2 Temmuz 1993, Sivas katliamı… Anadolu tarihindeki kara leke

Dr. Behçet Aysan (Dr. Muhteşem Şentürk’ün kaleminden…)

ATEŞİN TARİHLE DANSI…

Kudüs – İbrani Üniversitesi’nin, Ürdün nehri kıyısındaki arkeolojik bir alanda bulunan çakmak taşları üzerinde yaptığı analizler, erken medeniyetlerin ateş yakmayı öğrendikleri ve bunun bilinmeyen topraklara göç etmek için bir dönüm noktası olduğunu gösterdi. İsrail’de yapılan yeni araştırma, insanoğlunun yaklaşık 790 bin yıl önce ateş yakabildiğini ve bu yetenek sayesinde Afrika’dan Avrupa’ya göç edebildiğini ortaya koydu. Ateşin yalazında yayıldı insan, yeni denizler yeni topraklar gördü. insanoğlunun binlerce yıldan bu yana uygarlık serüvenine tanıklık eden ateş, yok eden oldu kimi zaman küller koydu ardına, var eden de oldu tarih duvarında izler bıraktı kimi zaman. Demiri eriten oydu, kütüphaneleri yok eden de o. Gemileri deniz aşırılara taşıdı, küçücük ocaklarda aşlar pişirdi. Şairlere imge oldu, yeraldığı dizelerde okuyanların gönüllerini kavurdu. Yüksek dağların yamaçlarında “sönmeyen ateş” olarak sürdürse de hükmünü, ehilleşti giderek. Ateş,

uygarlık ocağını yakadursun, yobazların elinde anımsıyor genlerindeki yok ediciliği. Ve 1993 yılı Temmuz ayının ikinci günü, kara dumanını savuruyor aydınlığın üzerine. Prometheus’un, kendisini Adaletin çocuklarına teslim ettiğini unutarak; aklını, vicdanını yitiren, şeriat yanlılarının elinde harlayıp, yazar, şair, genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek demeden, tarihin isli sayfalarına insanlık ayıbı bir günü daha ekliyor. Sivas Katliamının 16. yıldönümünde, cumhuriyetin aydınlığına yönelik olan bu gerici, şeriat yanlısı kalkışmayı lanetliyor, Sivas’ta katledilen aydınları, sanatçıları, ilericileri, aynı kalkışmada can veren meslektaşımız, şair Behçet Aysan’ın dizeleri eşliğinde sevgi ve saygıyla anıyoruz.

Sivas Katliamı’nın yitirilen canlar anısına İzmir / Karşıyaka’da 2008 yılında yapılan “2 Temmuz Anıtı” (Heykel, birbirine kenetlenmiş ancak hiçbir şekilde birbirinin üstüne basmayan alev formundaki insan figürlerinden oluşuyor. Alevin üzerinde kollarını iki yana açmış olan figür başı dik bir şekilde duruyor. Anıtı çevreleyen pirinç plakada ise Nazım Hikmet’in “Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak; nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” dizeleri yer alıyor.)

 

BİR EFLATUN ÖLÜM

kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım

git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları yanıma kiraz hevenkleri alırım

ve seninle yaşadığım o iyi günleri, kötü
günleri bırakırım.

aynı gökyüzü aynı keder değişen bir şey yok ki gidip
yağmurlara durayım.

söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım

belki
sararmış
eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.

bütün derinlikler sığ sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder.

Dr.Behçet AYSAN

 

Dr. Hamdi Uğur

 

Hekimce Bakış 72. Sayı