Özel hastaneler pastanın kremasını sıyırıyor

Sağlık Bakanlığı her yılın sonuna doğru bir önceki yıla ait Sağlık İstatistik Yıllığı yayınlar. Aslında bilgisayar ortamında bütün bilgilerin bir tık uzakta olduğu günümüzde bu istatistikleri yayınlamak için neden ertesi yılın sonunu bekler, bilinmez.

Muhtemelen sağlıktaki tablonun sıcağı sıcağına görülmesini, tartışılmasını istemeyen Bakanlık bu gecikmeyi telafi eder gibi yapmak için de bir, iki ay öncesinden konuyla ilgili bir Haber Bülteni paylaşır. Yıllıklar birkaç yüz sayfayı bulurken bu ikincisinin sayfaları genellikle iki elin parmaklarını geçmez.

Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2024 Haber Bülteni geçtiğimiz ayın son günü yayınlandı. Bakanlık bu sene biraz cömert davranmış, sayfa sayısını on ikiye çıkarmış.

Son iki haftanın Memleket Tabipliği konularını Sayıştay raporlarına ayırınca Bültene dair değerlendirme zorunlu olarak bu haftaya kaldı. Yani demem o ki, bu haftaki gecikmiş bir yazı olacak.

Benim değerlendirmem gecikti ama BirGün’ün kıdemli sağlık muhabiri Sibel Bahçetepe geçtiğimiz hafta rakamlarla, tablolarla tam sayfa haberini yaptı. TTB Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap’ın da üç kısa videoda özetlediği görüşleri baskasaglikmumkun sosyal medya hesaplarından paylaşıldı. CHP Bursa milletvekili halk sağlıkçı Prof. Dr. Kayıhan Pala da kendi hesabından derli toplu bir özet paylaştı.

Öncelikle o paylaşımlara göz atmanızı önerip ben de Haber Bülteni içindeki bilgilere dayanarak özel sağlık sektörünün durumuna göz atmak istiyorum. Yazıyı rakamlara boğmak istemiyorum ama neticede istatistiklerle ilgili olunca ne kadar kaçınabilirim, okurların takdirine bırakıyorum.

Türkiye’de 2024 yılı itibarıyla 1.562 hastane mevcut. Bu hastanelerin üçte birinden fazlası özel sektöre ait. Geçtiğimiz yıl sonu itibarıyla 268.359 olan hastane yatak sayısının beşte biri de özel sektörde.

Yoğun bakım yataklarında bu oran iki katına kadar çıkıyor. Toplumsal hafızamıza ne yazık ki Yenidoğan Çetesi skandalı ile kazınmış olan yenidoğan yataklarında özel hastaneler 941 Sağlık Bakanlığı ve 50 üniversite hastanesinin toplamından daha fazla.

Toplam sayısı 8.277 olan BT, MR ve PET cihazlarının yaklaşık yarısı da özellerin elinde. Sıra mamografi cihazlarına gelince, özeller kamudaki toplamı geçiyor.

Ülkenin dört bir yanındaki toplam 955 diyaliz merkezinin üçte biri, diyaliz cihazlarını ise yarıdan fazlası da özele ait.

 

İsterseniz biraz da sağlık emek gücüne bakalım. Türkiye’deki toplam hekim sayısı geçen yıl itibarıyla 221 bin, toplam sağlık emekçisi sayısı 1 milyon 436 bin. Yaklaşık her beş hekimden, her dört sağlık emekçisinden ve her üç uzman hekimden biri özel hastane patronlarının emrinde çalışıyor.

∗∗∗

Haber Bülteninde yer alan en çarpıcı rakam, 1 milyarı geçen muayene sayısı oldu. Böylece AKP iktidara geldiğinde 3.2 olan Kişi Başı Hekime Müracaat bu sene 12.2’ye çıkmış.

Yani Türkiye’de bir vatandaş ortalama olarak her ay hastalanıp bir hekime müracaat ediyor!

Bu sayı gerek Avrupa Birliği, gerekse OECD ülkelerinin yaklaşık iki katı. Yani hem altyapı hem de sağlık emek gücü açısından yanlarına bile yaklaşamadığımız ülkelerin iki katı sağlık hizmeti üretiyoruz. Tabii, beş dakikada muayeneye sağlık hizmeti denirse!

∗∗∗

Peki, bir yandan hasta sayıları, öbür yandan özel hastanelerin payı giderek artıyor da bunun sağlık hizmetlerine yansıması nasıl oluyor? Teşvikler, krediler, ilave ücret adı altındaki bıçak parası vesaire yollarla beslenip büyütülen özel sağlık sektörü bu yükün ne kadarını karşılıyor?

Geçen yıl özel hastaneler ve özel polikliniklerin muayene ettiği toplam hasta sayısı 67 milyon 14 bin olmuş. Yani özel sağlık sektörü toplam hekime müracaatların sadece yüzde 6.3’ünü karşılamış. Özel sektörün ağırlıklı olarak özel hastaneler olduğunu göz önüne alıp hesaplama yaptığımızda da bu rakam ancak yüzde 11.1’e çıkıyor.

Türkiye’deki toplam hastanelerin üçte birine, toplam yatakların beşte birine, toplam görüntüleme cihazlarının yarısına, toplam diyaliz cihazlarının yarısından fazlasına ve toplam sağlık emek gücünün dörtte birine sahip olan özel sağlık sektörü Türkiye’deki toplam hasta yükünün yalnızca onda birini yüklenmiş.

Peki bu özel hastaneler ne iş yapıyor, derseniz, İstatistik Yıllığı onun da cevabını veriyor aslında.

Halk sağlığı, toplumsal sağlık göstergeleri, hastaların ihtiyaçları filan umurlarında değil. Tek yaptıkları pahalı ve yüksek teknolojili alanlara yatırım yapıp para kazanmak. Bütün dertleri orta ve üst gelir gruplarını gönüllü ya da yarı gönüllü olarak, alt gelir gruplarını da zorunlu olarak kendilerine mahkum ederek sağlık pastasının kremasını sıyırmak. Kalanını da kamu hastanelerinin üzerine yıkmak.

Gerisi umurlarında bile değil!

∗∗∗

Bu hafta gene iç karartıcı yazdığımın farkındayım. Üstelik ne kadar kaçınmaya çalıştıysam
da bir yığın rakam vermek zorunda kaldım.

Bitirirken bari, biraz da gülelim, istiyorum.

Sağlık Bakanı geçen gün televizyona çıkmış. “Ben topluma şunu söyleyeyim; bizim esasında randevu sorunumuz yok.” demiş.

Koca Bakan. Benim ondan iyi bilecek halim yok. Bakan sözünün üzerine söz söylemem de uygun olmaz.

Onun için ben size küçük bir nasihatte bulunayım.

Siz siz olun, aklınıza mukayyet olun!

 

Alıntı:Osman Öztürk – birgun.net