İstanbuldan bir buçuk saatlik uçuşla varabildiğiniz üstelik Türklerden vize de istemeyen eski Yugoslavyanın ve şimdi Sırbistanın Başkenti Belgrad için 3 gün ayırmanız yeterli.
Nikola Tesla Havaalanında daha körükten çıkarken polis kontrolüyle karşılaşırsanız şaşırmayın, eğer pasaportunuzda hiç yurt dışı çıkışı yoksa ve ilk defa Belgrad a geldiyseniz bir sürü soruya muhattap olmak zorunda kalabilirsiniz, dikkat.
Alandan şehre ulaşmak için 3 alternatif var. İlki Taksi 1800 dinar civarı ancak korsan taksi burada da populermiş dikkat edin, pazarlıksız binmeyin. İkincisi A1 denen shuttle otobüsler. 30 dakikalık yolculuk ile son durakları Slavija meydanı, bilet 300 dinar. Üçüncü ise 72 numaralı belediye otobüsü son durak Zeleni Venac .45 dakika süren yolculuk ücreti 150 dinar. Her iki otobüste bileti şoförden alabilirsiniz.
Tavsiyem eski şehir(Stari Grad) çevresinde bir otelde kalın çünkü sadece yürüyerek gezebileceğiniz bu bölgeye yakın olmak sizin için büyük avantaj olacaktır.
Otele yerleştikten sonra şehri keşfe çıkabilirsiniz. Karnınız da açsa hemen Skadarlija ya doğru yönlenin eski tarihi binaları arnavut kaldırımı ile kimilerinin Paris in Montmarte ına benzettiği bohem mahallenin 500 metrelik caddesi sağlı sollu restorantlarla ( kafana) dolu. Sırp mutfağına ve muziğine doyacağınız bölgede gelen porsiyonlar en az iki kişiyi doyuruyor. Aynı caddede ünlü sSrp şair ve ressam Dura Jaksic in yaşamını geçirdiği ev de görülebilir.
Karnınız doyduğuna göre yürüyüşe hazırsınız demektir. Başlangıç noktanız ”AT” olsun.Tüm Belgradlıların ortak buluşma noktası Cumhuriyet meydanındaki Prens Mihailo heykelini tarif ederken kullandıkları kelime bu, ”AT”.
Atın önünde sağında, solunda buluşma noktası veriyolar. Her daim burada bekleşen insanları görmek mümkün.Eğer ingilizceniz iyiyse her gün saat 11.00 ve 16.00 da At ın arkasından başlayan Free Walking Tour a katılabilirsiniz. Yaklaşık 2 saat süren tur tamamen ücretsiz ancak tur sonu bahşiş vermeniz adetten.
Meşhur At ı bulduktan sonra hemen yanında yine trafiğe kapalı ama bu sefer ünlü mağazaların ve kafelerin olduğu Knez Mihailova caddesinden Kalemegdan a doğru yürüyün. Günün her saati kalabalık olan Kalemeydan özellikle akşam üstü gün batımında Sava ve Tuna nehri manzarasını ellerinde içecekleriyle izlemeye gelenlerle dolu. Bir çok tarihi yapının, müzelerin ve küçük bir hayvanat bahçesinin de olduğu bölge hediyelik eşya satıcılarının da mekanı.
Mihailova caddesini geri dönüp Terazije meydanına ulaşın. Terazije çeşmesi ve arkasındaki Rus Art Nouveau sitiliyle yapılmış Moskva Hotel in görünüşü gecesiyle de gündüzüyle de kendine hayran bırakıyor. Kralja Milana caddesinden yürüyerek başkanlık binası ve belediye binasını görün hemen arkalarında ki küçük parkı geçip önce St. Mark Kilisesine ve Tasmajdan parkına ulaşın. Belgrad ın en büyük ve güzel parkının tarihi çok eskiye dayansa da adını Osmanlı döneminde burada bulunan taş ocaklarından almış.
Sonraki hedefiniz Nikola Tesla Müzesi. Günümüzün hayatını kolaylaştıran alternatif akımı bulan tarih sayfalarının Edisonun gazabına uğramış, hak ettiği kıymeti görememiş bu bahtsız mucidinin kişisel eşyaları ve icatlarını içeren müzede önce kısa bir film izliyor devamında ise buluşlarının demostrasyonuyla süren yaklaşık 1 saatlik alışılmadık müze deneyimi yaşamak istiyorsanız giriş 500 dinar.
Hayatı boyunca hiç evlenmemiş hiç evi olmamış obsesif kompulsif kişilik bozukluğuna sahip Tesla yaşamının büyük bölümünde elektirik enerjisinin kablosuz taşınmasına çalışmış radyo frekans yöntemini kullanarak ilk uzaktan kumandayı keşfetmiş ve bunu bir gemiyi yüzdürerek kullanmış. Bir çok kişiyi hayran bırakmasına rağmen hile yaptığını düşünenlerin eleştrilerine de maruz kalmış. Hatta önceden patentini aldığı kendi iletim yöntemlerini kullanarak radyoyu icad eden Marconi ile mahkemelik olmuş kısmen de olsa kazanmıştır.
Nobel ödülünü Edison ile paylaşmayı reddeden bu entersan mucit hayatının son yıllarını borçlularından kaçmak için devamlı otel değiştirerek geçirmiş 1943 te New Yorker odasında 86 yaşında öldüğünde el konulan kasasından sadece kuş yemi çıkmıştır. Hayatı boyunca tüm fikirlerini aklında tutabildiğini iddia etmiş ve not alma alışkanlığı olmadan yaşamıştır.
Sırbistanda doğup hayatının çoğunu amerikada geçirmesine rağmen kendini hep Yugoslav olarak tanıtan Tesla Belgrad ta sadece 5 gün geçirmiş olmasına rağmen 1951 yılında Teslanın vasiyeti üzerine tüm mirası Belgrad a transfer edilmiş 1955 yılında açılan bu müzede korunma altına alınmıştır.
Teslayı arkanızda bırakıp Sava Katedraline doğru yönlenin. Muhteşem dış görünüşü ile yapanın Ayasofyadan kopya çekmiş olduğu su götürmez katedralin içinde restorasyon var. Görünen o ki uzun süre de bitecek gibi değil, ancak bir kısmı ziyarete açık.
Hemen katedralin önündeki parkta Sırp kurtuluş savaşının lideri Djordje Petroviç (1768-1817) in heykeli var. Balkanlardaki Türk hakimiyetine baş kaldırdığı için daha çok bizim ona verdiğimiz Kara Djordje adıyla tanınıyor.
Hazır bu bölgedeyken size muhteşem bir restaurant adı vereyim. ”FRANS” mutlaka gidin. Oslobodenja bulvarı 18 numarada. Müthiş yemekler, mükemmel ortam, lezzet olağan üstü ama tuvaletine girmeden ayrılmayın derim. Çünkü ömrünüzde görebileceğiniz en enterasan tuvalet olabilir. Kaktüslerden diş fırcasına, plazma tv den şampanyaya, heykellerden kozmetik ürünlerine kadar her şey mevcut, inanılmaz.
Hazır Belgrad a gelmişken Zemun a uğramamak olmaz.. Eskiden uzun süre ayrı bir prenslik olan bölge günümüzde tarihi dokusunu koruyan kısmıyla görülmeye değer. Zeleni Venac tan 15 numaralı otobüse binip yaklaşık 25 dakika sonra Gradski Parkta inin. İlk göreceğiniz Karantina Şapeli. Buradan yürüyerek önce Kutsal Bakire Meryem Kilisesi sonra da Karamata nın evini görün.Yapı 3 bölümden oluşan değişik mimari tarzıyla ilgi çekici. Sonra biraz tırmanmanız gerekecek çok değil ama hava sıcaksa yorucu olabilir. Hedefiniz Gardos tepesi ve aynı adla anılan kule.1896 yılında Panonnien ovasında macar hakimiyetinin 1000 inci yılını kutlamak için yapılmış kule 36 metre yüksekliğinde.
Tepeden Tuna ve uzaktaki Belgrad manzarasını resimledikten sonra epey yorulmuş olacaksınız. Tuna kenarındaki kafelere oturun soğuk bir şeyler için gelen geçen tekneleri izleyin ve düşünün, atalarımızın 500 yıl hüküm sürdüğü Balkanlarda bıraktığı izleri. Ortak yaşanmış iyi, kötü zamanları ve bu güne kalanları. Tarihi yapılar ve ortak kelimeler en çok göze çarpanlar. En önemlilerinden biri de bu gün Belgrad ta hala faal olan Bayraklı camii. 1575 te yapılan bir çok kez yıkılan hatta bir süre kilise olarak kullanılan camii en son 2004 te Kosova da meydana gelen olaylar sonrası yakılmış ancak sonra tekrar restore edilmiş.
Ortak geçmişin kötü anıları zaman zaman depreşse de Belgrad ta her hangi bir sorun yaşamıyorsunuz. Çünkü şehirde o kadar çok Türk turist var ki sanırım onlarda bu durumdan memnunlar. Bir çok lokantada Türkçe menüler mevcut.
Eğer et sevmiyorsanız yemek konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz ama o zamanda her köşe başındaki Pekara (fırın) lar kurtarıcınız olabilir. Çeşit çeşit hamur işleri, burekleri (börek), kaymakla sunulan el kadar köfteleri, Cevapisi ve en az 2 kişiyi doyurabilecek ebatta et yemekleriyle Belgrad ta kilo almak istemiyorsanız bol bol yürüyün.
Zeleni Venac ta her gün kurulan pazarda taze sebze ve meyva bulmanız mümkün özellikle çilek mevsiminde gitmişseniz hormonsuz nefis çileklere doyamayacaksınız.
Belgrad tarihi dokusu, nefis yemekleri, ulaşım kolaylığı, ekonomik bir şehir olmasının yanında güney doğu Avrupanın İstanbul ve Atinadan sonra 3. büyük şehri olması özelliğiyle 2 ya da 3 günlük bir seyahat için ideal.
Gerekli cep telefonu uygulamaları: Maps.me , Belgrade Talking
http://dunyayigezmeli.tumblr.com/
http://hepgezmeli.blogspot.com.tr/