Aile hekimliği macerası başladığından beri, aile hekimliğini tercih eden hekimler hep hükümetten ve çıkardan yana (reformdan yana diyenler de var), tercih etmeyenler ise muhalif ve fedakar (kayıp kuşak diyenler de var) hekimler olarak görüldüler. Tabii bakış açısının doğrultusuna göre de okşandılar ya da süründürüldüler. İzmir’de, Denizli’de, Eskişehir’de birinci basamağın özelleştirilmesine karşı duran hekimler gah birinci basamaktan dışlandılar, gah karşı oldukları sistemin stepneleri olarak kimsenin tercih etmediği boş kadrolara görevlendirilerek “pişman” edildiler. Henüz koltuklarına oturup alışmaya çalışan aile hekimleri bu dramatik tabloya ne yazık ki müdahil olamadılar ve TSM hekimlerinin yanında yer alamadılar.
Aradan yıllar geçti diyemeyeceğim çünkü o kadar da uzun zaman olmadı, neredeyse tüm illerde geçiş gerçekleştikten hemen sonra, “anlaşıldı Vehbi’nin kerrakesi” ve aile hekimlerinin haklarından kıyım başladı. Önce gruplandırma adı altında cari gider yardımı şarta bağlandı ve seçtiği binaların koşulları uygun olmayan çoğu aile hekimleri cari giderin yarısının ellerinden uçup gittiğine tanık oldular. Ardından günümüz “paralel medyası” o zamanın hükümet yalakası olan yandaş “Zaman” gazetesinde “Aile Hekimlerine Katsayı Müjdesi” haberi ile gebe, bebek, 65 yaş üstü nüfus için birim katsayısı artırılırken nüfusun kahir ekseriyetini (ezici çoğunluğunu) oluşturan normal popülasyonun birim katsayısı düşürülüverdi. Bu “müjde” ile aile hekimlerinin ücretinden bir asgari ücret tutarı kadarını çekiverdi hükümet. Tüm ülkede geçişe kadar “aile hekimi sadece kayıtlı nüfusuna ve tanımlanmış yerinde bakar” denilirken ardından “defin nöbetleri”, “adli nöbetler”, geçici görevlendirmeler için nöbet listeleri oluşturulmaya başlandı ve aile hekimleri ilk itirazlarını yapmaya başladılar. Elbette o zamana kadar odalar ve dernekler üzerinden gah belediye ile gah il özel idaresi ile bina kiraları ve donanımları için mücadeleler sürüyordu ama orada bir pazarlık söz konusu idi. Ortada bir kiralık emtia var, bunu en az kaça tutarız mücadelesi idi. Uzlaşabilenler uzlaştı, uzlaşamayanlar mevcut binaları terk etti kendilerine yeni mekanlar yarattılar. Ama bakanlığın yaptığı dere geçerken atı çatlatmaya çalışmaktı. Nitekim itirazlar yükseldi, sesleri yükseldi, örgütlülükler güçlendi. TTB de dahil olmak üzere sendikalar, dernekler kısaca tüm meslek örgütleri aile hekimlerinin gittikçe yükselen seslerine duyarsız kalamadı ve bu direnişe destek vermeyi görev saydılar.
Acillerde oluşan utanç verici yığılmayı engelleyemeyen bakanlık, buraları aile hekimleriyle güçlendirip seyyar poliklinikler açmaya niyetlendiyse de “emir kulu” cüzi bir azınlık dışında acillerdeki beklenti boşa çıktı. Mayıs 2014’te başlayan uygulamanın ömrü 7 aylık hezimetin ardından sona erdi. Bunun üzerine bakanlık bir adım geri, 2 adım ileri atarak acil nöbetleri yerine cumartesi ASM nöbetleri adı altında fazla mesai dayatması koydu hekimlerin önüne. Ve bizce stratejik bir hata yaparak “cumartesiyi pazarlar, onu da bayramlar seyranlar izleyecek” deme gafletinde bulundu. Sendika ve odalardan hukuki desteği alan hekim ve sağlık çalışanları bu dayatmaya da nöbetlere gitmeyerek gereken cevabı verdiler ve vermeyi sürdürüyorlar. “ANGARYA’YA HAYIR!”
Bence ülkemiz sağlık sektörünün, belki de tüm sektörlerin, en uzun soluklu “sivil itaatsizlik” eylemi olmaya aday bu eylem sadece aile hekimlerince değil, fazla ve angarya çalıştırılmaya itiraz eden işçi, tarım işçisi, devlet memuru 4-B’lisi, 4-C’lisi herkes tarafından sahiplenilmeli ve desteklenmelidir. Bu bir hak alma mücadelesi değildir. Bu hakların korunması mücadelesidir ve aslında geç kalınmış bir mücadeledir. Sarı İnek’i ve Benekli’yi ve Kulağı Küpeli’yi kaptıran aile hekimliği camiası elde kalan sürüyü sırtlanlara kaptırmamak için mücadele etmektedir. Her zaman ülke gündeminde alt sıralarda kalan sağlık gündeminin kaderi aile hekimlerinin yükselen mücadelesi ile üst sıralara yükselecek ve hak ettiği karşılığa ulaşacaktır.
Bu bağlamda gerek yerel idarecilerimiz ve mesleki partnerlerimiz TSM çalışanlarının ve gerekse meslek örgütlerimizin aile hekimlerinin yanında olmalarına ve mücadelede birlikte davranmalarına ihtiyacımız vardır.
Dr. Ersan Taşcı