________________________
[1] Prof.Dr., Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
[2] Landrigan PJ, Fuller R, Acosta NJR, Adeyi O, Arnold R, Basu NN, et al.(2018). The Lancet Commission on pollution and health. Lancet; 391:462–512.
[3] WHO (2016). Preventing disease through healthy environments: a global assessment of the burden of disease from environmental risks / Annette Prüss-Üstün … [et al]. World Health Organization.
[4] Pala, K. Kömürlü Termik Santrallerin Sağlık Etkileri, Bursa Tabip Odası yayını, Eylül 2014, Bursa.
[5] Karaahmetoğlu A. (2019). Maden İşçilerinin Çalışma Koşulları ve Madenlerde Alınması Gerekli Önlemler. Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Bursa.
[6] Blondet I. (2019). Atmospheric dust characterisation in the mining district of Cartagena-La Unión, Spain: Air quality and health risks assessment. Science of the Total Environment 693:133496.
[7] Wang Y. (2017). Assessment of multiple exposure to chemical elements and health risks among residents near Huodehong lead-zinc mining area in Yunnan, Southwest China. Chemosphere; 174:613-627.
[8] Ykateryna D. Duka et al. (2011). Impact of open manganese mines on the health of children dwelling in the surrounding area Emerging Health Threats Journal; 4: 7110.
[9] Karadaş C (2008). Balya İlçesi ve Yakın Köylerindeki Toprak Kirliliğinin Çocuklar Üzerine Etkisinin in Vitro Gastrointestinal Ekstraksiyon Yöntemi İle Belirlenmesi. Balıkesir Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir.
[10] Simşek C., Gündüz O., Elçi A. (2012). Terkedilmiş Balya (BALIKESİR) Pb-Zn Maden Atıklarının Ağır Metal ve Doğal Radyoaktivite İçeriği ve Çevre Kalitesi Açısından Değerlendirilmesi. Mühendislik Bilimleri ve Tasarım Dergisi; 2(1):43-55.
[11] WWF, Madencilikte Siyanür Kullanımı, http://www.wwf.org.tr/?1229.
[12] What is cyanide? https://earthworks.org/issues/cyanide/
[13] POLİTEKNİK, http://politeknik.org.tr/kutahya-sel-deprem-ve-siyanurle-bogusuyor/
[14] Sağlam, E.S. (2015). Espiye (Giresun) Sülfürlü Madenlerinin Asidik Maden Drenaj Oluşturma Potansiyellerinin ve Çevresel Etkilerinin Mineralojik, Jeokimyasal ve Jeomikrobiyolojik Yöntemlerle Belirlenmesi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Trabzon.
[15] Böbrek, O. (2019). Madencilik Faaliyetlerinin Toprak Kirliliği Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi: Orhaneli ve Büyükorhan (Bursa) Örneği. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, Bilecik.
[16] Demirarslan K.O., Çetin Doğruparmak Ş. (2019). Maden Kaynaklı Trafik Emisyonlarının Dağılımlarının Modellenmesi: Artvin Örneği. Doğal Afetler ve Çevre Dergisi 5(1): 11-21.
[17] Lu Q. et al. (2019) Cadmium contamination in a soil-rice system and the associated health risk: An addressing concern caused by barium mining. Ecotoxicology and Environmental Safety 183:109590.
[18] Sanliyuksel Yucel D., Baba A. (2018). Determining water and sediment quality related to lead-zinc mining activity. Archives of Environmental Protection; 44(3):19–30.
[19] Şaşmaz A (2008) Köprübaşı (Manisa) uranyum yatağı çevresinde toprak, su ve bitki örneklerinde, uranyum düzeyleri ve olası çevresel etkilerinin belirlenmesi, TÜBİTAK Projesi, Proje No: 107Y226, Elazığ.