Nobel ödüllü Portekizli yazar Jose Saramago’nun 9 yıl arayla yazdığı ve birbiriyle bağlantılı bu iki romanı politik yergi türünde. 1995 yılında yazdığı “KÖRLÜK” romanında Saramago, toplumsallaşan körlüğü anlatır: Adamın biri arabasının içinde yeşil ışığı beklerken aniden kör olur, ona yardım eden kişi, gittiği göz doktoru ve oradaki hastalara da körlük bulaşır ve bir epidemi gibi yayılmaya başlar. İlk hastalananlar bir akıl hastanesine kapatılırlar. Dışarı çıkmaya yeltenenler hükümetin emriyle öldürülecektir. Bu kapalı mekanda sıkışıp kalan ve yiyecek kavgası veren insanlarda giderek tüm insani değerlerin çözülüp yokolduğunu görürüz. Hastalık yavaş yavaş tüm kente yayılır, artık ne hükümet, ne sistem kalmıştır. Müthiş bir kaos ”uygar” yaşamın yerini almıştır. Saramago, bu romanında da burjuva toplum düzenini hedef seçmiştir. Burjuva demokrasisini, moral değerlerini, aslında sömürü ve kıyıma dayanan batı uygarlığı gibi kof kavramları altüst eder. Tüketim toplumunun tüketme ve sahip olma tutkusuyla körleşmiş insanlarını, olağanüstü metaforik bir kurguyla anlatır.
Romanın sonunda, doktorun karısı (salgında tek kör olmayan kişidir) ”aslında biz sonradan kör olmadık, zaten kördük” der. Saramago’nun anlatmak istediği de budur.
Görmek kitabı yayınlandığında Le Monde’da yayınlanan bir söyleşisinde
” herşeyin tartışıldığı bir dönemde yaşıyoruz ama garip bir biçimde demokrasi tartışılmıyor. Kimse demokrasi nedir, neye yarar, kime yarar, sorgulamaya yanaşmıyor.Demokrasi sanki Azize Meryem. Tartışmadığımız bu demokrasi gösterişten başka bir şey değil. Asıl iktidar seçimlerle değiştirebileceğimiz varsayılan hükümetlerin değil, IMF, Dünya Bankası gibi örgütler aracılığıyla dünyayı yöneten finans ve ekonomik güçlerin elindedir.” demiştir. Uzun yılankavi cümleleri, epik biçemi, monolog ve diyalogların içiçe geçtiği paragrafsız satırları okuyucuyu başta zorlasa da görselliği zengin, mizahi ve metaforik anlatımı romanlarını benzersiz kılıyor. Saramago, Portekizli bu işah olmaz asi, komünist ve ateist 88 yaşında olmasına karşın hala yazıyor, politik bir aktivist olarak direnenlerin yanında yer alıyor. Son kitabı Kabil ile Vatikan’ın şimşeklerini üstüne çekmiş durumda.