İşçi Sağlığı işin insana, insanın işe uygunluğunu sağlayan çok geniş kapsamlı bir hizmetler zinciri ve koruyucu sağlık hizmetlerinin ön planda olduğu bir sağlık alanıdır. Uzmanlık gerektiren bu alan “bütün mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal tam iyilik durumunun sağlanmasını ve desteklenerek en üst düzeyde sürdürülmesini, iş koşulları ve kullanılan maddeler nedeniyle çalışanların sağlığına gelebilecek zararların önlenmesini, çalışanların psikolojik ve fizyolojik özelliklerine uygun olan işe yerleştirilmesini” içerir.
İşçi sağlığı hizmetleri işyeri hekimleri, işyeri hemşireleri ve bu alanda çalışan diğer profesyonellerden oluşan bir ekip tarafından sunulur. İşçi sağlığı hizmetleri iş güvenliği hizmetleri ile birlikte bir bütünün parçasını oluşturur. Ülkemizde işçi sağlığı alanındaki ilk düzenlemeler Cumhuriyetin ilk yıllarına dayanır. İşyerlerinin hekim bulundurma zorunluluğu ilk kez 1930 yılında çıkarılan 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 180. Maddesinde tanımlanmıştır. Kanun sürekli olarak en az elli işçi çalışan işyerlerinde hekim çalışmasının yanında, beş yüzden fazla işçi çalışan yerlerde yataklı tedavi hizmeti için uygun ortam sağlanmasını da zorunlu tutmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan düzenlemelerde işçi sağlığına verilen önem, özellikle 1980’lerden sonra giderek azalmış; ülkemizin bu alandaki sağlık göstergeleri giderek kötüleşmiştir. İşçi sağlığı alanındaki temel göstergeler iş kazaları, meslek hastalıkları, iş memnuniyeti ve yaşam kalitesi olarak sıralanabilir. Bu göstergelere değinmeden önce işçi sağlığı alanındaki dört temel sorunu saptamak gerekmektedir.
Birincisi işsizlik sorunudur. Ülkemizdeki yüksek işsizlik oranı erişkinlerin çalışma yaşamına katılımını engellemektedir. İkincisi kayıt-dışı çalışma sorunudur. Ülkemizde bugün halen çalışan kişilerin %40’ından fazlası kayıt-dışı çalışmaktadır ve hastalık sigortasından ve emeklilik hakkından yoksundur. Bu oran diğer ülkelere göre çok yüksektir. Üçüncü sorun “güvencesiz çalışma” olarak adlandırılabilir. Ülkemizde güvencesiz çalışma gün geçtikçe artmaktadır. Taşeron çalışma çoğu kez bir “istihdam modeli” olarak tanımlanmakta ve düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, ciddi sosyal hak kayıpları, sosyal güvencesizlik, işçi sağlığı ve güvenliğinin olmaması ve sendikasızlaşma gibi boyutlar ile birlikte değerlendirilmektedir.
Dördüncü sorun ise ülkemizde kayıt altında çalışanların bile işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerine erişim oranlarının çok düşük olmasıdır. Çünkü 50’den az işçisi olan işyerlerinin işçi sağlığı alanında hizmet sunma zorunlulukları yoktur.
Çalışanlara yönelik olarak koruyucu hekimlik hizmetleri, yalnızca büyük işyerlerinde (işçi sayısı 50’den fazla olan) işyeri hekimleri tarafından verilmektedir. Türkiye’de Sosyal güvenlik Kurumunun yayınladığı istatistik verilere göre çalışanların %60’ından fazlası çalışan sayısı 50 işçiden az olan işyerlerinde çalıştıkları için, işçi sağlığı hizmetlerinden yararlanma olanaklarından yoksundur.
Türkiye’de iş kazası oranları yüksektir.
TÜİK tarafından yayınlanan verilere göre çalışanların yaklaşık %2,9’u bir yıl içinde iş kazası geçirmektedir. SGK istatistiklerine bunun küçük bir bölümü girmesine karşın, Türkiye iş kazası sıralamasında en kötü ülkeler arasında yer almaktadır.
Türkiye’de iş ile ilişkili hastalıklar ve meslek hastalıkları önemsenmemektedir.
Yılda en az 30.000 meslek hastalığı tanısı konulması beklenen ülkemizde tanı konulan meslek hastalığı sayısı 500’ün altındadır.
Türkiye’de iş memnuniyeti düşüktür.
Eğitim politikamızdaki yanlışlıklar, istihdam olanaklarındaki ve işyeri ortam/koşullarındaki sorunlar yüzünden ülkemizde iş memnuniyeti çok düşüktür.
Türkiye’de yaşam kalitesi düşüktür.
Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde yaşam kalitesinin en düşük olduğu ülkelerden birisi ne yazık ki Türkiye’dir.
Türk Tabipleri Birliği 1980’lerden bu yana işçi sağlığı alanına sahip çıkmaktadır. Türk Tabipleri Birliği tarafından açılan işyeri hekimliği kurslarında yirmi yıl içinde otuz binden fazla hekim işyeri hekimliği sertifikası almıştır. Türk Tabipleri Birliği, işyeri hekimliği alanına hem işyeri hekimlerinin yetiştirilmesi, hem de 6023 sayılı Yasa’dan alınan yetkiyle istihdam edilmelerinin sağlanması için müdahalede bulunmuştur. Ancak son yıllarda yapılan düzenlemelerle Türk Tabipleri Birliği işçi sağlığı alanının dışına itilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’de, çalışanların sağlığı ve güvenliğini güvenceye alacak kapsamlı ve uygulanabilir bir yasal düzenlemeye duyulan gereksinim gün geçtikçe artmasına karşın, bu alanda emekçilerin gereksinimlerini karşılayacak yasal düzenlemeler yapılmamaktadır. Bu bağlamda sendikal mücadele ön plana çıkmak zorundadır. Buna karşın siyasal iktidar; torba yasalar ve yönetmeliklerle alanı piyasalaştırma çabalarına hız verip, Türk Tabipleri Birliği’nin bu alanda eğitim, asgari ücreti belirleme ve hekim istihdamı inisiyatifine müdahalede bulunarak, İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile ve işçi sayısı sınırlaması olmaksızın büyük işyerlerinde de işyeri hekimlerinin taşeron şirketler yoluyla istihdam edilebilmesini sağlayan düzenlemeleri gerçekleştirmiştir. İşyeri hekimliği hizmetlerinin taşeron şirketlerden satın alınmasının önü açılmakta hekim emeği değersizleştirilmektedir.
Türk Tabipleri Birliği tarafından başarı ile yürütülen işyeri hekimliği uygulamaları, ilgili yasal değişikliklerden ve taşeronlaşmanın önü açıldıktan sonra kesintiye uğramaya başlamıştır. Siyasal iktidar, bu alanda hekim sayısını binli sayılara indirmeyi hedeşeyerek, İşçi Sağlığını kaderine terk etmektedir.
İşyeri Hekimin var olmadığı “İşçi Sağlığı ve İşyeri Güvenlik” alanı düşünülemez. Çalışma ortam ve koşullarından etkilenmeyi önlemek için etkin bir işçi sağlığı örgütlenmesi esastır ve işyeri hekimleri bu örgütlenmenin temel direğidir.
Bursa Tabip Odası