İlacın Üzerindeki Devlet Eli: SSK İlaç Fabrikası

İlaç, farmakolojik tanımı bir yana, aslında herhangi bir metadan farklılık göstermez. Ancak var olan metalardan öznel olarak farklılaştığı önemli özellikleri vardır. Her şeyden önce, ilaca olan talep esnek değildir. Yani bir ilacın başka bir ilaçla ikame edilebilirliği ancak endikasyon alanı ile sınırlıdır. Tüketimi isteğe bağlı değildir. İlaca olan gereksinim, fiyattan hiç etkilenmez. İlacın kullanımıyla ilgili karar veren, bedelini ödeyen ve kullananın farklı bireyler ya da taraflar olması, “kullanım” sürecini çok özel kılar. Hastanın ilaç seçiminde rolü ve etkisi yoktur. İş uzmanlara aittir. Etkisinin dönüşümsüz olması , “ihtiyaç olduğunda anında tüketim” malı olması ve ayrıca iade edilebilen bir mal cinsi olmaması, onu diğer bütün ürünlerden farklı kılar. Yani, böylesi önemli ve “onsuz olunamaz” bir ürün olan ilacın, üretim-tüketim biçim ve süreçleri, onun mal olarak özgün bir piyasada var olmasını sağlar. Bu anlamda da gündelik yaşamda sık kullanılan bir kavram olarak “ilaç ve eczacılık piyasaları” ndan bahsedilmektedir(1).

İlacın zorunlu tüketim maddeleri arasında yer alması nedeniyle bu sektörde karlılık oranı yüksektir. Zorunlu tüketim maddeleri olduğu için talep daralması olmamakta, ekonomik krizlerden daha az etkilenmektedir. Buna karşın bu sektörde yüksek teknoloji ve eğitilmiş kaliteli eleman ihtiyacı da yüksektir(2).

İlaç endüstrisinin her geçen yıl büyüyen pazarı, karlılık oranlarına da yansımaktadır. Fortune Dergisinin her yıl düzenli olarak yayınladığı en büyük gelire sahip 500 kurumun sıralı listesinde ilaç endüstrisinin karlılık oranları oldukça çarpıcıdır. İlaç endüstrisinin 1970 yılında kar oranı %9 iken, 2000 yılına gelindiğinde bu oran %10’luk bir artışla %19 oranına ulaşmıştır. Son yıllarda ise karlılık oranları açısından ilaç endüstrisi sektörler arasındaki yerini güçlendirerek üst sıralara tırmanmaya devam etmiştir. İlaç endüstrisi 2007 yılında yıllık %19,6’lık karlılık oranı ile tüm sektörler arasında petrol endüstrisinden sonra 2. sırada yer almıştır(3).

Türkiye İlaç Pazarı Dışa Bağımlı Mıdır?

2005 yılı ile başlayan ekonomik büyüme, Türkiye’nin lojistik konumu dolayısıyla Orta Doğu ve Afrika’ ya açılan bir kapı olarak görülmesi Türkiye pazarını yabancı firmalar için daha cazip kılmıştır(4).

Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması’nın yürürlük aldığı 01.01.1996 tarihi öncesinde ilaç gereksiniminin %70’e varan bölümünü yerli ilaç hammaddesi üretimi ile karşılayabilen Türkiye, günümüzde %50’den çok dışa bağımlı durumdadır.

2011 yılında ithalat % 6,5 oranında artarak 4,7 milyar Dolar, ihracat ise % 1,6 oranında büyüyerek 567 milyon Dolar olmuştur. 2010’da %12,7 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 2011’de %12,1’e inmiştir(5) (Şekil 1 ve Şekil 2).

Kaynak: İEİS, TÜİK

Şekil–1: Türkiye’de İlaç İthalat Ve İhracatının Yıllara Göre Dağılımı

Kaynak: İEİS, TÜİK

Şekil–2: Yıllara Göre Türkiye’de İlaç İhracatının İthalatı Karşılama Oranı

İlaç ve medikal ürün ithalatımızdaki hızlı artış eğilimi dış ticaret açığımız ve cari açığımızda başlıca bir rol oynamaktadır. ABD, AB ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde ithalat artışından fazla ihracat artışı ve ilaç ticaret fazlası gözlenmektedir. Ulus ötesi şirketlerin lobi odakları, “Türkiye’nin ilaç harcamalarının ulusal gelire oranının, gelişmiş ülkelerden bile yüksek olduğunu vurgulayarak, ilaca çok para harcandığını savunmak yanlıştır, en yeni ve en etkin tedavi ve ilaçlara erişmek için yüksek bile olsa, bedel ödenmesi doğaldır demektedir(6).

Bu sav kabul edildiğinde hastaların “en yeni ve en etkin” tedavi ve ilaçlara erişmesinin önkoşulu olarak ilaç harcamamızı ABD düzeyine ulaştırabilmek için 6- 7 katına, gelişmiş AB ülkelerini yakalayabilmek için de 3–4 katına çıkarmamız gerekir.
Sağlıkta Dönüşüm Projesinin uygulanmaya başladığı 2003 yılından günümüze toplam sağlık harcamaları önemli bir artış eğilimi içinde olmuştur. Koruyucu ve önleyici sağlık hizmeti anlayışı yerine büyük ölçüde dışa bağımlı olduğumuz ilaç ve tıbbi teknoloji tüketimine odaklı tedavi edici sağlık hizmeti anlayışını önceleyen Sağlıkta Dönüşüm Programının kaçınılmaz sonucu olarak ilaç pazarımız dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biri haline gelmiştir(3).

SGK’nın istatistik yıllık verilerine göre Türkiye’nin sağlık harcamaları 2000 yılında 2 milyon 633 bin iken 2012 de yapılan harcamalar 37 milyon 72 bine yükselmiştir. Bu verilere göre ilaç harcamaları toplam giderler içerisinde önemli yere sahiptir. 2000 yılında toplam harcamaların 1 milyon 388 bini (%53’ü) ilaç iken 2012 yılında ilaç harcamaları 12 milyon 52 bin (%33’ü) olmuştur. İlaç harcamalarının son yıllarda azalmış gibi görünmesinin sebepleri halkımızın ilaç katkı paylarının artması üzerine reçeteli ilaç almak yerine cepten ilaç almaları olabilir. Ayrıca bu ilaç giderleri arasında hastane ilaç giderleri yer almamaktadır, hastane ilaçları hastane ve tedavi giderleri arasında yer almaktadır. 2000’li yıllardan bugüne sağlık harcamalarında on kattan fazla artış olmuş ve bu harcamaların önemli kısımlarını ilaç harcamaları oluşturmaktadır (Tablo–1).

Tablo–1: Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Harcamaları (Milyon TL)

YILLAR İLAÇ TEDAVİ DİĞER TOPLAM İLAÇ HARCAMALARI %
2000 1.388 1.061 184 2.633 53
2001 2.433 1.799 343 4.575 53
2002 4.301 2.831 498 7.630 56
2003 5.615 4.363 685 10.663 53
2004 6.399 5.906 845 13.150 49
2005 7.001 5.626 981 13.608 51
2006 8.372 8.490 805 17.667 47
2007 8.858 10.268 858 19.984 44
2008 10.717 13.953 677 25.347 42
2009 13.161 15.129 521 28.811 46
2010 13.547 18.469 493 32.509 42
2011 14.144 21.848 508 36.500 39
2012(OCAK-EKİM) 12.052 24.519 502 37.072 33

Kaynak: SGK Sosyal Güvenliğe İlişkin Temel Göstergeler/Mali Göstergeler
(Not: Nakit Hareketler tablosu dikkate alınarak hazırlanan geçici gerçekleşme rakamlarıdır. Sağlık harcamalarına yolluk giderleri dâhil değildir. )

Hekim endüstri ilişkilerini ilaç araştırmaları ve üretimi açısından ele aldığımızda öncelikli olarak ilaç sektöründe özel sektörün ve gelişmiş ülkelerin tartışmasız bir hâkimiyetini belirtmekte yarar vardır. Bu durum iki önemli sonucu gündeme getirmektedir. Özel sektör, doğası gereği ilacın, sağlık hizmetlerinde bir plan içersinde ele alınıp gereksinimlere göre üretilmesinden daha çok alınıp satılan ve kâr getiren bir meta olmasını ve ilacın “sosyal ürün” niteliğini değil, “ticari ürün niteliğini”, öne çıkarmaktadır. Diğer yönden ise ilaç üretiminde gelişmiş ülkelerin artan hâkimiyeti ile birlikte ilaç araştırmalarının %97’si gelişmiş ülkelerde yapılmakta ve sağlık sorunlarının %90’ından fazlasına sahip gelişmekte olan ülkelerin sağlık alanında araştırmaya ayrılan kaynaklardan aldıkları pay %10’u ancak bulmaktadır(7).

İlaç, Türkiye’de büyük ve karmaşık bir sanayi dalını temsil etmektedir. Sağlık hizmetlerinin büyük oranda kamu tarafından sağlanmasına karşılık, ilaç özel sektörün hâkimiyetindedir. İlaçların ve tıbbi malzemelerin üretimi, ithali, depolanması, toptan satışı ve perakende satışı işlemleri tümüyle özel firmalar tarafından yürütülmektedir(8). Bu durumun istisnaları Toprak Mahsulleri Ofisi’ ne bağlı çalışarak hammade üreten Afyon Bolvadin Alkaloid Fabrikası, Milli Savunma Bakanlığı’ na bağlı çalışan Ordu İlaç Fabrikası ve yazımızda tarihçesini ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz SSK İlaç Fabrikası’dır.

SSK İlaç Fabrikasının Kurulması
1970’li yıllarda; SSK’nın tüm giderlerinin yaklaşık 1/8–1/6’sını ilaç harcamalarının oluşturması dikkat çekiyordu. 1977 yılında tüm ülkenin ilaç harcamaları 5 milyar lira iken, SSK’nın payı 710 milyon lira idi. 1978 yılında 8,5 milyar lirayı bulan ilaç harcamalarının yaklaşık 1 milyar lirası SSK’ya aitti. Bu rakamların değerlendirilmesiyle beraber, SSK yöneticileri ‘kendi ilaçlarını üretme’ konusunda düşünmeye başladılar(9).

Önce bir ilaç fabrikası kurulması konusunda çeşitli fikirler ortaya atıldıysa da; ilerleyen yıllarda bir fabrikanın satın alınmasına karar verildi. Aralık 1977’de İltaş Fabrikası’nın sahipleri ile görüşüldü. Fakat sonra fabrika yetkilileri satıştan vazgeçti. 1977’de 91,5 milyon liralık bir teklif sunan fabrika yetkilileri, 1978 yılının Mayıs ayında fabrikanın satış fiyatını 135 milyon liraya çıkarıp; tekrar SSK yöneticilerine teklif sundu. Haziran 1978’de SSK fabrikayı 120 milyon liraya satın aldı(9).

SSK ilaç fabrikası 24 Mayıs 1979 yılında açılmıştır. 1980’de 8/1083 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile SSK İlaç ve Tıbbi Malzeme Müessesi adını almıştır.

Fabrika çalışmaya başladıktan sonra, üretilen ilaçların etkinliğinin nasıl olacağı merak konusu olmuştur. SSK hastanelerinde ilk önce serumlar denendi, yan etki gözlenmediği gibi etkinlikleri de hayli yüksek bulundu(9).

SSK İlaç Fabrikasının Ürettiği İlaçlar
SSK, kendi bünyesinde en çok ve en sık tüketilen ilaçların (ağrı kesiciler, ateş düşürücüler, antibiyotikler, serumlar, vitaminler, antiseptikler ) üretimine önem vermiştir.

Fabrikanın faaliyette olduğu yıllardaki ilaç üretim miktarlarına bakıldığında, bazı istisnai ilaçlar haricinde büyük artışlar görülmemektedir (Tablo–2).

Tablo–2: Yıllara Göre SSK’nın Ürettiği İlaç Miktarı Ve Değişimi

İLAÇ ADI ÖLÇÜ 1997 2000 2004 1997–2004 farkı (%)
Seskaljin tb 6lık Poşet 6.453.750      –         – – *

 

Seskaljin tb 10luk Poşet     – 3.671.500 4.626.000 +377 **
Seskamol tb 10luk Poşet 1.711.000 2.248.000 2.623.500 +53
Seskasid tb 12lik Poşet 577.500 394.500 860.250 +33
Sulfaprim tb 15lik Poşet 393.600 155.600 152.000 —61
Sulfaprim fort tb 15lik Poşet 520.200 119.100 202.500 —61
İşaspin 80mg tb 10luk Poşet      – 27.600 291.600 +957 ***
İşaspin 500 mg tb 10luk Poşet 389.500 192.500 292.222 —25
Seroksen 250 mg tb 10luk Poşet 312.600 194.400 193.800 —38
Seroksen 500mg tb 12lik Poşet 489.000 1.183.500 1.802.250 +269
Seskatidin 20mg tb 10luk Poşet    – 142.200 27.000 —81 ***
Seskatidin 40mg tb 10luk Poşet   – 1.344.00 2.759.400 +105 ***
Vitabeks kaps 15lik Poşet 910.080 839.520 671.400 —26
Seskasilin 500mg kaps 12lik Poşet 1.952.100 24.000 1.014.300 —48
Seskasilin 250mg kaps 12lik Poşet     –      –      –
Seskasilin süsp. 250 mg Şişe 213.350 104.00 58.800 —72
Trimosin 500mg kaps 12lik Poşet 1.492.200 1.870.200 1.526.700 —2
Trimosin 250mg kaps 12lik Poşet     –      –      –
Trimosin süsp 250mg Şişe 386.100 303.400 302.050 —22
Fizyolojik gutt 20 cc Şişe 78.750 226.350 435.600 +82
Seskadeks şrp Şişe     – 226.350 6.900 —97 ****
Benzalkonyum Cl 100cc Şişe 30.300     –     – -*****
Benzalkonyum Cl 1000cc Şişe 37.446 22.200 19.878 —47
Hemodializ sol. 6.67 lt Bidon 747      –      – – *

 

Hemodializ sol 34–5 lt Bidon 176.314 42.400 6.292 +96
Hemodializ sol 34–10 lt Bidon 2.093     –      – – ******

 

Dekstroz %5 500cc Şişe 124.260     –      – -*****

 

Dekstroz %5 1000cc Şişe 55.668     –      – -*****

 

*1998 yılından sonra üretimi durdurulmuştur.
**Üretiminin başladığı 1998 yılındaki değerler kıstas alınarak hesaplanmıştır.
***Üretiminin başladığı 2000 yılındaki değerler kıstas alınarak hesaplanmıştır.
****Üretiminin başladığı 1999 yılındaki değerler kıstas alınarak hesaplanmıştır.
*****1999 yılından sonra üretimi durdurulmuştur.
******1997 yılından sonra üretimi durdurulmuştur.
(Kaynak: SSK çalışma raporları)

2004 yılındaki ilaç fiyatlarına bakıldığında SSK’nın kendi ürettiği ilaçlarla diğer firmaların ürettiği muadilleri arasında %24’ten başlayıp %628’e varan farklılıklar vardı(10).

Örneğin bir öksürük şurubu(etken maddesi: 135 mg potasyum sulfagayokolat, 8,4 mg pentoksiverin, 10 mg difenilhidramin klorhidrat) olan ‘Seskadeks®’ ‘e kıyasla ‘Gayaben®’ %24 daha pahalıydı (Tablo–3).

Tablo–3: SSK’ nın Ürettiği İlaçlar İle Muadilleri Arasındaki Fiyat Farkları–1

     JENERİK İSMİ ÜRETİCİ FİRMA ADET BİRİM FİYATI
Seskadeks® Şurup SSK 2.120.000
Gayaben®  Şurup Bilim 2.620.000

(Kaynak: Petrol-İş)

Mide ülseri ve GÖR gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmakta olan H2 reseptör blokörü ‘famotidin’ etken maddesini içeren ilaçlardan SSK üretimi olan ile olmayanlar arasında ortalama %298 fiyat farkı vardı(Tablo–4).

Tablo–4: SSK’nın Ürettiği İlaçlar İle Muadilleri Arasındaki Fiyat Farkları–2

      JENERİK İSMİ ÜRETİCİ FİRMA ADET BİRİM FİYATI SSK’ya göre pahalılık (%)
Seskatidin® 40 mg tb. SSK 49.630  
Gastifam® 40 mg tb. Munir Sahin 146.333 195
Famogast® 40 mg tb. Saba 132.333 167
Gastrofam® 40 mg tb. Atabay 146.333 195
Nevofam® 40 mg tb. Mustafa Nevzat 133.000 168
Famotep® 40 mg tb. Yeni İlaç 147.333 197
Famoser® 40 mg tb. Biofarma 155.667 214
Duovel® 40 mg tb. Sanovel 173.000 249
Famotsan® 40 mg tb. Drogsan 199.333 302
Neotab® 40 mg tb. Deva 230.000 363
Famo® 40 mg tb. Ulkar 252.000 408
Gastrosidin® 40 mg tb. Eczacıbaşı 272.667 449
Pepdif® 40 mg tb. İlsan-İltaş 303.333 511

(Kaynak: Petrol-İş)

Tüm ilaçlar içinde en çarpıcı fiyat farkı, SSK’nın ürettiği antibiyotik Sulfaprim® (800mg sülfametaksazol ve 160 mg trimetoprim) ile Roche’ nin ürettiği Bactrim® Fort arasında gözlenmektedir(Tablo-5).

Tablo–5: SSK’nın Ürettiği İlaçlar İle Muadilleri Arasındaki Fiyat Farkları–3

         JENERİK İSMİ ÜRETİCİ FİRMA ADET BİRİM FİYATI SSK’ya göre pahalılık (%)
Sulfaprim® Fort tb.  SSK 92.000  
Metoprim® Fort tb. Munir Sahin 231.500 152
Bacton® Fort tb. İlsan-İltaş 296.500 222
Trimoks Fort tb. Atabay 352.500 283
Kemoprim® Fort tb. I.E. Ulagay 414.500 351
Mikrosid® Fort tb. Günsa 414.500 351
Bibakrim® Fort tb. Koz İlaç 451.500 391
Septrin® Fort tb. Genesis 490.000 433
Bactrim® Fort tb. Roche 669.500 628

(Kaynak: Petrol-İş)

SSK kendi ürettiği ilaçların haricindeki ilaç gereksinimlerini tek bir merkezden alıp, kurum içinde dağılmasını sağlıyordu. Ayrıca ilaçların doğrudan fabrikadan alınması da önemli bir tasarruf sağlıyordu.

14 Aralık 2004 tarihinde; Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası ve Türk Eczacılar Birliği arasında imzalan ‘Kamu İlaç Protokolü’ ile bu alımlar sonlandırıldı, ilaçlar ecza depolarından alınmaya başlandı. Bu protokolle beraber ilaç fiyatlarına %4–11 üretici firma indirimi, %3,5 oranında eczane indirimi getirilmesiyle SSK’nın tasarruf yapacağı öngörülmüştü, fakat bunun gerçekleşmediği, aksine giderleri arttırdığı bilinmektedir.

6 Ocak 2005’te 5238 sayılı ’Bazı kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimlerinin sağlık bakanlığına devredilmesine dair’ kanunla SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. 10 Şubat 2005 tarihinde SSK’lıların serbest eczanelerden ilaç alabilmelerini sağlayan düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme SSK mensubu vatandaşların ilaçlara daha kolay erişmelerini sağlarken, kurumun ilaç giderlerinin 2 yıl içinde(2005–2007) yaklaşık 2,8 katrilyon artmasına sebep olmuştur (Tablo–5).

2004 yılından önce SSK mensubu olan kişilerin, SSK hastanelerinin dışında hizmet alması ve kurum dışı eczanelerden ilaç alması yasak olduğundan; kişi başına düşen ilaç harcaması en düşük olan kurumdu(11). Bu yasakların kaldırılmasıyla sağlık giderleri ve ilaç giderlerinin artması kaçınılmaz olmuştur.

Bahsettiğimiz uygulamalar; SSK ilaç ihalelerine girerek, perakende satış fiyatının oldukça altında fiyatlarla ilaç satan ‘ilaç üreticisi firmalar’ ve ‘toptan satıcı ecza depoları’nı, geçmişe oranla daha fazla para kazandıkları ve paralarını SSK’ya göre daha kolay tahsil ettikleri eczacılardan aldıkları için oldukça memnun etmiştir(12).

Tablo–5: SSK’nın 1995–2007 Yılları Arasındaki İlaç Ve Toplam Sağlık Ödemeleri

YILLAR İLAÇ ÖDEMELERİ
TOPLAM SAĞLIK ÖDEMESİ(*) İLAÇ ÖDEMESİ İLAÇ ÖDEMESİ ARTIŞ ORANI (%) SAĞLIK ÖDEMELERİ İÇİNDEKİ ORANI (%) KURUM ECZANELERİ ANLAŞMALI ECZANELER
1995 44.754,5 17.141,8 38,3
1996 87.937,2 32.033,6 86,9 36,4 27.439,3 4.594,3
1997 199.230,4 71.224,4 122,3 35,7 60.064,7 11.159,7
1998 406.180,4 165.584,5 132,5 40,8 138.100,0 27.484,5
1999 748.699,5 304.016,7 83,6 40,6 247.198,1 56.818,6
2000 1.280.188,8 572.409,3 88,3 44,7 445.379,1 127.030,2
2001 2.257.957,6 992.615,6 73,4 44,0 770.999,4 221.616,2
2002 3.594.350,1 1.878.558,2 89,3 52,3 1.553.767,4 324.790,8
2003 4.981.193,7 2.101.495,7 11,9 42,2 1.662.127,6 439.368,1
2004 6.635.691,0 2.687.750,1 27,9 40,5 2.159.597,5 528.152,6
2005(**) 7.457.105,0 3.552.939,0 32,2 47,6 881.953,0 2.670.986,0
2006(Tahmini)                                  ( Bin YTL ) 11.267.805,00 5.249.028,00 47,7 46,6 0,0 5.249.028,00
2007(Tahmini)                                  ( Bin YTL ) 14.953.620,00 6.378.615,00 21,5 42,7 0,0 6.378.615,00
(*)İlaç ödemeleri dâhildir.

(**)19 Şubat 2005 tarihinden itibaren SSK sağlık tesislerinin Sağlık Bakanlığına devir işlemleri tamamlanmış olup, Sağlık Bakanlığı tarafından sunulacak bu sistemde SSK tarafından sağlık hizmetlerinin karşılığı ödemeler yapılmaktadır.

Kaynak: SSK Aralık 2007 Aylık İstatistik Bülteni

Şekil–3: 1995–2007 Yıllarında SSK’nın Toplam Sağlık Ödemeleri Ve İlaç Ödemelerinin İlişkisi

SSK eczanelerinin kapatılmasıyla, kurumun hastalara veremediği ilaçlar depolarda birikmeye başladı (Tablo–6); biriken ilaçların değeri yaklaşık 3,7 katrilyon TL idi.(13) Aralık 2005’te hammadde bitene kadar fabrika üretime devam etti. Devletin fabrikaya yüksek miktarda yatırım yapması gerektiğinden, özelleştirilmesi düşünüldü. Fakat bu gerçekleşmedi ve fabrika kapatıldı.

Tablo–6: SSK Eczanelerinin Kapatılmasının Ardından Depolarda Kalan İlaçların Değeri(TL)

İLAÇLAR GAYRİSAFİ SATIŞ(TL)
Seskaljin tb. (10luk) 362.880
Seskamol tb. (10luk) 134.000
Seskasid tb. (12lik) 72.900
Sulfprim tb. (15lik) 95.976
Sulfprim fort (10luk) 227.380
İşaspin tb. (80mg 10luk) 8.064
İşaspin tb(500mg 10luk) 33.240
Seroksen fort(500mg 12lik) 1.047.470
Seskasidin tb. (40mg 10luk) 220.416
Trimosin kaps. (500mg 12lik) 1.101.864
Benzalkonyum klorür 100cc. 23.280
Benzalkonyum klorür 1000cc. 6.431
                                              TOPLAM: 3.749.986 TL

Dünya genelinde kamu kesimi bu sektöre fazla müdahale etmemiş diğer sektörlere nazaran bağımsız bir şekilde gelişmesini sürdürmüştür. Bu bağımsızlık giderek ilaç fiyatlarını, kullanıcı açısından olumsuz etkilemiştir. Firmalar ürettikleri ilaçların fiyatlarını, maliyeti üzerinden değil “onsuz olmaz” niteliğini ve yararını göz önünde tutarak büyük ölçekte serbestçe yükseltebilmişlerdir. SSK’nın ürettiği ilaçlar, bu ilaçların orijinalleri veya diğer ilaç üreticisi firmaların ilaç fiyatları ile maliyet analizi yapma imkânı veriyordu.

SSK’nın Bomonti’ deki ilaç fabrikası 35 milyon sigortalının tükettiği ilacın % 20’sini kutu olarak, maddi olarak ta % 10’unu karşılıyordu. Otuz beş milyon SSK’lı nüfusun tüm Türkiye nüfusunun yarısı olduğunu düşünürsek; Türkiye ilaç ihtiyacının %10’unu kutu olarak, maddi olarak ta %5 karşıladığını görüyoruz. Bu haliyle bile çok büyük bir tasarruf ettiği ve kamusal hizmet verdiği görülmektedir(2).

Kamuya yararlı kuruluşlarda ve kamu iktisadi kuruluşlarında kar-zarar hesabı, kamu yararı felsefesi hâkim olduğundan geri plandadır. Önemli olan; kuruluşların ürettikleri mal ve hizmetlerin kamuya sağladığı yarardır. Ortaya çıkan rakamların tümü kuruluşun kamuya olan katkısıdır.

Eğer 2011 yılında SGK ilaç fabrikası aynı şartlarda üretime devam etseydi; ilaç tüketiminin on binde 14’ünü kutu olarak karşılayabilecek, 1.078.000 kutu ilacı üretecek ve 191 milyon Liralık üretim yapıp 303 milyon Liralık kar etmiş olacaktı.
Ülkemizde en çok kullanılan antibiyotik, analjezik, antidepresan grubu ilaçlar ve serumlar gibi ilaç harcamasının büyük çoğunluğunu oluşturan yetim ilaçların üretimi bile yapılsa büyük kar ve yarar sağlanmış olacaktı.

İlaç fabrikasını geliştirmemekle sigortalıların tedavisi için gerekli ilaçlar bilinçli bir tercihle özel sektörden temin edilmekte olup, bu şekilde özel sektöre kaynak aktarılmaktadır. Kendi tedavi edebileceği hastalıkları, yatak ve imkân yetersizliklerini gerekçe göstererek hariçte yaptırabilmekteydi(2).

Petrol-iş sendikasının yaptığı araştırmalar sonucu oluşturulan raporlarda; ”SSK yönetimi yalnızca ilaç konusunda savurgan ve başarısız değildi, tüm kaynaklarının değerlendirilmesinde de başarısız olmuş, milyarlarca dolar zarar ettirilmiştir, devlet katkısı olmadan emeklilerine aylık ödeyemez duruma düşürülmüştür, SSK yatırımlarında izah edilebilir hiçbir yatırım politikası yoktur“ denilmektedir.
Türkiye’nin yakın zamanda içinde bulunduğu krizden çıkması için, IMF ve Dünya Bankası’ndan 8- 9 milyar dolar kredi almak için adeta ülkenin ekonomi yönetimini bu kuruluşlara bıraktığı düşünüldüğünde, kayıpların önemi ortaya çıkmaktadır.

Baş döndürücü biçimde artış gösteren Sosyal Güvenlik Kurumu sağlık harcamalarının önemli bir kısmı büyük ölçüde dışa bağımlı olduğumuz ilaç, tıbbi teknoloji-tıbbi cihaz-tıbbi malzeme harcamalarına aittir. Yani ulus ötesi medikal kartele transfer edilmektedir. En büyük alıcısının Sosyal Güvenlik Kurumu olduğu ilaç ve medikal ürün pazarında 2007 yılında ithalatımız 6,5 milyar dolar dolayında, dış ticaret açığımız da 6 milyar dolar dolayındadır. Her yıl artan dış ticaret açığımız ve cari açığımızda ilaç /medikal ürün ticaret dengemizin önemli boyutlarda bozulması başlıca faktörlerden biri olmuştur(14).

Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu artışın özellikle SSK ve yeşil kart kapsamındaki hastaların serbest eczanelerden ilaç almasının yolunun açılması nedeniyle ilaca erişimin kolaylaşmasından kaynaklandığını, SSK’nın tasfiyesi sonucunda yürürlüğe sokulan Kamu İlaç Alım Protokolü ile ilaç harcamalarının dengelendiğini savunmaktadır. İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası verilerine göre Türkiye’de 2002 yılında 790 milyon kutu olan ilaç tüketimi 2007 yılında 1,3 milyar kutuya yükselmiştir. (kutu bazında % 65, üretici fiyatlarıyla Euro bazında % 100 artış). Sağlıkta Dönüşüm Programının da (SDP) temelini oluşturan bu bakış açısında ilaç tüketiminin artması ile sağlık çıktılarının iyileşmesi arasında doğrudan bir ilişki olduğu yanılsaması vardır. Oysaki asıl olan ilacın da yerinde ve etkili kullanımını sağlamaktır(14).

SDP sürecinde kutu bazında ilaç tüketiminin artışında ilaca erişimin kolaylaşmasının rolü vardır, ancak kutu bazında pazar genişlemesi ilaca erişimin görece zor olduğu dönemlerde de sürmekteydi. SDP bu genişlemeyi hızlandırmakla birlikte kutu bazındaki artışın tümünü değil yalnızca bir bölümünü etkilemiştir. SSK’nın çok avantajlı ilaç alım modelini yürürlükten kaldıran Kamu İlaç Alım Protokolü ile AB ülkelerine endeksli referans fiyat uygulaması ulus ötesi ilaç şirketlerinin lobi faaliyetleri sonucu çıkarılan ve ilaçta büyük ölçekli bir küresel zoka olan 1984 tarihli İlaç Fiyat Kararnamesiyle karşılaştırıldığında görece bir avantaj sağlamıştır. Bu avantaj da sağlanmamış olsaydı hızla artan ilaç harcamalarımız kamu maliyesinin altından kalkamayacağı boyutlara ulaşacaktı. Dolayısıyla gerek 2004 yılı başında yürürlüğe giren AB ülkelerine endeksli referans fiyat uygulaması gerekse 2005 yılının başında yürürlüğe giren Kamu İlaç Alım Protokolü sistemin zorla da olsa sürdürülebilmesi açısından kaçınılmaz düzenlemelerdi(14).

Bir yandan ilaç tüketimiz hızla artarken öte yandan ilaçta dışa bağımlılığımız derinleşmektedir. Yerli ilaç şirketlerimiz ulus ötesi ilaç şirketleri tarafından yutulmaktadır. Çoğu jenerik olmak üzere yaşanan evlilikler ve satın almalarla Türkiye’deki en büyük 20 ilaç firmasının 14’ü yabancı şirketlerin eline geçmiş, böylece ulus ötesi şirketler ulusal pazarın % 70 ‘inden fazlasını denetimleri altına almıştır(14).

Türkiye’de ilaç, tıbbi teknoloji, tıbbi cihaz ve sarf malzemeleriyle birlikte sağlık harcamalarının düşük olduğunu, yükseltilmesi gerektiğini sektördeki ulus ötesi şirketlerin temsilcilerinin yanı sıra kimi siyasetçi, bürokrat, akademisyen ve sağlık alanında ilerici olduğunu savlayan meslek örgütü/sendika yöneticileri de savunmaktadır. Oysaki kaynaklarımız sınırsız değildir, sağlığa, ilaca, tıbbi teknolojiye ayrılan kaynakların koşulsuz artırılması talebinden önce etkili, verimli kullanılıp kullanılmadığı ve bu harcamaların ulusal gelir içindeki payının ne olduğunun açığa çıkartılması gerekmektedir(15).

Türkiye, üretim standartları, teknolojisi ve kurulu kapasitesi açısından gelişmiş bir ilaç endüstrisine sahiptir. Türkiye ilaç sektöründe üretim standartlarının gelişmişlik düzeyi, klasik üretim teknolojisi ve sistemleri ölçeğindedir. Biyoteknolojik üretim yöntemleri, henüz kurulu kapasite yatırımına dönüştürülmemiştir. Sektörde bu türden ilaç üreten firma olmamasına karşın, ürün ithalatı yüksek düzeylere ulaşmaktadır. AB mevzuatıyla uyum konusunda en fazla mesafe alınan sektörlerden birisi ilaç sektörü olarak görünmektedir. Bu mevzuatla uyumlu yeni kurumsallaşmalar gerçekleşme sürecinde ilerlemektedir. Sektörün tüm kesimleri ile kamu kurumlarındaki paydaşları (DPT, TÜBİTAK, Üniversiteler, Devlet bürokrasisi) ulusal bir ilaç sanayinin olmamasından şikâyetçidir.

Türkiye ilaçta “ulusal bir politika” düzenleme sürecinden önemle ayrılmış ve siyaseten Avrupa Birliğine katılım sürecinin aktörlerinden birisi haline gelmiştir(16).

Türkiye’de ilaç pazarı, 1990’lı yılların başından bu yana bir büyüme trendi içerisindedir. Ülkemizde ilaç pazarındaki büyüme özellikle 2001 krizinden sonra hızlanmıştır. AKP hükümeti döneminde, devletin kamu hastanelerine ilaç temininden çekilmesi, SSK İlaç Fabrikası’nın kapatılması ve düzenlenen yeni ilaç protokolleri gibi uygulamalar, ilaç pazarındaki büyüme ile sağlık ve ilaç alanında özel sektörün etkinliğini giderek arttırmıştır(17).

Günümüzde SSK ilaç fabrikasının kapatılmasından sonra kamuya hizmet veren Ordu İlaç Fabrikası ve hammadde üreten Bolvadin Alkaloid Fabrikası dışında bir kuruluş bulunmamaktadır. Devlet Planlama Teşkilatı Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013) 2011 yılı programına göre yeni ilaç geliştirilmesi amacıyla bilimsel çalışmaların desteklenmesi ve bu kapsamda ilaç sanayinin teşvik edilmesini amaçlamışlardır(15). Türkiye Odalar Ve Borsalar Birliği Türkiye İlaç Sanayi Meclisi 2008 raporuna göre Türk ilaç sektörünün rekabet gücünün ve verimliliğinin artırılması için; ekonomik hedefler çerçevesinde kamu-özel ortak çalışmalarıyla kamunun piyasaya müdahalesinin sınırları saptanmalı, şeffaf, kesintisiz ve uzun vadede uygulanabilir sistemler oluşturulmalıdır(18).

Anlaşılıyor ki ülkemizde, sadece kamusal yatırımdan çok, özel sektör desteğiyle yerel sermaye kaynaklı ilaç üretimi teşvik edilmek istenmektedir.

Sonuç ve Öneriler
Sağlık her insan için temel bir haktır ve ilaç da bu hakkın vazgeçilmez bir parçasıdır. Devletin görevi, bu hakkı tüm yurttaşlara eşit olarak sağlamak olmalıdır. Özellikle yetim ilaçlar ve ileri teknoloji gerektiren ilaçların ülkemizde üretilebilmesi için önemli miktarlarda yatırımlar yapılmalıdır. Kamuya ait ilaç hammadde üretim tesisleri kurulmalı, yeni ilaç araştırma ve geliştirme çalışmalarına önem verilmeli, kurulacak tesis ve laboratuarlar en gelişmiş teknoloji ile donatılmalıdır.

Kamuya ait bir ilaç fabrikası, ilaç piyasasındaki rekabeti dengelemek için önemli bir faktör olacaktır. Dünya ilaç pazarını elinde bulunduran şirketlerin olası tüm engellemelerine karşın; ulusal bir rotanın belirlenmesi ve yaşama geçirilmesi ülkemizdeki ilaç piyasası için mutlak suretle gerekmektedir.

Kaynakça;
1) Abacıoğlu, N., (2004) Sınai Ürün Boyutlarıyla İlaç Pazarı ve Uluslararasılaşma, Toplum ve Hekim 2004, 19(6).
2) Petrol-İş, SSK İlaç Fabrikası ve SSK İlaç Tüketimi,2002.
3) Başta Depresyon İlaçları Olmak Üzere Psikiyatrik İlaçların Kullanımı Giderek Artıyor, Türk Psikiyatri Derneği. http://www.psikiyatri.org.tr/presses.aspx?press=264&type=23
4) Ernest&Young, Dünya’da ve Türkiye’de ilaç sektörü, Mart 2011.
5) İEİS Sektörel Göstergeler, TÜİK, 2012.
6) Türkiye’de İlaç Harcamaları, Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi, Sayı 1062, 27 Temmuz 2007.
7) Şemin, S., 12. Tıpta Uzmanlık Eğitimi Kurultayı , 2006.
8) Liu, Y., Çelik, Y., Şahin, B., Türkiye’de Sağlık ve İlaç Harcamaları, 2005.
9) Tonguç, E., SSK Yönetiminde İki Yıl(Anılar),1992.
10) SSK İlaç Fabrikasının Son Durumu, Petrol-İş, 2005.
11) Çelik, Y.,Seiter A., Turkey: Pharmaceutical Sector Analysis, Ankara, 2008.
12) Kıran B., Sağlıkta Dönüşüm Projesinin İlaç, Eczacılık Ve Sağlık Sektörü Üzerine Etkileri Semineri, 2006.
13) TTB Tıp Dünyası SSK Özel, Nisan 2006.
14) Altınok, M., Üçer, A.R., Sağlıkta Dönüşüm Sürecinde Sağlık Harcamaları, 2009.
15) DPT Dokuzuncu Kalkınma Planı, 2007–2013.
16) Abacıoğlu, N., Sermaye Küreselleşmesinde Kavşak Bir Sektör: İlaç Sanayii, 2009.
17) Petrol-İş Araştırma, Dünyada ve Türkiye’de İlaç Sektörü, 2010.
18) Türkiye Odalar Ve Borsalar Birliği Türkiye İlaç Sanayi Meclisi Türkiye İlaç Sanayi Sektör Raporu, 2008.
19) Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD), Türkiye İlaç Harcamaları Değerlendirmesi Bilgilendirme Notu, 2006.

Dr. Ayşe Betül YAPA
Dr. Elife GÖKSAL
Dr. P. Eylül TANERİ
Dr. Rukiye ÇAKIR

 

Hekimce Bakış 82. Sayı