Bir zamanlar büyük bir denizin kıyısında yaşayan bir halk varmış. Bu halkın erkekleri bu uçsuz bucaksız denizin ardındakileri anlatan, içinde canavarların, cinlerin, perilerin cirit attığı hikayelerle büyürlermiş. İçlerinden bazıları bu hikayelerin büyüsüne kapılıp, bilinmezin cazibesine karşı koyamayıp denize yelken açmışlar. Maceradan maceraya koşan, yeni topraklar keşfeden, yeni halklar tanıyan bu insanların birçoğu geri dönememiş.
İnsanlık bu denizcilerin cesaretine, keşişer ve buluşlar tarihini borçlu. Bu yolculuklarda yitip giden geri dönmeyen erkeklerin arkasından ağlamak da bu ülkenin kadınlarına kalmıştır. İşte FADO, okyanusa açılan erkeklerin arkasından yakılan ağıtların tümüne verilen isim. Lizbon’un arka mahallerinde doğan bu müziğin adı, Portekizce’de “kader- alınyazısı” anlamına geliyor.
Belki de Avrupa kıtasındaki en hüzünlü, en melankolik müzik olan fadoyu söyleyen kişiye de Fadista adı veriliyor. Klasik, Geleneksel ve Orijinal fado olmak üzere 3 çeşit fado var. Yaklaşık 150 yıllık geçmişi olan bu şarkıların sayısının 300 kadar olduğu sanılıyor.
Geleneksel fadoda müzik aynı, sözler değişiyor. Klasik fado bunun tam tersi, sözler aynı kalıp beste değişiyor. Orijinal fadoda ise şarkıcının tarzı ön plana çıkıyor. Her ne kadar melankolik müzik olarak bilinse de oldukça fazla sayıda neşeli, canlı hatta kıvrak fadoya da rastlanıyor. Fado sahnede söylenirken fadistaya biri klasik diğeri bas iki gitar, bir de 12 telli, Portekiz udu da diyebileceğimiz çalgı eşlik ediyor.
Günümüzde fadistaların en büyüğü, Amalia Rodriguez olarak tanınıyor. Portekiz’in bu ünlü sesi 1950 yıllarından sonra fadonun Lizbon’un “fado evleri”nden çıkarak tüm dünya tarafından tanınmasını sağlamıştır. Amalia yüzlerce plak yaptı, onlarca da film çekti ve Portekiz için bir efsaneye dönüştü.70 li yaşlarına kadar sahnede kaldı, ilerlemiş yaşına rağmen şarkı söylemeyi sürdürdü. 79 yaşında öldüğünde Portekiz ardından derin bir yasa gömüldü. Amalia’ya halkı tarafından “Portekiz ruhunun kraliçesi” ünvanı verilmiştir. Amalia Rodruegez’den sonra birçok ünlü Fadista bu tahta yaklaşamadı, hep Amalia’nın gölgesinde kaldılar. fiimdi ise bu tahtın bir Prenses’i var: MARİZA.
1973 doğumlu Mariza, Portekiz’in sömürgesi Mozambik’de doğmuş. Mariza, Fadonun doğduğu
sokaklarda büyümüş. 5 yaşından bu yana fado söyleyen bir sanatçı. Önce ailesinin restoranında şarkı söylemeye başlamış. Başlangıçta caz tarzında müzik yapan sanatçı bir ara Brezilyada soul, caz tarzında şarkı söylemiş. İlk büyük çıkışını 1999 yılında Lizbon ve Porto’da yapılan Amalia Rodrigues’ı anma konserlerinde fado söyleyerek yaptı. Sanatçı bu müzikle ilgili “Fado yalnızca bir müzik değil, bir histir. Üzücü değil melankoliktir. Ben bu müziği seçmedim, bu benim kaderimdi.” diyor…
İlk albümü “Fado em mim” 300.000 satış yaparak tüm zamanların en çok satan Fado albümü oldu. Portekiz’de bu müziğin yeniden canlanmasına liste başı olmasını sağladı. Bir anda müziği ile tüm dünyanın ilgi odağı olan Mariza, aldığı “German Critic Awards 2001-2003”, “BBC Dünya Müzik Ödülleri
2003”, “European Breakers Award 2003”, “Portugals Personality of the Year Award 2003” ve “Coup de Couer Mirror Award-Canada 2003” ödülleri ile ününe ün kattı. Portekiz Devleti tarafından Portekiz kültürünü yurtdışında en iyi temsil eden sanatçı unvanı alan Mariza’ya, 1999 yılında efsane fado şarkıcısı Amalia Rodrigues’in adını taşıyan vakıf tarafından “Fadonun Sesi” unvanı verildi. Böylece Amelia’nın tahtına varisliği tescillenmiş oldu.
İkinci albümü “Fado Curvo”. Mariza neden bu adı seçtiği sorulduğunda şöyle diyor:
Curvo eğri demektir. Yaşam da dümdüz değildir ki zaten, tıpkı müzik gibi, tutku gibi.”
Mariza yeni albümünde Amalia geleneğinden biraz uzaklaşıp soul ve caz esintilerine ağırlık vermiş. fiarkılarında klasik fado enstürmanlarının yanında piyano, çello, davul gibi çalgılar da kullanmıştır. Artık fadodan vaz mı geçtiği sorulduğunda “Ben Orijinal fado söylemeyi denedim. fado ile ilgili kendi görüşümü yansıtmaya çalıştım. Ben kuralları kırmak, gelenekleri yıkmak amacıyla yola çıkmadım, bunu fadoyu sevdiğim için yapıyorum çünkü fado ilerlemeye, gelişmeye açık bir müzik türü” diyor.
Grammy Ödüllerine aday gösterilen ilk Portekizli sanatçı olan Mariza, ilk Dünya Müzik Ödülünü de yine fado söyleyerek almıştı. Paris’te Fen Edebiyat Akademisi’nin “Medaille” de verdiği madalyasıyla ödüllendirilen sanatçı, son albümü “Terra” ile En İyi Folk Müzik ve En İyi Prodüktör dallarında Latin Grammy Ödüllerinin de sahibi oldu. 2006 yılında çıkan son albümü ”Terra” genel olarak daha sık caz sınırlarında dolaşıyor. ‘Beijo de Saudade’ adlı parça Cesario Evora için yazılmış bir ağıt ve albümün en dikkat çeken çalışması.
Buika ile birlikte gerçekleştirilen ‘Pequenas Verdades’ adlı düet, ‘Fronteira’ adlı parça ise fadonun Küba müziği ile kaynaşması. “Terra” fadonun köklerine bütünüyle sadık fakat tarzı farklı bir yönde doğru ilerliyor. Mariza’nın bu albümdeki kristal netliğindeki vokalleri ise bizleri büyülemeye devam edeceğini gösteriyor.
Sadece Fado’nun en iyi yorumcusu unvanının yanı sıra, dünyanın en heyecan verici vokallerinden birisi olan Mariza, çok kısa bir sürede kendisine parlak bir şöhret sağladı. fiu bir gerçek ki, Mariza’nın albümleri ona sahip olduğu ünü getirmesine rağmen, asıl hayran kitlesi canlı performanslarından sonra oluşuyor.
Ülkemizde de canlı peformansı ile kendine sıkı bir hayran kitlesi edindi. Fado’nun özlem ve acıyı yansıttığı melankolik yapısının aksine, Mariza’nın müziğe getirdiği yaşama heyecanı ise bu müzik tarzının tüm dünyanın müzikseverleri tarafından sevilmesini sağlıyor. Kendisi artık, bugün Portekiz’in ikinci en büyük fadistası…