Türkiye’de halk sağlığı uzmanlık eğitiminin öncüsü, eğitim-araştırma bölgelerinin kurucusu, Sosyalleştirme Yasası’nın mimarı, Hıfzıssıhha Okulu müdürlüğü ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi başkanlığı yapan Prof. Dr. Nusret Fişek; doğumunun 109’uncu, ölümünün 33’üncü yılında TTB, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı tarafından düzenlenen bir etkinlik ile anıldı.
Etkinlik açılış konuşmalarıyla başladı. HASUDER Genel Sekreteri Dr. Derya Çamur; HASUDER’in şubat depremleri sonrası yürüttüğü çalışmaları aktardı. TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten ise Prof. Dr. Nusret Fişek’in görev yaptığı dönemde idam cezalarına karşı çıkması, demokrasiyi ve barışı savunması, bilimin ışığında sağlıklı bir toplum için mücadele etmesiyle TTB’nin toplumsal bir örgüte dönüşmesini sağladığına dikkat çekti. Fişek’in işaret ettiği politikaların haklılığının şubat depremleri sonrası daha iyi anlaşıldığını belirten Ökten, “TTB ve tabip odalarımız olarak önder başkanlarımızdan Nusret hocamızın izinden gitmeye devam edeceğiz” diye ekledi.
Açılış konuşmalarından sonra Prof. Dr. Çağatay Güler’in kolaylaştırıcılığında “Deprem ve Sağlık” başlıklı panel bölümüne geçildi.
TTB Halk Sağlığı Kolu üyesi Prof. Dr. Necati Dedeoğlu; “Afetler ve Biz” başlıklı sunumunda depremlere halk sağlığı yaklaşımıyla bir bakış sundu. Dünyada, Avrupa’da ve Türkiye’de deprem risklerini haritalarla aktaran Dedeoğlu; Türkiye’de toprakların %95’inin, nüfusun ve sanayinin %98’inin, barajların %92’sinin deprem riski altında olduğunu söyledi. “Depremler, seller, çığlar, toprak kaymaları, volkan patlamaları birer doğal olaydır. Bir doğa olayı bilimden, akıldan ve teknikten uzak uygulama ve politikalar ile insan hırs ve açgözlülüğü sonucunda afete dönüşmektedir” diyen Dedeoğlu, Türkiye’nin yakın tarihinden örnekler sunarak uzun yıllardır kapsamlı, nitelikli bir afet politikası olmadığının altını çizdi.
Risk algılamada ve eyleme geçmede etkili faktörleri sıralayan ve yoksulluğun öncelikli bir risk olduğunu vurgulayan Dedeoğlu, afet zararlarını azaltmak için müdahale edilmesi gereken konu başlıklarını şöyle sıraladı:
- Ankara’da bilgisayarlı kumanda odaları, UMKE’ler, kurtarma timleri, uydu telefonların yararı sınırlıdır.
- Depremlerde ölümlerin %95’i ilk 24 saat içinde gerçekleşir. En uygun koşullarda bile kurtarma ekipleri üç gün sonra ulaşabilir. Binlerce ev yıkılıyor, kurtarma ekibi hangisine?
- Kentlerimiz alüvyon zeminde kötü yapılmış betonarme sivil ve kamu binalarıyla, köylerimiz çamurla harç yapılmış, taş veya kerpiç, toprak damlı binalarla dolu. Daha da kötüsü, bunlar inşa edilmeye devam ediliyor.
- Afetlere temel ve çağdaş yaklaşım afet sonrasında yardım yetiştirmek değil olası afetleri belirlemek, afeti önlemek, bu mümkün değilse, zararını azaltmak ve hazırlıklı olmaktır.
- Organize, eğitimi ve ekonomik durumu yüksek, dirençli toplumlar her türlü afeti kolay atlatır.
- Ülkemizde bir afet sorunu değil; siyaset sorunu, ekonomik sistem sorunu bulunmaktadır.
Prof. Dr. Necati Dedeoğlu’nun sunumunun tamamı için tıklayın.
TTB Halk Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Mehmet Zencir; “Şubat Depremleri Çalışmaları Deneyimi” başlıklı bir sunum yaptı. Afetlerin çatışmalı toplumlarda yarattığı sonuçlardan bahsederek sunumuna başlayan Zencir, Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda vücut bulan ve afete dayanıklı olmayan sağlık sisteminin iflas ettiğini kaydetti. Yıkılan sağlık kurumlarından, hazırlıksızlıktan, koordinasyonsuzluktan, diğer kurumlar ile eşgüdüm yoksunluğundan, belirsizliklerden, evlere göre hareket etmemekten/edememekten söz eden Zencir; birinci basamak sağlık hizmetlerinde Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yol açtığı yapısal sorunları 21 başlık altında ayrıntısıyla aktardı.
Sağlık emek-meslek örgütlerinin de şubat depremlerinden dersler çıkarması gerektiğini ifade eden Zencir, sözlerini şöyle noktaladı:
“Toplumsal sağlığı yeniden düşünmek durumundayız. Tıbbi hizmete daralmamalı; barınmadan, beslenme, ulaşım koşulları sağlanmadan yürüteceğimiz çalışmaların çok sınırlı kalacağının bilinciyle hareket etmeliyiz. Toplumun kendini sağaltma gücünü göz ardı etmemeli, mevcut örgütlü yapılarla birlikte hareket etmeliyiz. Dayanışmayı sürekli kılmalı, dönüştürücü işlevlerle buluşturmalıyız. Toplumla bilgi paylaşımının yanı sıra birlikte karar alma ve birlikte yürüme yöntemlerini geliştirmeliyiz. Nusret hocamız ile deprem bölgesinde kurulan TTB çadırı arasında doğrudan bir ilişkin var çünkü biliyoruz ki; TTB örgütü, toplumsal sağlık alanında Nusret hocamızdan gelen öğretiyi taşıyor.”
Prof. Dr. Mehmet Zencir’in sunumunun tamamı için tıklayın.
Soru-yanıt bölümü ve katkıların ardından Prof. Dr. Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü törenine geçildi. Prof. Dr. Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü’ne jüri tarafından TTB Aşı Çalışma Grubu üyesi ve SANKO Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak layık görüldü.
Törende bir konuşma yapan Eskiocak, Prof. Dr. Nusret Fişek’in “Tek saz dönemi geçti, şimdi orkestra zamanı” sözlerini hatırlattı ve halk sağlığı alanında yapılan çalışmaların kolektif bir emeğin ürünü olduğunu dile getirdi. Hekim olma kararından, yoksulluk günlerinden, prematüre ölümlere tanık olmaktan, uzmanlık döneminden, tıp eğitiminden, bağışıklama üzerine yürüttüğü çalışmalardan, saha gözlemlerinden ve son olarak pandemi ile deprem deneyimlerinden söz eden Eskiocak, teşekkürlerini sunarak konuşmasını sonlandırdı.
Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak’ın konuşmasının tamamı için tıklayın.
Alıntı: ttb.org.tr