Bir İnsanlık Ayıbı !..

Aşağıdaki ; “bir karınca yuvası sulu çimento ile doldurulup”, diye başlayan hikayeye göz atınız lütfen.. İnternette sıkça dolaşır oldu.. Sadece bana, en azından on ayrı kaynaktan ulaştı..

Şiddetle ve lanetle kınıyorum.. Bu bir insanlık ayıbıdır. İlkelliğin daniskasıdır.. “Mimarlık harikası” kılıfında ise, katiyen saklanamaz..

“Bir karınca yuvası sulu çimento ile doldurulup yuva içindeki yapılar, bozulmasın diye çimento tabakası ile kaplanıp kurutuluyor ve sonra “tarihi eser kazısına benzer bir çalışmayla” karınca mimarisi ortaya çıkarılıyor. 3 günde 10 ton civarında çimento doldurulup 1 ay sonra kazıya başlanıyor. Aylar süren çalışma sonunda inanılmaz bulgular elde ediliyor.

Karıncaların yer altında oluşturduğu megakentin alanı 50 metrekare, derinliği de 8 metre kadar. KENTİN oluşturulması için hareket ettirilen toprak 40 ton civarında. Anayollar, tali yollar, havalandırma tünelleri, çöplükler mükemmel ve taşımaların en az emekle yapılmasını sağlayacak MİMARİDE planlanmış.

Boyutlarına oranla düşünüldüğünde, insanların, dünya harikalarından Çin seddi için yaptığı çalışma ile eşdeğer bir çalışma yapıldığı anlaşılıyor.
Yani, bir DÜNYA HARİKASI inşa etmişler. Bundan sonra karıncalara daha bir başka gözle bakacağınızı düşünüyorum.”

Diyor birileri.. Aklımızı başımıza devşirip, gelin bir irdeleyelim şu sansasyonel haberi..

ACABA HANGİ GÖZLE ve HANGİ YÜZLE ?..

Lütfen şöyle düşününüz: Günün birinde uzaylılar, sizin yaşam alışkanlıklarınızı ve yerleşim kurgunuzu çok merak etti diyelim.. Bilmediğimiz bir gaz gönderdiler,
nefessiz kalarak ölmenizi ve kaskatı kesilmenizi sağladılar.. Ev bark, yollar, dükkanlar ve tüm eşyalar da taş kesildi bu arada.. Başladılar inceleme yapmaya..

Ortada donmuş bir yaşam tablosu var. Poz poz fotoğraflar çekiliyor.. Aman ne
harika !.. Tam incelemelik !.. Bir başka grup uzaylı varlık da bu inceleme yöntemini alkışladı, yere göğe koyamadı.. ( Tıpkı bizim yaptığımız gibi.. )
“Breh breh ! şu geberttiğimiz insanların yaşam tarzına bak !” dedi.. Paylaşmadığı dostu kalmadı..

Yedi sülalenizi, çoluk çocuğunuzu ve torunlarınızı kaybettiğiniz bu katliamda bir kenarda sağ kaldınız diyelim.. Neler hissederdiniz çok merak ediyorum.. Bunu yapanların geçmişinden mi başlardınız, yoksa “öğrenmenin sonu yoktur !” mu derdiniz ?..

Ben, sadece geçmişini değil muhtemel geleceğini de sorgulamak, hatta denetim altında tutmak isterdim bu aymazların. Acımasız bir seri katile “canavar” demek yerine, daha ağır anlam ifade ettiği için bir gün sadece “insan !” mı denecek
acaba ?..

Konferanslarımda, insan denen şu mahlukun, “bir özdenetime sahip olmadığında” ne kadar acımasız olabileceğinin “en uç örneği” olarak; bu insanlık dışı yaklaşımdan sadece bir görseli paylaşıyordum..

Amacımı anladınız.. Kutlamak değil, lanetlemek !.. Alimle zalim arasındaki ince çizgiye dikkat çekmek. “Böyle olmayın !” demek !..

Bundan sonra karıncalara “bir başka gözle” değil “hangi yüzle” bakacağımızı merak ediyorum.. Keşke gerçek değil, kurgu olsaydı yapılanlar !..

“Görmeden ölürsem millette ümit ettiğim feyzi, yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun ben mahzun !” demiş Namık Kemâl.. Al benden de o kadar !..

FARKINDALIK GEREK !..

Bir savaş suçlusu ile bir karınca yuvası canavarı arasında benzerliği görememek; evrensel körlüktür.. Atom bombasının berhava ettiği bir kent fotoğrafına “ne fantastik ve heyecan verici görüntü” demekle, beton doldurulmuş karınca kentini “bak ne hale getirdik, hadi şimdi seyredelim !” diye teşhir etmek aynı duyarsızlığın, aymazlığının ve insan hasletlerini kaybetmenin ürünüdür. Böyle bir görmezlik bizi, zanlarımızın esiri yapar.

Bu konuda var olan toplumsal körlüğün yeni bir icat olduğunu söyleyebilmemin ve sadece “ah şu zamane gençleri !” demenin de hiç bir anlamı olmadığını hayli yazmandır fark ettiğimi söylemeliyim.

ONLAR KİM BİZ KİM ?..

Bir küçük bilgi notu ile bu konuyu kapatalım en iyisi.. Dünya üzerindeki toplam karıncaların “ağırlık olarak” insan ağırlığının dört katı olduğunu, yani bir anlamda 30 milyar insana karşılık gelen bir sayıdan ve kütleden bahsedildiğini herkes bilmez.. İlaveten; toprağın altındaki olağanüstü gayretleri olmasaydı, örneğin yağmur ormanları gibi nice ormanın var olmayacağını da pek bilen yoktur..

Örneğin; kule vinçleri ve asansörleri olmamasına rağmen, toprağın üstünde zaman zaman yaptıkları, 2-3 insan boyu yüksekliğindeki yuvaların ise, insan halimizle “marifet diye” inşa ettiğimiz gökdelenlere kıyasla; 2-3.000 kat yüksekliğinde yapılar demek olduğunu da düşünüp, teknik becerileri önünde şapka çıkarmalıyız..

Bu inanılmaz karınca kalabalığına rağmen bir tane “karınca pisliği” gören var mıdır aramızda ?.. “İnsan pisliği” gören var mı diye sormayacağım.. Sanırım bize verdikleri en büyük ders de bu olsa gerek..

Her şeyin olumlu yanını algılamak ve vurgulamak taraftarıyım. Ama kimse kusura bakmasın. Bu olayda gördüğüm; “bir canlıya hesapsız eziyet ve düpedüz soykırım !” feryat ettirdi beni…

Bu toplumda her kuşaktan “aynaya bakamayacak olanlar”; doğaya, ekolojik döngüye bilerek ya da bilmeyerek, cahilce eziyet edenler ve edenleri “ne var
bunda ?” sağırlığı ile hoş görenlerdir..

Merak denen şeyin sınırı, merak edilen şeyin yaşamsal ve hukuksal sınırlarını aşmamalıdır. “Kadavra halini merak ettim !” diye insan öldüremeyeceğimiz gibi, olumlu yanını görmek gayreti ile, bu işi yapana “masum bir araştırmacı !” demek yerine “düpedüz seri katil !” demekten de geri kalmamalıyız bence !..

Umarım, ne demek istediğim anlaşılmıştır..

www.erengezgin.net – Çelik ERENGEZGİN

 

Hekimce Bakış 80. Sayı