Cinayet saati

Attila İlhan’ın şiiri, çoğumuz Ahmet Kaya’nın şarkısıyla duyduk, ya da hatırladık. Şiir de şarkı da muhteşem. Bir vapurun parçalanmasını anlatıyor:

“Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi

demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu

dört bıçak çekip vurdular dört kişi

yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu”

Kamu özel işbirliği ile yapılan şehir hastaneleri için yok edilen devlet hastaneleri aklıma bu şiiri getiriyor. Hatırlayacaksınız, Ankara’da kapatılan onca hastaneden sonra Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi ve Sami Ulus Çocuk Hastanesi’nin de, aksi yönde verilen sözlere rağmen, kapatılacağı bilgisi gelmişti. Hastanemi Açın Platformu’nun çağrısıyla 6 Kasım 2024’de hastane bahçesinde toplanmış ve “bebeklerimiz ölüyor, hastanelerimizi kapatmayın” demiştik. Yenidoğan skandalı özelleştirmenin zararlarını, kamu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koymuştu. Bu hastaneler bırakın kapatılmayı, geliştirilmeli, yatırım yapılmalıydı. Hocalara, asistanlara yardım edilmeli, çalışma koşulları iyileştirilmeli, gelirleri artırılmalıydı.

Dinlemediler, kapatıyorlar hastaneleri. Kaynaklar şehir hastanelerine, hasta ve ödeme garantilerine gidecek. Söylenene göre bugün Zübeyde Hanım ve Sami Ulus’un son günü.

Bir vapurun çektiği acıdan çok daha büyüğü. Ah, şair olsam da Attila İlhan gibi anlatabilsem… Bu hastanelerde doğan bebekler, doğum yapan anneler, Türkiye’nin dört bir yanından gelip yaşama tutunan çocuklar, kadınlar. Buralarda yetişen, ülkenin dört bir yanında sağlık hizmeti ve eğitim veren uzman hekimler, hocalar. Sevincin ve acının gözyaşına tanıklık eden hastane koridorları…

“demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu

on üç damla gözyaşını saydım”

EĞİTİM VERME YETKİLERİ İPTAL
Ülkenin sağlığını yönetenler, yılların eğitim hastanelerinin yok edilmeleri, sökülmeleri için eğitim verme yetkilerinin kaldırılmasını yöntem olarak seçtiler. 26 Aralık 2024’de Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) Zübeyde Hanım Hastanesi’nin jinekolojik onkoloji cerrahisi, kadın hastalıkları ve doğum, neonatoloji ve perinatoloji alanlarında, Sami Ulus Hastanesi’nin de çocuk sağlığı ve hastalıkları, çocuk cerrahisi, çocuk endokrinolojisi, çocuk immünolojisi ve alerji hastalıkları, çocuk nörolojisi, neonatoloji alalarında uzmanlık verme yetkisini kaldırdı. TUK sayfasında bu programların karşısı kırmızı ve üzerinde sıfır yazıyor. Sıfırın anlamı şu: “Bir inceleme değerlendirme işlemine dayanarak veya eğitim kurumunun uzmanlık eğitiminden geri çekilme talebi üzerine eğitim verme yetkisi kaldırılmıştır.” Yerinde inceleme değerlendirme yapılmadığını biliyoruz. Kurum uzmanlık eğitiminden çekilmeyi talep etmiş, çok güzel.

Örnek olarak kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığına bakalım. TUK bu kararı alırken Zübeyde Hanım hastanesinde bu branşta 6 profesör, 9 doçent, 2 başasistan ve 1 doktor öğretim üyesi eğitici vardı. Bu kliniğin eğitim verme yetkisi kaldırılırken Ankara’daki bir başka hastanenin kadın doğum kliniği 28 asistana sadece bir doçent ile, bir başkası 14 asistana bir doçentle eğitim veriyor.

Dahası var. Eğitim verme yetkisi alınan bu hastanelere dört gün sonra altı profesör ve dört doçent için akademik ilan verdiler. Sağlık Bakanlığı kapattığı hastaneleri, istediği atamaları yapmak için, kâğıt üzerinde açık tutuyor. Neresinden tutalım, ne diyelim?

SAĞLIK ÇALIŞANLARI VE GÖNÜL HOCA
Zübeyde Hanım ve Sami Ulus’ta taşeron şirketlerden geçen yaklaşık 500 işçinin ataması için 27 Aralık Cuma günü kura çekildi. Bu satırlar yazılırken nereye atandıklarını bilmiyorlardı. Yemekhane çalışanları ise kadroları olmadığı için işsizlik tehlikesi ile karşı karşıya.

Sami Ulus Çocuk Hastanesi’nin kapanması söz konusu olunca Dr. Gönül Tanır dostumuzu anmazsam olmaz. Gönül Hoca Sami Ulus’un çocuk enfeksiyon kliniğine çok emek verdi, kurduğu saygın kliniğe ülkenin dört bir yanından hastalar gelip şifa buldu. Sami Ulus Etlik Şehir Hastanesi’ne taşınırken sorunları şöyle dile getirdi:

“40 yıllık hekim ve devlet memuruyken, şirkete (şehir hastanesi işletmecisi) kiraya verilmek ağır geliyor. Burada her şeyimiz var. MR, tomografi, nükleer tıp, radyoloji, mikrobiyoloji laboratuvarımız tam. Muazzam bir ekip işiyle, aynı gün laboratuvar sonuçlarımızı alabiliyoruz. Çünkü hastalarımız çocuk, beklemez. Burası fakirin hastanesi, kolay ulaşabiliyorlar. Yeni yerimizde bize ulaşamayacaklar. Verem, menenjit gibi hastalıklarda gecikmenin bedeli ya hayatla ya da sekelle ödeniyor. Çocuk hastaların bana ulaşamaması, geç gelmesi yine beni üzecek.”

Bu açıklamaları üzerine soruşturma açıp, ceza verdiler. Etlik Şehir Hastanesi’ne götürmediler, o sayısız akademik kadrodan birini ona vermediler, hastalarından, asistanlarından koparıp Sami Ulus’ta pasif durumda bıraktılar. Emekliliğe yönlendirdiler, mesleğinden kopardılar. Tüm bu yaşadıkları erkenden aramızdan ayrılmasında etkili oldu. Sonrasında Sami Ulus yıkıldı, yeniden yapılacağı söyleniyor, bir yılı geçti, ortada temel bile yok. Yapılır mı, ne zaman yapılır bilmem. Bildiğim, bundan sonra yapılsa da Sami Ulus Hastanesi ruhuyla ve anlayışıyla olmayacak, Gönül hocalar da geri gelmeyecek.

 

Alıntı: birgun.net