Nobel ödüllü (2015) yazar Svetlana Alexievich’in ilk kitabı Kadın Yok Savaşın Yüzünde , 2.Dünya savaşında faşizme karşı cephede savaşan keskin nişancı, tankçı, savaş pilotu, sağlıkçı, hekim, partizan, keşif eri, çamaşırcı Rus kadınlarının tanıklıklarına dayanan ve sadece onların sesini, sözünü aktaran bir sözlü tarih örneği. İsveç Nobel Akademisi, Svetlana Alexievich’i yarattığı bu yeni tür nedeniyle ve duyguların, ruhun tarihini aktardığı kitapları için 2015 yılında Nobel Edebiyat Ödülüne değer bulmuştu.
Svetlana Alexievich, 1975- 1985 yılları arasında Sovyetler Birliğinin dört bir yanından faşizme karşı verilen Büyük Anavatan Savaşına katılmış, cephede savaşmış kadınlarla konuşur; anıları, deneyimleri, duyguları üzerinden savaşı kadın bakışıyla anlatır. Görüştüğü kadınların çok azı onu reddeder, diğerleri anlatmaya, paylaşmaya susamış gibidirler. Yaşadıkları travma ve kadın savaşçı olmanın zorlukları uzunca bir süre suskun kalmalarına neden olur. Şimdi çoğu çoluk çocuğa karışmış, emekli olmuş, torun sahibi ninelerdir. Anılarını paylaşmaktan öte yeniden yaşarlar. İlk elden, ikincil anlatılarla enfekte olmamış anılar.
1948 doğumlu yazarın kendi ailesi de savaş mağduru. Yakınlarının çoğu savaşta ölmüş, aralarında Almanların diri yaktıkları da var, tifüsten ölenler de. Babası üç çocuklu ailenin savaştan sağ dönebilen tek bireyi. Alexievich’in köyündeki kadınların çoğu savaş dulu. Savaş anılarıyla dolu bir çocukluk geçiren Svetlana Alexievich gazeteci olarak çalışmaya başlar. Çernobil ve Rus yakın tarihinin Afgan savaşı gibi travmatik olayları sonrasında insanların anlattıkları ilgisini çeker. Tanıklıklar üzerine yazmaya başlar: ‘’Tolstoy, Dosteyevski döneminde yaşasaydım kurgusal romanlar yazardım; ama bazen sanatın yetmediği durumlar var.’’ Bir yazar ve gazeteci olarak dünyayı bireysel seslerin ve gündelik yaşamın ayrıntılarının bir kolajı olarak görür.
Kızıl Orduda büyük anavatan savaşına 1 milyondan fazla kadın katılmıştı. Alexievich, Minsk gazetelerinden birinde aslında savaş sırasında sniper olan muhasebeci bir kadının veda partisinden söz eden yazıyı okuduğunda kadın gözüyle savaşın pek ele alınmadığını düşünerek bu projeyi tasarlar. Yazarı ilgilendiren kahramanlık öykülerinden çok ‘’küçük büyük insan’’dır. Savaşın destansı bir yanı yoktur. Tersine çılgınca hastalıklı, tiksindirici bir şeydir savaş.
Savaşan katılan kadınların çoğu 20 yaşın altındaki gönüllüler, faşizme karşı vatanı savunmak peşindeler. Savaşın tüm zalimliğine karşın kadınca duyarlılıklarını yitirmezler, kozalaktan bigudi, sargı bezinden gelinlik dikerler, baharda açan çiçeklere sevinirler, Aç Alman esirlerle ekmeklerini bölüşürler, vurulan kuşlara yanarlar. ‘’Hani olurdu ya…Hani…Bilirsiniz…Güz sonunda kuşlar göçer…Uzun uzun kuş sürüleri…Hem bizimkiler hem Alman topçular ateş ediyordu…Nasıl seslenirsin kuşlara? Buraya gelmeyin! Burada ateş ediliyor diye. Kuşlar, kuşlar toprağa düşüyordu…’’
Bir kadın çavuş, savaştan sonra çok sevdiği Heine’nin şiirlerini okuyamadığını, Bach ve Wagner’i tekrar dinleyebilmesi için yıllar geçmesi gerektiğini anlatır. Bir yanda sıradan bir Rus kadınından Alman kültürüne bu denli aşina bir insan yaratan Sovyet devrimi, diğer yanda o kültürden gelen ve o kültürle yoğrulmuş olmasına karşın Hitler’e hayran ,’’ öteki’’ne düşman zalim bireyler yetiştiren faşizm. Yenilmesi belki de sırf bu nedenle kaçınılmazdı.
Kadın Yok Savaşın Yüzünde sözlü tarihin mükemmel bir örneği. Kadınlardan biri savaş anılarını hatırlamanın dehşet verici olduğunu ama unutmanın dehşetten de öte olduğunu söyler. Alexievich savaşa katılan bu kadınları sadece dinler ve söylediklerini olduğu gibi aktarır. Bazı eleştirmenler bu tarzına anlatılar arasında bir bağ olmadığı için karşı çıkmışlar. Ancak bu seslerin bağımsız akışı anlatının vuruculuğunu artırıyor. Alexievich’in kitabı yalnızca olayların bir haritasını sunmuyor; onları yaşayanların duygularını, karakterlerini de aktarıyor.