Mauritius’taki petrol sızıntısı neden ciddiye alınmalı?

Japon tankerinin karaya oturması sonucu denize sızan petrol, Hint Okyanusu’ndaki Mauritius Adası’na tarihinin en büyük çevre felaketini yaşatıyor. Denize karışan petrol miktarı geçmişteki felaketlere göre düşük olsa da bölgedeki ekosistem büyük bir tahribatın eşiğinde.

Japon tankerinin karaya oturması sonucu denize sızan petrol, Hint Okyanusu’ndaki Mauritius Adası’na tarihinin en büyük çevre felaketini yaşatıyor. Denize karışan petrol miktarı geçmişteki felaketlere göre düşük olsa da bölgedeki ekosistem büyük bir tahribatın eşiğinde.

Geçmişte yaşanan büyük petrol sızıntısı felaketlerinden farklı olarak, Mauritius’taki sızıntı dünya çapında önem taşıyan, koruma altındaki iki deniz ekosisteminin ve Blue Bay deniz parkının yakınında yaşandı.

Dolayısıyla sızıntının çevreye verebileceği zararla ilgili endişeler, denize karışan petrolün miktarından çok, sızıntının yaşandığı yere odaklanıyor.

Liman kenti Mahebourg kıyısında, sayısız Bollywood filmine ev sahipliği yapmış kristal berraklığındaki turkuvaz denizin ve mavi lagünlerin yerini siyah ve kahverengi tonları almış durumda.

MV Wakashio adlı tanker Mauritius’taki resiflerde Temmuz ayı sonlarında karaya oturdu ve geçtiğimiz hafta Perşembe günü tonlarca petrol tankerden denize sızmaya başladı. Ana kara Pointe D’Esny ile Ile-aux-Aigrettes arasındaki petrol sızıntısı, uydu görüntülerine yansıdı.

Lagünlere 1000 tondan fazla petrolün sızdığı düşünülüyor. Adadan gönüllülerin yardımıyla geniş çaplı bir temizleme operasyonu başlatıldı.

Başbakan Pravind Jugnauth, geminin karaya oturmasından yaklaşık iki hafta sonra, 7 Ağustos’ta “ulusal acil durum” ilan etti.

BİYOÇEŞİTLİLİK NOKTASI
Mauritius, bölgeye has bitki ve hayvanların yoğunlaştığı bir biyoçeşitlilik noktası.

Petrol sızıntısının yaşandığı bölgede bulunan eski Greenpeace uzmanı Sunil Mokshananda, BBC’ye konuşarak, “Rüzgar ve su akıntısının yönü bize yardım etmiyor, aksine petrolü yaşamsal öneme sahip deniz ekosistemlerine doğru taşıyor” dedi.

Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne göre Mauritius’taki deniz ekosistemi 800 balık türünü, 17 deniz memelisi türünü ve iki kaplumbağa türünü içeren 1700 farklı türe ev sahipliği yapıyor.

Mercan resifleri, deniz yosunları ve mangrovlar, Mauritius sularını biyoçeşitlilik bakımından zenginleştiriyor.

Bölgedeki mercan resiflerinin bir kısmı şimdiden petrol kirliliği nedeniyle zor durumda.
İngiltere’deki Brighton Üniversitesi’nden deniz biyoloğu Dr. Corina Ciocan, “Dünyada bu kadar zengin biyolojik çeşitliliğe sahip çok az deniz kaldı. Petrol sızıntısı buradaki neredeyse her şeyi etkileyecek” diyor ve ekliyor:

“Mesele sadece suyun yüzeyinde gördüğünüz hafif yağ yüzeyi değil. Yağın suda çözünecek bileşenleri, yüzeyin altındaki köpüksü tabaka ve dibe çökecek kalıntılar da olacak ve tüm ekosistem bundan etkilenecek.”

Geminin operatörü Japon Mitsui OSK Lines, MV Wakashio tankerinin 4 bin ton petrol taşıdığını, yaklaşık 1200 ton petrolün denize döküldüğünü bildirdi.

Tankerde kalan petrolün de denize karışmasından endişe ediliyordu. Başbakan Pravind Jugnauth, hava muhalefetine rağmen gemideki depolarda bulunan tüm petrolün başka yerlere taşındığını duyurdu.

Polis, tankerin lagünlere neden bu kadar yaklaştığına ilişkin soruşturma başlattı.

Operatör firma Mitsui OSK Lines’ın başkan yardımcısı Akihiko Ono, bir basın toplantısı yaparak şirketin neden olduğu felaket için özür diledi.

Bölge halkı petrolün temizlenmesi için seferber oldu.

MERCAN RESİFLERİNDE BEYAZLAMA TEHLİKESİ
Felaketin yaşanmasıyla ortaya çıkan en büyük endişelerden birisi, “denizlerin yağmur ormanları” olarak da anılan mercan resiflerinin zarar görmesi.

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’ne göre okyanus balıklarının yüzde 25’i, varlığını mercan resiflerine borçlu. Kıyıları fırtına ve erozyondan koruyan mercan resifleri, Mauritius ekonomisinin büyük bölümünü oluşturan turizmin de en büyük dayanağı.

ABD’nin Alaska eyaletinden uluslararası petrol sızıntısı uzmanı ve deniz biyoloğu Prof. Richard Steiner, “Petrolle birlikte salınacak zehirli hidrokarbon, mercan resiflerini beyazlatarak ölmelerine neden olacak” diyor.

Mercanların beyazlaması, denizlerdeki yaşamı tehdit eden önemli tehlikelerden birisi olarak yıllardır çevrecilerin gündeminde.

Geçen yıl Solomon Adaları’nda bir tankerden sızan petrolün mercan resiflerine bulaşmasıyla ilgili hükümete yardımcı olan Profesör Steiner, yaşanan felaketi “Birkaç yüz tonluk sızıntı aslında çok fazla sayılmamasına rağmen, mercan resiflerinin gördüğü zarar çok büyüktü” sözleriyle anlatıyor.

GEÇMİŞ SIZINTILARIN ETKİLERİ
Geçtiğimiz yıllarda yaşanan petrol sızıntıları ekolojik açıdan hassas bölgelerde yaşanmasa bile deniz hayvanlarına ve bitkilere ciddi zararlar verdi.

2010 yılında Meksika Körfezi’nde yaşanan Deep Water Horizon felaketi ile yaklaşık 400 bin ton petrol denize karıştı. Sızıntı, planktonlardan yunuslara kadar binlerce çeşit canlının ölümüne neden oldu.

Sızıntının denizlerdeki canlılar üzerinde, üremede bozukluk, gelişme bozukluğu ve deride yaralanma gibi uzun vadeli etkileri de gözlemlendi.

Güney Florida Üniversitesi’nden deniz ekolojisti Dr. Steven Murawski ve Sherry Gilbert’in The Conversation dergisinde yer alan makalesinde, Atlantik sularında yaşayan bir balık türü olan kırmızı kapanlevrek örneklerinde, sızıntıdan aylar sonra bile deri yaraları görüldüğü aktarılıyor:

“Hidrokarbonun, ekonomik ve çevresel olarak önem arz eden lagos ve berlam balığı gibi türlerde de zaman içerisinde devam eden ve artan etkiler yarattığına ilişkin kanıtlar var.”

1978 yılında ham petrol taşıyan bir geminin Fransa’daki Bretonya kıyısında karaya oturmasıyla yaklaşık 70 milyon galon petrol denize sızdı.

320 kilometrelik kıyı şeridi petrol tabakasıyla kirlenirken, milyonlarca omurgasız canlı öldü. Sızıntı nedeniyle tahmini olarak 20 bin kuş yaşamını yitirdi, istiridye yatakları petrolle kirlendi.

Uzmanlara göre benzeri sızıntılarda, en iyi temizleme operasyonu yapılsa bile petrolün ancak yüzde 10’u tamamen temizlenebiliyor.

Fransa, Mauritius yakınındaki Reunion adasına kirliliği önleme ekipmanları taşıyan bir askeri uçak gönderirken, çalışmalara destek olmak üzere Japonya’dan 6 kişilik bir ekip bölgeye sevk edildi.

Profesör Steiner, “Mauritius hükümeti çevresel etki değerlendirmesini bir an önce yapmalı” dedi ve ekledi:

“Bu etki, yıllar boyu süreceğe benziyor.”

 

Alıntı: https://cumhuriyet.com.tr/haber/mauritiustaki-petrol-sizintisi-neden-ciddiye-alinmali-1758198