Otto Dix’in en bilinen yapıtlarından biri 1920 tarihli Prag Sokağı’dır. Dresden kentinde bulunan sokak, o dönemde, savaşta uzuvlarını kaybeden gaziler için ortez ve protez satan dükkanların bulunduğu yerdir. Dix savaş gazileri üzerinden toplumdaki eşitsizlikleri göz önüne sermektedir. Parası olmayan ve dilenmek zorunda kalan gazi ile gelir dağılımının aslan payını kapan, zengin görünümlü, baş sayfasında ‘’Yahudiler dışarı!’’ manşeti olan gazeteyi tutan diğer gazinin karşılaşmasını konu edinen resim Yeni Nesnelci, önemli bir örnektir.
Alman dışavurumcu ressam ve grafiker Otte Dix 1891 yılında Dresdan Gera’da emekçi bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Onun yetiştiği şartları göz önüne aldığımız zaman, kişiliğinin gelişimini ve bunların sanatındaki yansımalarını bulmak için gerekli olan ipuçlarını edinebilmekteyiz.
19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında Avrupa; ekonomik, siyasi, kültürel, bilimsel ve teknolojik gelişiminin sonuçlarını almaya başladığı bir dönemin içindeydi. Bu dönem büyük şehirlerde yaşanmakta, kendini yüksek binalarla, sinemalarla, yeni ürünlerin bulunduğu mağazalarla, şık insanların dolaştığı sokaklar, arabalar ve tramvaylarla gösteriyordu. Bununla beraber büyümenin ve gelişmenin yanında şehirle iç içe giren yeni toplumsal sınıflarda oluşuyordu. Endüstri devrimi ve sanayileşme sonucu, yoksulluk içindeki işçi mahalleleri ile kaldırımdaki şık kadınlar ve fakir insanların karşı karşıya geldiği tezat insan manzaraları yaşanıyordu.
Bütün bu zorlukları mutlaka yaşamak zorunda olduğunu düşünen Dix, savaşın üzerinde oluşturduğu değişimi şu sözleriyle ifade ediyor. “Savaşın beni ne kadar derinden etkilediğini gençken fark etmemiştim. Yıllar boyu, en azından 10 yıl boyunca, hep aynı rüyaları gördüm: Harabeye dönüşmüş evlerin arasından sürünerek geçiyorum, ancak geçebileceğim kadar dar pasajlarda zorlanarak yürüyorum. Hep yıkıntılar görüyorum rüyalarımda. Savaşın acı sonuçları, Dix’in resimlerinde keskin bir şekilde hicvedilmiştir. Bu dönem resimlerinde, savaşın baş aktörleri olan askerler ve kentli insan kalabalıkları sıkça karşımıza çıkmaktadır.
Eros ve ölüm arasındaki ilişki konusunda da bir dizi sürdürmüş olan Dix, çoğunlukla toplumdan dışlanmışlıklar, sirklerin, genelevlerin egzotik dünyası, fahişeler, mesleki aletleriyle doktorlar, gazeteciler, barlar, zenci cazcılar, film sahnesi gibi kurgulanmış seks cinayetleri, sadomazoşizm ya da yaşlı insanların cinselliği gibi, tabu konuları işleyerek, olağanüstü hicvedişi ile mizah ve çarpıcı bir gerçeklik kazandırarak, hafızalarda hayranlıkla yer edinecek tablolar üretmiştir.
Geç izlenimcilikten fovizme, dışavurumculuktan fütürizm ve dadaya yüzyılın başındaki tüm sanatsal akımlardan, Alman Rönesans resminin ustalarından, yaşamını çevreleyen toplumsal koşullar ve olaylardan derin bir şekilde etkilenen Otto Dix, yaşamı boyunca kendine özgü bir sanatçı kimliği ortaya koymayı başarmış ve çok sayıda baş yapıt üretmiştir. Grosz ve Beckmann ile birlikte Alman Yeni Nesnelciliği’nin en önemli temsilcisi olan sanatçı, 1969 yılında hayata veda ettiğinde geride müzeleri ve özel koleksiyonları zenginleştiren çok sayıda eser bırakmıştır. Eserlerinin önemli bir kısmı da, Nazi rejimi sırasında yoz sanat olarak nitelendirilip imha edilmiştir.
Dix yaşamının son yıllarını geri döndüğü Dresden’de geçirmiştir. Almanya’nın Singen kentinde 25 Temmuz 1969 tarihinde hayatını kaybetmiştir.