Ekrem İmamoğlu ile birlikte 31 yıl sonra diploması iptal edilen 28 kişiye, profesörlüğü iptal edilen Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Naciye Aylin Ataay Saybaşılı’ya baksanız YÖK ve üniversitelerimizin titizliğine şaşarsınız. Peki, üniversitelerimizin ve YÖK’ün bazı yaptıklarına bakalım mı?
Yıllar önce hülle yoluyla profesörlükleri gündem yapmıştık. Bazı hekimler Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de Sağlık Bakanlığı’na ait eğitim ve araştırma hastanelerinde çalışıyor, Kars’ta, Rize’de, Van’da, pek çok yerde yeni kurulan üniversitelerin kadrolarını kullanarak, oraya uğramadan profesör oluyorlardı. Duyulup ayıplanınca çareyi benzersiz, devasa kadrolu bir üniversite kurmakta buldular, Sağlık Bilimleri Üniversitesi. İstanbul merkezli ama Türkiye’nin dört bir yanında 8 tıp fakültesi var. Ortak kullanımı olan 68 hastane var. Artık buralarda yerinde profesör olunabiliyor. Demek ki Prof. Dr. Cevdet Erdöl hocam kadar olmasa da benim de oluşumuna katkım olmuş.
Yöntem bitmez, son yıllarda “trend” değişti. Hakkıyla akademiye emek verip tıpta profesör olan çok meslektaşımız var, onlara saygım, sevgim sonsuz. Bir de çalıştıkları özel hastaneleri, muayenehaneleri değiştirmeksizin çoğunlukla vakıf üniversitelerinin sağlık meslek yüksekokullarını, sağlık bilimleri fakültelerinin değişik bölümlerini kullanarak profesör olanlar var. Bu bilgileri titizlikle derleyen sağlık emekçisi Muammer Canik’e teşekkür ediyorum. Gelin, bir göz atalım.
HANGİ BÖLÜMLER?
Halen tıp doktoru olup bu şekilde profesörlük alan ve kadroda durmaya devam eden en az 206 kişi var. Çok daha fazlasının unvan aldıktan sonra ayrıldığını tahmin edebiliyoruz. Liderlik 35 kişi ile ortopedi ve travmatoloji uzmanlarında. Fizyoterapi ve rehabilitasyon, ergoterapi, podoloji (ayak sağlığı), protez ve ortez, ameliyathane hizmetleri, ilk ve acil yardım bölümlerinden profesörlük almışlar.
Sonra 25 kişi ile genel cerrahlar geliyor. Hemşirelik, ameliyathane hizmetleri, anestezi teknikerliği, diyaliz, podoloji, acil ve ilk yardım, çocuk gelişimi, sağlık yönetimi, ağız ve diş sağlığı, diyaliz ve perfüzyon bölümlerinden profesör olmuşlar. Kadın doğum uzmanları ebelik, hemşirelik, ameliyathane hizmetleri, eczane hizmetleri, ameliyathane teknikerliği, evde bakım hizmetleri, tıbbi görüntüleme teknikerliği, sağlık kurumları işletmeciliği ve patoloji laboratuvar teknikerliğinden profesör olmuş. Kulak burun boğaz uzmanları odyoloji, odyometri, dil ve konuşma terapisi, tıbbi veri işleme teknikleri bölümlerinden profesör olmuş. Göz hekimlerinde moda optisyenlik. Bunun yanında radyoterapi, ilk ve acil yardım, tıbbi görüntüleme tekniklerinden profesör olanlar da var. Gastroenterologlar beslenme ve diyetetik bölümüne rağbet ediyor. Psikiyatristler psikoloji bölümlerini kullanıyorlardı, çocuk gelişimi, ilk ve acil yardım bölümlerinden de profesör olmuşlar.
Saç ve güzellik hizmetleri bölümünden profesör olan plastik cerrah, patoloji teknikerliğinden profesör olan ürolog, diyaliz bölümünden profesör olan kardiyolog ve hematolog, ebelikten profesör olan çocuk nöroloğu var.
Özellikle hemşirelik bölümlerinin bu şekilde kullanılması dikkat çekici. Pek çok uzmanlık dalından tıp doktorları hemşirelikten profesör olmuş. Böyle bir mesleğe bu kötülük yapılır mı? Meslekten olmadıkları gibi, kadroları doldurarak alanda kendini yetiştiren hemşirelerin akademik yükselmelerine de engel oluyorlar.
ÜNİVERSİTELER
Atılım Üniversitesi’nden, Bezmiâlem’e, Fenerbahçe’ye, Hasan Kalyoncu’ya, Esenyurt’a, Beykent’e, Gedik’e, Kent’e, Gelişim’e, Medipol’e, Nişantaşı’na, Rumeli’ye, Topkapı’ya, Tınaztepe’ye, Kapadokya’ya, Toros’a, Üsküdar Üniversitesi’ne, bu atamaları yapan o kadar çok vakıf üniversitesi var ki… Devlet üniversiteleri bile var. Peki, bu kişiler kadroları alıyorlar da eğitime, bilimsel gelişmeye katkı veriyorlar mı? Bu tıp doktorlarının tamamı özel hastanelerde, hatta sahibi oldukları özel kuruluşlarda, muayenehanelerinde çalışmaya devam ediyor. Pek çoğu o ilde bulunmuyor bile.
Örnek olsun, Mudanya Üniversitesi. Kadrosunda bu şekilde profesörlük almış 11 tıp doktoru var, tıp fakültesi yok. Profesörleri Medical Park Pendik, Antalya ve Bursa Hastanelerinde çalışıyor. İstanbul Fenerbahçe Üniversitesi, 15 tıp doktoruna profesörlük vermiş, Sivas, Kadıköy, Ataşehir, İzmir, Çamlıca, Bursa Medicana Hastanelerinde çalışıyor. İstanbul Kent Üniversitesi 20, Rumeli Üniversitesi 15, Gedik Üniversitesi 10 tıp doktoruna profesörlük vermiş, her biri değişik özel kuruluşlarda çalışıyor. Daha niceleri var.
Bu unvanlar böyle istendiği gibi özel sektörde kullanılıyor da hastalar biliyor mu? Mümkün değil. İstanbul’da özel hastaneye gidiyorsunuz, Prof. Dr., Genel Cerrahi yazıyor, profesörlüğünü podoloji bölümünden almış. Ankara’da özel hastaneye gidiyorsunuz, Prof. Dr., Kadın Doğum yazıyor, profesörlüğünü eczane hizmetleri bölümünden almış. İzmir’de özel hastaneye gidiyorsunuz, Prof. Dr., Çocuk Alerji yazıyor, profesörlüğü ebelik bölümünden almış. Samsun’da özel hastaneye gidiyorsunuz, Prof. Dr., Onkoloji yazıyor, profesörlüğünü tele sağlık teknikerliği bölümünden almış. Kayseri’de özel hastaneye gidiyorsunuz, Prof. Dr., Kulak Burun Boğaz ya da Göz Hastalıkları yazıyor, profesörlüklerini odyoloji ve optisyenlik bölümlerinden almış. İnanılmaz, ama Türkiye’nin bu akademi ve sağlık düzeninde mümkün.
Yükseköğretim Kanunu’nun 29. Maddesi şöyle diyor: “profesörlük, doçentlik veya doktor öğretim üyesi unvanlarını kazananlar her unvan dönemi içinde yükseköğretim kurumlarında fiilen iki yıl görev yapmadıkları takdirde yükseköğretim kurumları dışındaki çalışmalarında bu unvanı kullanamazlar.” Ey YÖK, neredesiniz? Bu insanlar atandıkları gün özel hastanelerde bu unvanları kullanmaya başlıyor, neden engel olmuyorsunuz? Akademik unvanların üniversiteye yeterince emek vermeden özelde daha çok para kazanmak için kullanılmasına neden izin veriyorsunuz?
Tüm bunlar oluyor da akademiden, üniversitelerden ses çıkmamasına ne demeli? Bu çürümeye dur demenin zamanı gelmedi mi?
Alıntı: Beyazıt İlhan – birgun.net