Sağlıklı Bir Gelecek İçin Öğretim Üyelerinin Çalışma Koşulları Düzeltilmelidir

Türkiye sağlık ortamında piyasacı, özel sermayenin kârının toplum sağlığının önüne geçtiği mevcut politikaların sonucunda sağlık ortamının yıkımı hem hekimler/sağlık emekçileri hem de toplum tarafından derinden hissedilmektedir. Sağlık Bakanlığı, sağlıktaki sorunların uygulanan politikalarla ilişkisini görmezden gelerek “onaylı randevu”, “uzaktan sağlık hizmeti” gibi hekimlerin ve tüm sağlık ortamının üzerindeki baskıyı artıran ve sonuç olarak sağlık hizmetinin niteliğini daha da düşüren çözümlerde ısrar etmektedir.

Sağlık ortamındaki sorunlar açısından, tıp ve tıpta uzmanlık eğitimi sistemine de dikkat çekmek gerekmektedir. Tıp ve tıpta uzmanlık öğrencileri nitelikli eğitim alamamaktan,  öğretim üyeleri de mevcut koşulların zorluklarından dolayı nitelikli eğitim verememekten yakınmaktadır. Özellikle kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin ve öğretim üyelerinin üzerindeki siyasal iktidarın baskısı da bilinen bir gerçektir.

TTB olarak öğretim üyelerinin sorunlarını somut şekilde ortaya koymak ve çözüm üretmek için bir anket çalışması yaptık. Nisan ayında iki defa tabip odaları vasıtasıyla iki hafta arayla anketi öğretim üyelerine ulaştırdık. Anketi dolduran 389 kişinin yanıtlarını değerlendirdik.

Ankete katılan öğretim üyelerinin;

  • 159’u (%41) kadın, 228’i (%59) erkektir.
  • 295’i (%76) kamu üniversitesinde, 53’ü vakıf üniversitesinde (%14), 22’si (%6) eğitim araştırma hastanesi/şehir hastanesinde, 21’i (%5) özel üniversitede/hastanede çalışmaktadır.
  • 210’u (%54) dahili, 125’i (%32) cerrahi, 50’si (%13) temel tıp bilimlerinde çalışmaktadır.
  • 228’i (%59) profesör doktor, 73’ü (%19) doçent doktor, 70’i (%18) doktor öğretim üyesi, 7’si doktordur (PhD).
  • 359’u (%92) tıp fakültesinde eğitim faaliyetlerine katılmaktadır.
  • 322’sinin (%83) bulunduğu anabilim/bilim dalında tıpta uzmanlık öğrencileri bulunmaktadır.

“Eğitim programınız var mı? Neleri içeriyor?” sorusuna katılımcıların 325’i (%84) “seminer sunum saati”, 299’u (%77) “makale sunum saati”, 262’si (%67) “vaka tartışmaları”, 246’sı (%63) “rotasyon programı”, 225’i (%58) “altı ayda bir yeterlilik değerlendirmesi” ve 160’ı (%41) “bilgi, beceri ve tutum yapılandırılmış basamaklı eğitim” cevabını vermiştir.

“Bulunduğunuz tıp fakültesinde pratik eğitim verilen öğrenci sayısı hakkında görüşleriniz nasıl?” sorusuna katılımcıların 287’si (%74) “eğitimin niteliğini etkileyecek ölçüde fazla” yanıtını vermiştir. Başka bir ifadeyle, çalışmaya katılan dört öğretim üyesinden üçü pratik eğitimdeki öğrenci sayısını gereğinden fazla bulmuştur.

“Bulunduğunuz anabilim/bilim dalında bir öğretim üyesi ortalama kaç uzmanlık öğrencisiyle ilgileniyor?” sorusuna gelen yanıtlara göre, bir öğretim üyesine düşen uzmanlık öğrencisi sayısı ortalama 5,5’tir. Bazı anabilim dallarında ise öğretim üyesi başına 65 uzmanlık öğrencisi düşmektedir.

“Sizce öğretim üyelerinin ilgilendiği uzmanlık öğrencilerinin ortalama sayısı eğitimin niteliği açısından nasıldır?” sorusuna katılımcıların 237’si (%61) “sayı eğitimin niteliği açısından yeterli”, 133’ü (%34) “sayı eğitimin niteliği açısından fazla” yanıtını vermiştir.

“Eğitim dışındaki çalışma koşullarınızın yoğunluğu nedeniyle hastalarınızla veya işinizle yeterli ve uygun şekilde ilgilenemediğinizi düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların 212’si (%55) “evet” yanıtını vermiştir. Ankete katılan öğretim üyelerinin yarısından fazlası, eğitim dışındaki çalışma koşullarının yoğunluğu nedeniyle işleriyle yeterli ve uygun şekilde ilgilenememektedir.

“Hasta yoğunluğu, öğretim üyeleri için de bir sorun mu?” sorusuna katılımcıların 287’si (%74) “evet” yanıtını vermiştir.

“Kendinizi idare tarafından baskı altında hissediyor musunuz?” sorusuna katılımcıların 167’si (%43) “evet”, 153’ü (%39) “hayır”, 65’i (%17) “kararsızım” yanıtını vermiştir.

“Sizce yaptığınız iş ekonomik açıdan tatmin edici mi?” sorusuna katılımcıların 332’si (%85) “hayır” yanıtını vermiştir.

“Aylık kazancınız geçinmeye yetiyor mu?” sorusuna katılımcıların 168’i (%43) “hayır”, 158’i “evet”,  62’si (%16) “kararsızım” yanıtını vermiştir. Ankete katılan öğretim üyelerinin neredeyse yarısının aylık kazancı geçinmesine yetmemektedir.

“Bilimsel çalışmalarınız (ayni ya da nakdi) yeterince destekleniyor mu?” sorusuna katılımcıların 311’i (%80) “hayır” yanıtını vermiştir. Ankete katılan 10 öğretim üyesinden 8’i, bilimsel çalışmalarının desteklenmediğini belirtmiştir.

“Bilimsel çalışma yaparken size sağlanan ortam ve koşulların niteliğini yeterli buluyor musunuz?” sorusuna katılımcıların 302’si (%78) “hayır” yanıtını vermiştir. Ankete katılan 10 öğretim üyesinden yalnızca 1’inin (%12) bilimsel araştırma için kendisine sağlanan koşulları yeterlidir.

“Bilimsel araştırma için özerk hissediyor musunuz?” sorusuna katılımcıların 185’i (%48) “hayır”, 153’ü (%39) “evet”, 48’i (%12) ise “kararsızım” yanıtını vermiştir. Ankete katılan öğretim üyelerinin yarısı, bilimsel araştırma için özerk hissetmemektedir.

“Muayenehane veya özel hastane gibi seçenekleri düşünerek mevcut görevinizden ayrılmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların 151’i (%39) “evet”, 148’i (%38) “hayır”, 82’si (%21) ise “kararsızım” yanıtını vermiştir.

“Performans sistemi ile ücretlendirme, eğitim ve bilimsel çalışmalarınıza engel oluşturuyor mu?” sorusuna katılımcıların 285’i (%73) “evet” yanıtını vermiştir.

“Emeklilik ikramiyesi ve maaşı, beklentilerinize uygun mu?” sorusuna katılımcıların 369’u (%95) “hayır” yanıtını vermiştir.

“Çalışırken kendinizi yeterince özgür hissediyor musunuz?” sorusuna katılımcıların 232’si (%60) “hayır” yanıtını vermiştir. Başka bir ifadeyle ankete katılan 10 öğretim üyesinin 6’sı çalışırken yeterince özgür hissetmemektedir.

“Sizce genel olarak Türkiye’deki öğretim üyesi atamalarında liyakat aranıyor mu?” sorusuna katılımcıların 324’ü (%83) “hayır”, 52’si (%13) “kararsızım” ve yalnızca 10 katılımcı (%3) “evet” yanıtını vermiştir.

Son olarak, “Hekimlik mesleğini severek mi yapıyorsunuz?” sorusuna katılımcıların 289’u (%74) “evet” yanıtını vermiştir.

Anketten de açıkça görüldüğü gibi ekonomik haklar, bilimsel çalışma, eğitim verme, sağlık hizmeti üretimi gibi konuların hepsinde çok ağır koşullara karşın öğretim üyelerinin büyük çoğunluğunun hekimlik mesleğini halen sevmesi umutları beslemektedir. Ancak Türkiye’deki sağlık ortamının hem bugünü hem de geleceğini şekillendiren en kritik unsurlardan olan öğretim üyelerinin üzerindeki siyasal, ekonomik, çalışma yükü gibi baskıların en aza indirilmesi sağlıklı bir gelecek için zorunludur. Bu baskı, hem eğitim niteliğini düşürmekte hem de sağlık hizmetlerinin etkinliğini olumsuz etkilemektedir. Eğitimin niteliği, yeterli fiziki koşulların sağlanmasının yanında tıpta lisans uzmanlık eğitimindeki kontrolsüzce artan kontenjanlarla da yakından alakalıdır.

Hem lisans hem uzmanlık öğrencilerine hem de öğretim üyelerine sağlıklı koşulların sağlanması için Sağlık Bakanlığı; hekimlerin geleceklerine zarar veren kontenjan artışından vazgeçerek Türk Tabipleri Birliği ve uzmanlık derneklerinin uyarılarını dinlemeli, birlikte hareketi destekleyici adımlar atmalıdır.

Türk Tabipleri Birliği olarak tüm hekimlerin yanında olduğumuz gibi öğretim üyelerinin de her zaman yanındayız. Tıpta lisans ve uzmanlık eğitiminde uygun koşullar sağlanana, hekimlerin geleceğine zarar veren mevcut uygulamalar ortadan kalkana dek mücadeleye devam edeceğiz.

 

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

 

Alıntı: ttb.org.tr