Umut…

Güzel bir gün… Hem de çok güzel… Mudanya’nın poyrazı, hem de o sert poyrazı dünden beri bütün şiddetiyle esmekte…  Şezlongumu aldım, sahile indim. Sahil bomboş. Kayaların üzerinde yalnız başına bir adam oturuyor. Her kimse, o da benim gibi deniz tutkunu anlaşılan. Gemlik Körfezinden birbiri ardından gelen dalgalar sahili ve kayaları dövüyor. Kuzucuklar, sıra sıra, birbiri ardından gelerek öylesine güzel bir görüntü oluşturuyorlar ki…

Niye kuzucuklar denmiş o bembeyaz köpüklere, bilmiyorum. Genel bir tanım mıdır, yoksa bizim ailenin koyduğu bir isim midir? Sormak, soruşturmak hiç aklıma gelmedi. Bildiğim bir şey var ki kuzucukların görüntüsü muhteşem. Ayaklarım suyun içinde, rüzgarsa beni okşuyor. Sanırım bunu demek için rüzgar sevmek lazım. Ayşe Kulin’ in Hayal isimli romanını okuyor, hayat hikayesinden, yazma tutkusundan etkileniyorum. Birkaç martı biraz ileride sıralanmışlar… Sanki onlar da bu muhteşem manzaranın farkındalar ve keyfini çıkarıyorlar. Kitap okumayı bırakıyor, ayak bileklerime kadar suyun içinde sahilde yürümeye başlıyorum. Yaşamak ne kadar güzel…

Biraz ileride bir bey Golden Retriver cinsi köpeğini denize sokmuş. Ne köpek, ne de adam dalgalardan rahatsız değiller. Golden denizden çıkıp silkeleniyor ve bana doğru koşuyor. ‘Korkmayın, bir şey yapmaz‘ diyor adam. ‘Ben köpekten korkmam, çok severim‘ diyorum, ıslak ıslak bana sürtünen köpeği severken. Onlar gidiyor. Ben yürümeye devam ediyorum. Eğilip bir iki deniz yıldızı, bir o kadar da deniz kestanesi alıyorum yerden. Bugünün ganimeti bunlar.
Geçen hafta yaptığımız sahil temizliğinden sonra kıyı daha da güzel gözüküyor gözüme. Yabani otları ve çiçekleriyle, kayalarıyla öylesine el değmemiş görünümdeki… Bu zamanda, bu kıyılarda, bu yerleşim yerlerinde bunu bulmak ne büyük bir şans…

Şezlonguma dönüyorum. Kayaların üstünde oturan bey gitmeye hazırlanıyor. Havlusunu toplayıp çantasına koyuyor ve bana doğru geliyor. ‘Geçen hafta arkadaşınızla birlikte bu sahili temizlemeniz ne güzel bir hareketti, sizi kutlarım’ diyor. Bu sözler hoşuma gidiyor. Keyifle kitabımı okumaya başlıyorum. Ne kadar hareketli bir yaşamı olan, ne kadar yaratıcı bir insan Ayşe Kulin. Sahilde bir hareket hissediyorum. İki delikanlı arkadaki yüksek kayaya tırmanıyor, dibine oturuyorlar. Aman Tanrım, ellerinde naylon poşetler, bir şeyler yiyip, içiyorlar. O poşetleri orada bırakmalarından korkuyorum. Okumaya çalışıyorum ama, dikkatim dağıldı bir kere. En iyisi kuzucukları seyretmek. Zaman geçiyor, bir müddet sonra delikanlılar kayadan iniyorlar, ellerinde dolu bir poşetle. Yavaşça sesleniyorum, ‘Ne olur o poşeti sahilde bırakmayın.’  ‘ Bizi hatırlamadın mı abla?‘ diyor biri. ‘Geçen hafta bizden yardım istemiştin, biz de naylon torba, pet şişe, kirli çocuk bezi, ne varsa toplamakta yardım etmiştik sana.‘ ‘Özür dilerim oğlum’ diyorum, ‘tanımadım’ . ‘Zarar yok be abla,’ diyor, ‘ama o gün biz bir şeyler öğrendik; Yardımlaşmayı, çevre duyarlılığını. Sana teşekkür ederiz’ . Gözlerim yaşarıyor ve içim ülkemin geleceği için umutla doluyor…

Dr. Füsun Kalaycıoğlu
22.Ağustos. 2014- Mudanya

Hekimce Bakış 87. Sayı