Nilüfer Çayı’nın Bursa Oyküsü

Yüzyıllardır “su kenti” olarak bilinen Bursa için Evliya Çelebi; “Seyahatname” adlı eserinde Bursa’nın Nilüfer Çayı ve kolları tarafından sarıldığını belirtmiş “Velhasıl Bursa sudan ibarettir.” diyerek tarihe not düşmüştür…

Nilüfer Çayı’nın Bursa Oyküsü

Murat Demir DOĞADER Başkanı

Uludağ’ın eteklerine kurulmuş olan Bursa’da evimizde içtiğimiz her bir bardak suyun kaynağı Nilüfer Çayı’dır. Nilüfer Çayı Uludağ’ın güney yamaçlarında bulunan Aras şelalesinden doğup Bursa’mızın su kaynağı olan Nilüfer ve Doğancı(Selahattin Saygı) Barajlarını doldurduktan sonra Bursa’ya doğru yola çıkar… Bu yolculuk Marmara Denizi’ne ulaşana kadar iki yüz kilometreye yakın bir yol izler. Nilüfer’e bu yolculuğunda yine Uludağ’dan gelip şehrin çeşitli noktalarında Nilüfer’le birleşen Değirmendere, Yaylacıkdere, Gökdere, Sultaniye Deresi, Ayvalıdere, Kaplıkaya Deresi, Hasanağa Deresi, Panayır Deresi, Cilimboz Deresi, Kurtkaya Deresi ve Deliçay gibi birçok dere ve su kaynağı eşlik etmektedir.

Nilüfer ve Nilüfer’le birleşen diğer derelerimiz Bursa’ya girdiği andan itibaren bu yolculuklarını tamamlayana kadar onlarca, yüzlerce sanayi kuruluşu tarafından kirletilmektedir.

Bu işletmelerin büyük bir bölümünde arıtma tesisi yoktur, olanların da arıtmalarını düzenli çalıştırmadıkları ortadadır. Hâl böyle olanca da doğanın bizlere armağan ettiği Nilüfer ve onu besleyen bütün su kaynakları, bir daha geri dönüşü olmayacak bir şekilde kirletilmektedirler.

Su, doğanın bütün canlılara vermiş olduğu yaşam kaynağıdır. Bir damla suyun oluşumunda hiçbir şirketin hiçbir devletin hükümetin veya kişini katkısı yoktur. Buna rağmen suyu doğanın yaşam dengesi olmaktan çıkarıp kendi ticari siyasi, politik ekonomik çıkarları için kullananlar yine aynı pervazsızlıkla su kaynaklarımızı geri dönüşümü imkânsız bir şekilde kirletmektedirler.

Dünyamızda sağlıklı ve temiz suya erişemeyen iki milyarı aşkın insan bulunmaktadır. Bu nedenle her gün ortalama 15 -30 bin insan hayatını kaybederken milyonlarca insan çeşitli hastalıklara yakalanmakta, insanlarımızın hayat kalitesi düşmektedir. Dünyada iklim değişikliği nedeniyle sağlıklı ve temiz suya erişim her gecen gün daha da zorlaşmaktadır. Gelinen noktada su fakiri sayılan ülkemizde su kaynaklarının böylesi bir şekilde kirletilmesinin hiçbir akla hizmet etmediği artık anlaşılmak zorundadır.
Bir ülkenin su zenginliği kişi başına düşen su miktarıyla ölçülür, su zengini olan ülkelerde kişi başına düşen su miktarı yıllık 10.000 metreküp iken ülkemizde kişi başına düşen yıllık su miktarı 1430 metreküptür. Ülke nüfusumuzun 2030 yılında 100 milyon olacağı tahmin edildiğine göre -bu da kişi başına 1000 metreküp su düşmesi anlamına gelecektir ki- su fakiri bir ülke olacağımız tahminden öte bir gerçeklik hâlini alacaktır.
Günümüzde stratejik bir öneme sahip olan suya; dünya nüfusuna pareler olarak artan talep ve su kaynaklarının kötü kullanımı sonucu bu kaynakların azalması hatta tükenme noktasına gelmesi, birçok ülkede su kıtlığına yol açmıştır.

Nilüfer Çayı’nın kirlenmesinin tarihi aslında o kadar eski değildir. Kentte yaşayan insanların çoğunun da söylediği gibi bu kirlilik son 30 yılda meydana gelmiştir. Çok kısa bir süre önce bu derelerde bir hayat döngüsü vardı. Nilüfer’de yaşayan balıklar, su yılanları, kaplumbağalar, su kuşları; bitkiler ve suçiçekleri Nilüfer Çayı kirlendikçe sırasıyla bir bir yok oldular. Özellikle seksenli yıllardan sonra Bursa’mızda uygulanan yanlış sanayileşme ve buna bağlı olarak gelişen çarpık kentleşme bu kirliği hızlandırmıştır.
Sanayide son otuz yılda gelişmeler gösteren Bursa’da bu gelişimin yol açacağı olumsuzluklar ön görülmemiştir. Bir başka deyişle gelişen sanayinin kentin doğasına, yaşam alanlarına zarar vermeyecek şekilde, kontrol edilebileceği bölgeler oluşturulmamış, buralarda sanayideki üretim alanlarına göre belli bölgeler oluşturulup bu bölgelerin etrafına koruma bandı ve tampon bölge oluşturulmamıştır. Eğer oluşturulsaydı sonuç bu kadar vahim olmazdı. Bununla birlikte kurulan işletmeler, tek tek arıtma tesisiyle baca filtresiyle çalışsaydı bugün tüm bunları konuşmuyor olacaktık.

Biz biliyoruz ki doğanın bir dengesi vardır ve bu denge kirletilerek bozulursa bizlerin de çocuklarımızın da yaşamları tehlikeye girecektir. Önce bu derelerde yaşayan balıklar ve bitkiler; sonra bu sularda yaşayan kuşlar; bu böyle giderse çok yakın zamanda bizler ve çocuklarımız ölecektir…

Nilüfer Çayı, bugün içerisinde çürükçül bakteriler tarafından üretilen hidrojen sülfür gazının etkisiyle etrafa yerleşim yerlerinde yaşayanların rahatsız olacağı ağır bir koku yaymakta hem de doğal olan rengi yok olup siyah renkte akmaktadır. Verimli Bursa Ovası’nda tarım yapan köylülerimiz; Nilüfer Çayı’nın taşıdığı ağır metaller sonucu zehirli sularla tarlalarını sulamak zorunda kalıyorlar. Köylülerimiz, ürünlerini bu suyla suladıkça bizler de sofralarımızda yaşamımıza yaşam katsın diye yediğimiz sebze ve meyvelerin yaşamımızdan yaşam çalmaya devam edeceğini bilmeliyiz.

Bu gidişe dur diye bilmek için Nilüfer Çayı Temiz Aksın Platformu kuruldu. Bu platforma köy muhtarlarından ziraat odası başkanlarına, akademik odalardan çevre örgütlerine kadar birçok kurum ve kuruluş, aktif olarak katılmaktadır. Platformumuz, Nilüfer Çayı temiz aksın diye bir kampanya başlatmıştır. Kampanya çerçevesinde Nilüfer Çayı’nın geçtiği bölgelerde halkı bilgilendirme toplantıları yapılmış bu toplantılara halkın katılımı sağlamış ve buralarda ortak bir yol haritası çizilmiştir.
Kampanya sürecinde Nilüfer’in geçtiği ve Nilüfer’i besleyen derelerin etrafındaki yerleşim yerlerinden Nilüfer’in Marmara Denizi’ne döküldüğü Karacabey Dalyanı’na kadar olan bölgede yapmış olduğumuz etkinlikler, medyada gerektiği kadar yer almasına rağmen kentimizin yöneticileri ve kirliliğin kaynağı olan sanayi kuruluşlarının temsil eden kurumlar adeta üç maymunu oynayarak bu etkinliklere tamamen ilgisiz kalmışlardır.
Bu ilgisizlik üzerine platformumuz, Kimya Mühendisleri Odası rehberliğinde Nilüfer Çayı’nın çeşitli noktalarından su örnekleri alıp TÜBİTAK’a tahlil ettirmiştir. Yapılan tahliller bizlerin tahminlerini dahi geride bırakacak düzeyde olumsuz çıkmıştır.

Platform olarak bu sonuçları 25 Kasım 2012 Pazar günü Bursa kent merkezinde yaptığımız bir protesto yürüyüşü ve bir basın bildirisiyle kamuoyuyla paylaştık. Düzenlenen etkinliğe başta Nilüfer Çayı’nın çevresindeki köylülerimiz ve Bursalılar yoğun bir şekilde katılım göstermişlerdir.

Bu tepkiler üzerine Bakanlık, Valilik veya Belediye çıkıp “Biz Nilüfer Çayı’nı temizleyeceğiz, kirletenlere para cezaları kestik kesmeye devam edeceğiz.”gibi açıklamalarda bulunacaklardır. Bizler hamasi açıklamalardan çok, sanayi kuruluşlarının arıtma yapmamaları veya varolan arıtmalarını düzenli çalıştırmadıklarında bu tesisleri denetlemekle sorumlu kamu kurum ve kuruluşlarının üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelerini istiyoruz. Bu gerçekleşmediği sürece bu kamu kuruluşları da en az kirletenler kadar suçlu olacaklardır.

Murat DEMİR
DOĞADER Başkanı

 

Hekimce Bakış 81. Sayı