Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmeleri

Sağlık Bakanlığı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri önceki hafta yapıldı. Yenidoğan bebeklerin sağlığı üzerinden ayyuka çıkan skandal görüşmelere damga vurdu. Sağlık Bakanı protesto edildi, istifaya çağırıldı. Olur mu? Olmaz.

İstifa müessesesi gerilerde kaldı. Üstelik sağlığı yönetenler bebeklerin başına gelenlerle ilgili bir sorumluluk da hissetmiyor.

Sağlık Bakanı’nın sunumundakilere bakalım.

BAZI NOTLAR
Hekim sayısındaki hızlı artış devam ediyor. Toplam sayı Ekim 2024’de 221 bin 649 olmuş. Bir önceki yıla göre artış 17 bin 426. Geçen sene yıllık artış 9 bin 535 idi. Tıp fakültelerine alınan öğrenci sayılarına bakılınca bu artış daha da hızlanacak ve yıllık 20 bini geçecek. Sağlık Bakanlığı son yıllarda hekim sayısındaki artışın Avrupa Birliği ve OECD ülkelerindekinin üç katından fazla olduğu ile övünüyor. Tamam da tıp eğitiminin niteliği nasıl olacak? Hekim dediğiniz tarlada yetişmiyor ki, “bu yıl fazla ekelim fazla çıksın” diyeceksiniz. Ancak belli ki nitelik kaygısı yok, çok yetişsin, ucuz iş gücüne dönüşsün de nasıl olursa olsun. Aynı durum diş hekimi, eczacı, hemşire, ebe, tüm sağlık meslek profesyonelleri için geçerli.

Toplam asistan sayısı bu yıl 53 bin 747 olarak veriliyor. Geçen yıl bu sayı 43 bin 549 idi. Asistan sayısındaki plansız artış tıpta uzmanlık eğitiminin niteliğini de tehdit ediyor.

Yoğun bakım yatak sayıları yenidoğan skandalının alt yapısının nasıl hazırlandığını gösteriyor. Çocuk yoğun bakım yataklarının yüzde 7,6’sı özel sektörde iken yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 50,3’ü özel sektörde. Nedense özel sektör yenidoğan yoğun bakımı işini sevmiş. Yoğun bakım yatak sayılarında dünya şampiyonuyuz. Yüz bin kişiye düşen yoğun bakım yatak sayısı Türkiye’de 38,4 iken AB ortalaması 19,6 ve OECD ortalaması 17,6. Almanya’yı, Fransa’yı, ABD’yi katlamışız. Kolay mı, dünyaya örnek olan sağlık sistemimiz var.

2023 yılında toplam doğum sayısı bir önceki yıla göre 82 bin azalarak 958 bin olmuş. Toplam doğurganlık hızı da bir yılda 1,63’den 1,51’e düşmüş. O kadar söylenmesine rağmen halkımız çocuk yapamaz hale gelmiş. Neden acaba?

Aşılama konusunda olumlu rakamlarımız var. Dünyada 13 hastalığa karşı aşıyı ücretsiz sunan ender ülkelerden biriyiz. Kızamık için aşı kapsayıcılığı yüzde 95,2 olarak veriliyor, dünya ortalamalarının üzerinde.

Hekime başvurudaki akıl dışı artış devam ediyor. 2023 yılında toplam olarak bir milyara yakın, kişi başı ortalama 11,4 hekime başvuru olmuş. Bu sayı AB’de 6,7, OECD’de 6,4. Doktor doktor dolaşan, derdine derman bulamayan bir hâle düştük. Üstelik Sağlık Bakanlığı hekime müracaatı azaltmayı değil artırmayı planlıyor. Kişi başı hekime müracaatı 2025 yılında 11,9, 2026 yılında 12,2, 2027 yılında 12,6 olarak tahmin ediyor.

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları (GETAT) Anadolu Tıbbı adıyla sunuluyor. GETAT ünite sayısında bir patlama yaşanıyor. 2015’de 35 olan ünite sayısı 2023’de 2 bin 204, 2024’de 2 bin 361 olmuş. Aile sağlığı merkezlerinde de yapılması planlanıyor. Lâkin bu işleri tartışmalı hâle getiren sorunlar var. Sağlık Bakanlığı 2024-2028 Stratejik Planı’ndan öğrendiğimize göre GETAT uygulamalarıyla ilgili yayımlanan klinik rehber (uygulama kılavuzu) sayısı hâlen sıfır.

BÜTÇE RAKAMLARI
Sağlığa ayırdığımız kaynak azdı, daha da azalmış. Sağlık harcamalarının gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) içindeki payı 2022’de yüzde 4,9’dan 4’e düşmüş. Kamu sağlık harcamalarının GSYİH’ya oranı Türkiye’de yüzde 3,1 iken OECD ortalaması yüzde 7,4. Önceki yıllarda uluslararası karşılaştırmalar verilirdi, anladığım kadarıyla utandıklarından bu yıl verememişler.

Sağlık Bakanlığı bütçesinde paranın yüzde 71,87’sinin tedavi edici, yüzde 26,81’inin koruyucu sağlık hizmetlerine gideceği bildiriliyor. Asıl olarak SGK tarafından ödenen tedavi masraflarını da eklersek sağlık sistemimizin hasta tedavi etmek üzerine kurulu olduğunu söyleyebiliyoruz. Oysa asıl olan insanları hasta etmeyecek önlemleri alabilmektir. Bunun çok uzağındayız.

Kamu özel işbirliği ile yapılan 18 şehir hastanesi bütçede kara delik olmaya devam ediyor. Bu hastaneler için 2025 yılında 37 milyar 421 milyon TL hizmet alımı, 67 milyar 181 milyon TL kullanım bedeli (kiralar, devlet buralarda kiracı) olmak üzere toplam 104 milyar 602 milyon TL ödenmesi öngörülüyor. 2024 yılının ilk altı ay göstergeleri geçen yılki öngörülerin tutturulamadığını, üzerine çıkıldığını gösteriyor. Ankara Tabip Odası’nın tespitlerine göre, devlet 2025 yılında 18 hastaneye ödenecek bir yıllık kira bedelleri ile mülkiyeti kendine ait en az 90 tane 100 yataklı hastane yaptırabilir. İsterse dört aile hekiminin rahatlıkla çalışabileceği en az 6 bin 718 aile sağlığı merkezi yaptırabilir, birinci basamakta mekân sorununu bitirebilir. Olsun, hayallere dokunulmasın, değil mi?

Sağlık Bakanlığı bütçesi halkın yararına bütçe değil. Halkın yararına bütçeyi yüzü halka dönük iktidarlar yapar, o da birleşik mücadeleyle kurulur. Hadi o zaman, daha iyi yaşam için mücadeleye devam.

 

Alıntı: birgun.net