Ülkemizin sağlık çalışanlarını ve hukukçularını temsil eden meslek birlikleri olarak 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi hakkında ortak görüşlerimizi bildirmek, çözüm önerilerimizi bir kez daha kamuoyu ve yasayı oylayacak milletvekillerine duyurmak istiyoruz.
Uzun zamandır gündemde olan ve adeta toplumu ikiye ayıran kanun teklifi, ilgili meslek ve hukuk uzmanları, meslek örgütleri, STK’lar ile üniversitelerin görüşleri alınmadan yapılmıştır. Bu nedenle teklifin dayandırıldığı gerekçeler eksik ve hatalıdır. Kanıt olarak sunulan bilimsel veriler güncel değildir.
Kanun teklifi bu haliyle meclisten geçerse;
Ötanazi maddesinin tekliften çıkarıldığı iddia edilse de yerine getirilen 5996 Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 9. maddesinin 3. Fıkrası teklifte bulunan diğer bazı maddeler ile birlikte değerlendirildiğinde ötanaziye imkan vermektedir. Kanun teklifinin 1. Maddesinde geçen; “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla”, 4. Maddesinde geçen; “.. kanuni istisnalar hariç” ve “…….. insan ve çevre sağlığı için oluşabilecek”, 6. Maddesinde geçen; “kanuni ve tıbbi” gibi geniş kapsamlı ifadelerle hem ötanaziye açık kapı bırakılmakta, hem de karar verme yetkisi veteriner hekimin iradesi dışına çıkarılmaktadır.
Kanun teklifine göre toplanıp rehabilite edilen hayvanların yerine bırakılması yasaklanmaktadır. Ancak hayvan sayısı teklifte belirtildiği gibi 4 milyon olarak kabul edilirse, mevcut barınak kapasitesi ihtiyaç duyulanın yalnızca %3’ünü (105 bin / 4 milyon) karşılamaktadır. Bu durumda toplanan hayvanlara ne olacağı sorusu kaygı yaratmaktadır. Kanun teklifinde belediyelere bakımevi yapması için 2028 yılına kadar süre verildiğine göre mevcut durumda bakımevi olmayan belediye yöneticileri “öldürmek veya hapis cezası” arasında tercih yapmak zorunda kalacaktır.
Kanun teklifinde köpek popülasyonunu azaltmak için çözüm olarak sunulan ötanazi/itlaf yönteminin iddia edildiğinin aksine başarılı olmadığı, buna karşın tüm yeni bilimsel çalışmalar ile farklı ülkelerde yapılmakta olan saha uygulamalarında kısırlaştırmanın köpek sayısını azaltmakta en uygun yöntem olduğu konusunda tam bir mutabakat bulunmaktadır.
Kanun teklifine gerekçe yapılan hayvanlarda ve insanlarda kuduz artışı iddiasının da Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı verilerine göre doğru olmadığı görülmektedir. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bilinenin aksine, kuduz kontrolü açısından sahipsiz köpeklerin itlaf edilmelerine geniş ölçüde karşı çıkmaktadır: “Köpek kaynaklı kuduzu kontrol altına almakta kitlesel olarak yapılan aşılamaların etkili olduğu defalarca gösterilirken, köpeklerin yok edilmesinin ise uzun vadede köpek yoğunluğunu azaltmadığı veya kuduzu kontrol altına almada başarılı olmadığı açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle toplu köpek itlafları kuduz kontrol stratejisinin bir parçası olmamalıdır. Bu strateji etkili olmadığı gibi sahipsiz köpekler hedef alındığında aşılama programlarına zarar verebilmektedir.”
Teklif kabul edilerek kanunlaşırsa toplanacak hayvanlar genellikle aşılı ve toplumla uyumlu hayvanlar olacaktır. Boşalan sokaklara yakalanması daha zor, güçlü, üreme kapasitesi yüksek ve aşısız hayvanlar gelecektir. İnsan merkezli olduğu söylenen bu uygulama bilakis daha fazla kuduz ve yeni saldırı riskini birlikte getirecektir.
Kırsal bölgeler başta olmak üzere yaban hayvanlarını yerleşim bölgelerine sokmayan köpekler fiziksel olarak bariyer görevi yapmaktadırlar. Köpeklerin toplatılarak oluşturdukları bu bariyerin ortadan kaldırılması ile, bu kanun teklifine gerekçe yapılan kuduz hastalığının doğadaki rezervuarları olan tilki, çakal gibi yabani memelilerden evcil memeli hayvanlara (sığır, koyun, kedi vb.) ve insanlara bulaşmasının kolaylaşacağı unutulmamalıdır.
Şehirlerde kedi ve köpeklerin yerine sokaklarda ve bahçelerde daha fazla kemirgen ve yılan gibi hayvanlar ile bunların getireceği hastalık riski artacaktır.
Kanun teklifi kabul edilirse belediyelerde çalışan veteriner hekimler, ettikleri yeminle idarecilerin baskısı arasında kalacaklar, evrensel etik ve tıbbi ilkelere göre sağlıklı karar vermekte zorlanacaklardır.
Görüldüğü üzere teklif kanunlaşırsa hem iddia edildiği gibi sokaklardaki hayvan sayısı azalmayacak hem de tartışılan olumsuzluklar artacak, kamu barışı zarar görecek, yıllardır yerine getirilmeyen yükümlüklerin cezası hayvanlara kesilmiş olacaktır. İtlafın bu coğrafyada yaratacağı tarifsiz travmanın etkileri çocuklarımız başta olmak üzere hafızalardan silinmeyecektir.
Milletvekillerine sesleniyoruz! Kanun teklifini bu haliyle kabul etmeyin, çözüm zor değil!
Dört milyon hayvanın kademeli şekilde öldürülmesi yerine 1,5 milyon hayvanın kısırlaştırılmasıyla sorunun çözülmesi mümkündür. Üstelik bu çözüm etik ve bilimsel olduğu gibi sürdürülebilirlik, sosyolojik ve ekonomik açıdan en avantajlı çözümdür.
Önerilerimiz;
Öncelikle kanun teklifi geri çekilmeli, meslek örgütleri, STK’lar ve uzmanların katılımıyla tekrar gözden geçirilmelidir.
- En önemli sorun yapısaldır. Belediyelerin hayvan sağlığı ve toplum sağlığını koruması ve sosyal belediyecilik amacıyla hayvanlara da dokunabilmesi için Büyükşehir
- Belediyelerinde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve diğer belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlüğü kurulması 5199 sayılı Kanun ile zorunlu olmalıdır.
- Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve Veteriner İşleri Müdürlüklerinde nitelikli ve yeterli sayıda personel istihdamı sağlanmalıdır. Geçici hayvan bakımevlerinin standartları belirlenmeli, çalışan yardımcı personel hijyen, hayvan davranışları, hayvan refahı ve bakımı, hayvanların tutulması ve yakalanması konusunda eğitim almalıdır.
- Belediyelerin en kısa süre içerisinde yeterli kapasitede bakımevi kurması sağlanmalıdır. Bakımevi kuramayan belediyeler için, eğer belediyenin uygun arazisi yoksa ilgili kurumlar eliyle arazi verilmeli, TOKİ vasıtasıyla hayvan bakımevi yapılmalı ve daha sonrasında ilgili belediyelerin İller bankası ödeneklerinden kesilmelidir.
- İhtiyaç duyulan bölgelerde veteriner fakülteleri ve serbest veteriner hekimlerden kısırlaştırma çalışmalarında destek alınmalıdır.
- Sahipli hayvanlar da dahil olmak üzere kontrolsüz üreme ve denetimsiz ticari satışlar yasaklanmalı, ağır yaptırımlar getirilmelidir.
- Sokaktan sahiplenme özendirilmeli, hayvanların her yaşta kimliklendirilmesi ile ilgili olarak süreyi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirleyebileceği konusunda 5199 sayılı Kanuna madde eklenmelidir.
- Çevreye uyum gösteremeyen, yaşlı, zayıf, engelli vb. köpekler ve kediler sahiplendirilinceye kadar veya hayatları boyunca bakımevlerinde kalmalıdır.
- Sokağa terkedilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.
- Önemli bir sokak hayvanı kaynağı olan kırsal yerleşim alanları ile tarım işletmelerindeki hayvanlar kayıt altına alınmalı ve kısırlaştırma çalışmalarına öncelikle bu alanlardan başlamalıdır.
- Hayvan sahiplenme şartları yeniden düzenlenmeli, sahiplendirme özendirilmeli ve teşvik edilmeli, bireysel sahiplenmenin yanı sıra ülkemizde bulunan çok sayıda şirketin ve kamu kurumlarının hayvanları sahiplenmesi sağlanmalıdır.
- Hayvan refahı fonu oluşturularak bütçenin sadece bu amaçla kullanılması sağlanmalıdır.
- Toplumsal bilincin artırılması için her yaş grubuna yönelik eğitim çalışmaları yapılmalı, kamu spotları ile farkındalık artırılmalıdır.
- Çözüm için başta meslek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri ve diğer gönüllülerden destek alınmalı, destekleri istismar eden kişi ve kurumlar denetlenmelidir.
- Yerel yönetimlerde çalışan veteriner hekimlerin evrensel bilim ve etik kurallarına göre karar verebilmeleri için çalışma koşullarının ve iş güvencesinin sağlanacağı gerekli tedbirler kanuna eklenmelidir.
Gerçekleştirilmesi hiç de zor olmayan bu önerilerimiz hayata geçirilip etkili bir şekilde uygulandığında sahipsiz sokak hayvanı sorunu kalıcı bir çözüme kavuşabilecektir.
Türk Tabipleri Birliği
Türk Veteriner Hekimleri Birliği
Türkiye Barolar Birliği
Türk Dişhekimleri Birliği
Alıntı: ttb.org.tr