Ölüler Ormanındaki Zeytin Ağacı

Dalgalar vuruyordu kıyıya
Dalgalar ve ben
Hep seni özlüyordum.
Pembe saksılı düşlere açıktı kalbim
Pembe çiçekli odalarında yasemin kokulu
Damlalar vuruyordu camlara
Damlalar ve ben
Hep seni bekliyordum.
Ellerimle tutuyordum yalnızlığımdan,
El ele yürüyorduk kaldırımlarda
Yalnızlığım ve ben omuz omuza.
İçimde kokun,
İçimde hasret,
Islak bir eylül akşamında
Kaldırımlardan sızıyor yokluğun iliklerime.
Sızın bir kor,
Apansız düşer yollara.
Gecenin ortası
Dalgalar yıkar duvarları
Yıkılır korkularım.
Soğuk öpüşlerde
Yokluğunun izi,
Solgun benizli bir yağmurun ortası
Gözlerim
Gözlerin
Ansızın gelip durmuş kapıma,
Yetim bir çocuk gibi
Yıldırımlar düşer korkulu gecelerime,
Tam ortasında duruyorsun
Gölgelerin,
Gölgelerime karışır
Sahte gülüşün
Şimdi anlıyorum
Kurşun gibi çökmüş
Bir acayip duman
Altında yaseminler
Paslanmış zamanların gıcırtısı içimde
Sildikçe pasa bulanır ellerim,
Ellerin
Tutar mı saçlarından geçmişin?
Geçmişim gökte sönen bir yıldız
Sorsan adını unutmuş ıssız bir sokakta
Baharlara terkedilmiş bir pencere
Camları kırık
Perdeleri savrulur rüzgârlarda soluk, yırtık
Akşamdan kalma gülüşler
Öpüşlerinin sıcaklığı duruyor kırık bardakta
Atmaya kıyamadığım,
Yudumladıkça dudaklarım kanıyor.
Kan damlıyor
Soframdaki papatyaya,
Kırmızı
Sıcak
Bir çayı yudumluyorum
İçimde yangın
Bu savaş ne zaman bitecek?
Söylesem inanmazsın
Bıraktığın mezarlığın ortasında uyuyorum
Üstüne örtüyorum
Ucunu yaktığımız anıları
Usulca öpüyorum yağmurlarda,
Usulca uzaklaşıyor kelimeler
Ucunu kıvırdığımız
Gururumuz
Alaylı geçişler bahçelerde
Tülden anılar
Titrek ışıkların altında
Dans ediyor çocukluğum.
Sarı elbisem
Göğsüne tutturulmuş
Kâbuslarım
Kâğıttan sevgiler
Gitgide büyüyen
Hamam böcekleri,
Rüyalarımın orta yerinde
Sefiller şehri
Hüzünler akıyor radyolardan,
Kaçıncı savaşın ortası
Yanmış yıkılmış hayaller,
Beynimin içinde bir yerde bekliyor hayalin.
Tut ellerimden,
Birlikte yürüyelim sonsuza yalın ayak,
Bırak şarkı söylesin
Ölüler ormanındaki zeytin ağacı.