Mutlaka okumuşsunuzdur; geçen hafta içinde Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında bir internet sitesine yaptığı açıklamalar nedeniyle ‘halkı yanlış bilgilendirme ve paniğe yönlendirici açıklamalar’ nedeniyle soruşturma açıldı. Aynı zamanda Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu üyesi olan, saygın halk sağlığı akademisyeni Prof. Dr. Pala salgının ülkemizde başladığı andan itibaren kamuoyunu doğru ve güvenilir bilgilendirme için çaba harcayan az sayıdaki bilim insanlarından.
Prof. Dr. Pala soruşturmaya konu olan internet sitesindeki röportajında yaşadığı kent Bursa’daki vaka ve ölüm sayıları üzerindeki şüphelerini ifade ediyor. Aslında bu kuşkular ülke çapında bugüne kadar başta TTB, Türk Toraks Derneği gibi çok sayıda meslek kuruluşu ve bilim insanı tarafından dile getirilmişti. Türk Toraks Derneği hem de yaklaşık üç ay önce, 19 Nisan’da yaptığı basın açıklamasında İstanbul ve Trabzon illerindeki ölüm sayılarını yıllara göre karşılaştırarak Covid-19 nedeniyle ölümlerin daha yüksek olabileceği konusunda şüphelerini kayda geçirmişti. Yine pandeminin ülkemizi etkilemeye başladığı 11 Mart tarihinden bu yana özellikle mart ve nisan aylarında yapılan test sayısının yetersiz olduğu ve bu nedenle çok sayıda vakaya teşhis konulamadığı kamuoyu önünde birçok bilim insanı tarafından hep tartışıldı.
Üstelik bu dönemde ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü’nün ısrarlı önerisine karşın; PCR testi negatif ama klinik bulguları Covid-19 ile uyumlu çok sayıda vakanın kayıtlara Covid-19 olarak işlenmediği biliniyor. İşte bunları salgının başlangıcından bugüne dile getiriyor Prof. Dr. Pala. Ayrıca bunları kamuoyu ile sadece Kayıhan Pala da paylaşmıyor. TTB Covid-19 İzleme Kurulu’nun diğer üyeleri ve çeşitli medya organlarında görüşlerini açıklayan çok sayıda bilim insanı ile halk sağlığı uzmanları da benzer düşüncelerini, 1 Haziran sonrası başta artan günlük vaka sayıları olmak üzere, yaşananların nedenleri ve sonuçlarını bilimsel dayanaklarıyla ortaya koyuyor.
Bakanlık uzmanları da uyarıyor: Virüs toplumda dolaşıyor
Halk sağlığında temel bir yaklaşım vardır: Toplumu tehdit eden bir tehlikeye karşı toplumun desteğini sağlamanız, her şeyden önce topluma içinde olduğu tehlike hakkında doğru ve açık bilgi vermeniz gerekir. Ülke çapında pandemiye karşı alınmış hemen hemen tüm önlemleri kaldırırsanız bu toplum tarafından tehlikenin ortadan kalktığı anlamında yorumlanır. Oysa bizzat Sağlık Bakanlığı uzmanları SARS-CoV-2 virüsünün toplum içinde dolaşmaya devam ettiğini; bulaşma tehlikesinin sürdürdüğünü ifade ediyor.
Bu nedenle maske kullanımı, fiziksel mesafeye dikkat etme, sık el yıkama gibi basit ama yaşam kurtarıcı önlemleri sürdürmek önemli. Ancak 1 Haziran tarihindeki erken ve aşırı açılım toplumun bu basit önlemleri bile uygulamamasına yol açtı. Sonuç olarak gelinen nokta da kolluk kuvvetlerinin baskısı ve 900 TL’lik ceza korkutmacası ile maske kullanımı sağlanmaya çalışılıyor. 1 Haziran öncesi 800’lerin altına kadar düşen günlük vaka sayısı bugün artık ortalama 1300’lere yakın… Aktif vaka sayımız ise 22 000’lerden aşağı bir türlü düşmedi.
Sağlık Bakanlığı yetkilileri herkesin maske kullanımı, fizik mesafe gibi önlemlere dikkat etmesi sağlanabilirse iki hafta sonra ancak günlük vaka sayısının binin altına düşebileceğini ifade ediyor. Yine bakanlığın açıklamaları bazı kentlerimiz için tehlikenin daha da büyük olduğunu gösteriyor. Bu kentlerde günlük vaka sayılarında, hastane ve yoğun bakım ünitelerine yatışlar diğer kentlerimizden daha fazla… Bizzat Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı raporlara göre son 14 gün içindeki yeni vaka sayımız 100 000 kişi başına İstanbul’da 39.9, Doğu Marmara’da 26.3, Batı Anadolu’da 34.9, Ege Bölgesi’nde 12.5, Türkiye genelinde ise 23.5. Kentler düzeyinde bakınca bu rakam 100 000 kişi başına Gaziantep 49, Diyarbakır 47.6, Konya’da ise 43.6 düzeyinde. Avrupa Birliği ülkelerinin günlük yeni vaka ortalaması ise 100 000 kişi başına 16 kişi civarında… AB’nin bir ülkeye seyahat yasaklarını kaldırması için günlük yeni vaka sayısının 100 000 de 20’nin altına düşmesi gerekiyor.
Bilim insanlarına soruşturma değil, daha fazla kulak vermeli
İşte içine düştüğümüz bu durum, bilim insanlarını endişelendiriyor. Önümüzdeki tablo hiçbir halk sağlığı ve epidemiyoloji uzmanının olumlu olarak yorumlayabileceği bir tablo değil. Kayıhan Pala da bir halk sağlığı akademisyeni ve TTB Covid-19 İzleme Kurulu üyesi olarak pandeminin başlangıcından bugüne bu bilimsel gerçekleri, her bilim insanının topluma karşı olması gereken sorumluluğu gereği dile getirmiştir. Topluma doğru bilgileri zamanında tüm açıklığı ile anlatmak her halk sağlıkçının temel görevidir, bu salgından da kurtulabilmemizin anahtarıdır ve Pala bu görevi yerine getirmiştir.
Bugün Prof. Dr. Pala hakkında açılan soruşturma aslında bilime ve bilim insanının bilimsel gerçekleri toplumla paylaşma sorumluluğuna karşı açılmış bir soruşturmadır. Eğer bir an önce bu pandeminin etkilerinden kurtulmak ve yeni normal yaşama dönmek istiyorsak, bırakın soruşturma açmasına göz yummayı bilim insanlarına, özellikle de bu salgın açısından halk sağlığı ve epidemiyoloji uzmanlarına toplumun daha çok kulak vermesi gerekir…
Yoksa gittikçe kronikleşen bugünkü tablonun içinde çırpınır, kalırız.
Alıntı: https://yesilgazete.org/blog/2020/07/06/dogrulari-konusmak-ne-zamandan-beri-halki-panige-sevk-etmek-oldu/