Shakespeare’in “Bütün dünya bir oyun sahnesidir. Bütün adam ve kadınlar sadece birer oyuncu. Girerler ve çıkarlar.” sözünü tuvallerine çarpıcı figürlerle aktaran Zerrin Tekindor’u çoğunlukla sadece bir tiyatro oyuncusu olarak biliriz. Oysa o her iki sanatı da bünyesinde çok iyi harmanlamış bir kadın.
Zerrin Tekindor’un kısa hayat hikâyesine bakarsak, 1964 yılında Burhaniye’de doğan Zerrin Tekindor, ilk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamlamıştır. 1985 yılında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olmuştur. 1985 yılında Devlet Tiyatrosunda göreve başlamıştır. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda pek çok oyunda oynamıştır. 2003 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosuna tayin olan Zerrin Tekindor, İstanbul’da da, Müfettiş, Dünyanın Ortasında Bir Yer ve Vahşet Tanrısı adlı oyunlarda rol almıştır. 2004 yılında Müfettiş adlı oyundaki Anna Andreyevna rolü ile , 2010 yılında Vahşet Tanrısı adlı oyundaki Annette Reille rolü ile ve 2014 yılında Kim Korkar Hain Kurttan adlı oyundaki Martha rolü ile 3. kez Afife Tiyatro Ödülüne layık görülmüştür.2012 yılında Oyun Atölyesi prodüksiyonu olan Antonius ile Kleopatra adlı oyunda yer almıştır. Oyun, Globe Globe festivali kapsamında Londra Shakespeare’s Globe tiyatrosunda sahnelenmiştir.
Bir yanda tiyatro kariyerini sürdürürken, 1990-1994 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Resim Bölümü’ne özel öğrenci olarak devam eden sanatçı, Halil Akdeniz Atölyesi’nde öğrenim görmüştür. Bu bölüme eğitmen olarak davet edilen Mehmet Güleryüz ve Bedri Baykam Atölyelerinde çalışmıştır. Çok sayıda yapıtı özel koleksiyonlarda bulunan sanatçı, günümüze kadar on altı adet resim sergisi açmıştır.
Tekindor, genellikle kadın yüzleri üzerinde çalışıyor. Kabarık saçlı, takma kirpikli, bol makyajlı… Resimlerindeki karakterler Tim Burton’ın gotik karakterlerine benzetiliyor. Tarzı için fantastik figüratif tanımı yapılabilir. Teatral bir yaklaşımla görsellik ön plana çıkarılmak istenmiş gibi. Zaten resimlere de ilk bakıldığında çok çarpıcı geliyor insana. Resimlerinde kadınları payetlerle süsleyip görselliği çok daha ön plana çıkarıyor. Onun dünyasında sahne, içinde fantastik figürlerinin dolaştığı yarı soyut bir dekor. Bu kadınların kabarık saçları, bol makyajları, takma kirpikleri, aksesuarları, takıları, abartılı giysileri var. Bu kadınlar özgüvenli, kendi seçimleriyle hareket eden, müdanasız, esprili, merak uyandıran kadınlar.
Genelde bakışlarında bir anlamsızlık taşırlar. Duygularını uluorta belli etmeyen kadınlar. Bu da tamamıyla kendi seçimleridir. Elbette hikâyeleri var bu kadınların. Ama hikâyelerini anlatmayı ve de anlamayı izleyiciye bırakıyor Zerrin Tekindor. Bakışlardaki anlamsızlığı herkes farklı farklı okusun istiyor belli ki. Bütün o şaşaalı duruşun arkasında biraz mahcup bu kadınlar. Makyaj ve aksesuarlarla duygularını gizleyen kadınlar. Ne de olsa, Murathan Mungan’ın dediği gibi saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektedir.
Zerrin Tekindor bir kısmını atölyeye çevirdiği salonunda muhteşem işler çıkarıyor. Aslında önceden kendi atölyesi varmış ama boyaların ve tuvallerin hep elinin altında olmasını istediği için atölyeyi evine taşımış. Küçüklüğünden beri aslında en büyük hayali ressam olmakmış. Tiyatroyla uğraştığı süre boyunca resim de hep aklındaymış. Tiyatro dekorları ona hep resim tuvalleri gibi görünmüş.
Tekindor’un bir röportajından alıntılar sunmak bu çok yönlü sanatçı kadına hayranlığımızı arttıracaktır. ‘’ Ben güçlü olmaya çalışırım. En başta bir kadın olarak, anne olarak, mesleğini iyi yapmaya çalışan bir oyuncu olarak kuvvetli olmam gerektiğine inanırım. Birinden bir şey beklemem, uğraşıp her şeyi kendim yapmaya çalışırım. Yalnızlığa ve kadın-erkek ilişkilerine bakış açısını anlatırken; “bir erkek yalnız olduğunu hissettirmeli. Yalnız olduğunu hissetmediğiniz bir adamın hiç tadı yoktur. Ben, ‘ikimiz bir fidanın, güller açan dalıyız’ hallerinden hiç hoşlanmam. Herkes bir bireydir. Tabii ki insanlar birlikte olsunlar, ama o dip dibe haller bana hiç uygun gelmez. Ben insanların tek başına karar verebilen hallerini severim. Kendim de öyle olmak isterim her zaman. Herkes tek başına bir şey olmalı diye düşünürüm. Eğitime çok inanırım. Eğitim olmadan bir şeyler hep eksik kalır. El yordamıyla, sadece elinizin ulaşabildiği yerlere gidersiniz, başka kapıları zorlayacak cesaretiniz olmaz. Eğitim size istediğiniz tercihi yapma özgürlüğünü sunar.’’