Enigma, Yapay Zeka-Alan Turing, Cinsel Yönelim…

“Hormonal tedavi cezası verildikten bir yıl sonra 7 Haziran 1954’te Alan Turing intihar etti. Öldüğünde 41 yaşındaydı. 1885 ve 1967 yılları arasında Britanya Hukuku gereğince yaklaşık olarak 49.000 homoseksüel erkek ahlâksızlık nedeniyle mahkûm edildi. 2013’te Kraliçe 2. Elizabeth ölümünün ardından Turing’e kraliyet affı bahşedip eşsiz başarılarını onurlandırdı. Tarihçilerin tahminine göre Enigma’nın kırılması savaşı iki yıldan fazla kısaltarak 14 milyon hayatı kurtardı. Turing’in çalışmaları bilim insanlarının “Turing Makineleri” diye adlandırdığı araştırmalara ilham kaynağı oldu. Bugün o makinelere bilgisayar diyoruz.” (Kaynak: The Imitation Game Filminden. Yönetmen: Morten Tyidum. 2014.)

İçinde nefes almaya çalıştığımız zaman ve toplum düşünme ve akıl yürütme oyunları oynayabilmemiz için o kadar çok malzeme üretiyor ki, bize düşen yaşanılan çelişkilerle dolu olguların karşısına geçip akıl oyunları oynamak. Bu yazıya konu edeceğim olgu ise bu hafta sonu İstanbul’da yaşanan LGBT karşıtı görünümündeki eylem olacak. Düzenleyici platformun açıklamasında yürüyüşün amacının LGBT’li bireyler olmadığı, nefret söylemi içermediği, asıl amacın medya ve sosyal medyada yer alan insan neslinin varoluşunu tehdit eden propaganda olduğu belirtilmektedir. Benim amacım ne bu eylem ne de eylemin konusu olan cinsel yönelimi tartışmaktır. Hoş, yazının sonunda konuyla ilgili birkaç kelam etmek kaçınılmaz olacak ama olaya bilim ve teknoloji tarihinden bir örnekle yaklaşmaya çalışacağım. Bakalım nereye varacağız?

Alan Turing

“Ben, insan zihninin davranışlarını çok yakın taklit edebilecek makinelerin tasarlanabileceğini iddia ediyorum. Bu makineler bazen hatalar yapacak, bazen de çok ilginç şeyler. Sonuçta ortaya koyacakları ürünler, insan zihninin ortaya koydukları kadar dikkate değer olacak.” Alan Turing (Kaynak: John Langone, Bruce Stutz, Andrea Gianopoulos. Sayıların İcadından Sicim Teorisine Bilimin 4000 Yıllık Serüveni. (Çev: Duygu Akın). NTV Yayınları. İstanbul;2010:388-389.)

İnsan denilen canlıyı doğadaki diğerlerinden ayıran en önemli farkı konuşma, düşünme, anımsama, hesaplama, yorum yapma ve başkalarına aktarma becerisi olan aklı olsa gerek. Öte yandan bilgisayar teknolojisi icat edildiğinden bu yana birçok becerimizi bizden hızlı düşünen ve yapan zekâlar almak üzeredir. 20. yüzyıldan itibaren hayatımıza giren bu teknolojinin ilk örnekleri çok eski tarihlere kadar dayanmaktadır. Boncuklu abaküs, insanın hesap yapmak amacıyla kullandığı aletlerin öncüsüdür. Hesap makinesi olarak adlandırabileceğimiz ilk alet ise 17. yüzyılda Blaise Pascal tarafından icat edilmiştir. 19. yüzyıla gelindiğinde ise birçok büroda hesap makinesi olarak kullanılan aletler kullanıma girmişti. Günümüzün bilgisayarını geliştirecek ikili sayı sisteminin icadı ise Gottfried Wilhelm Leibniz tarafından yapıldı. Düşünebilen makinelerin hayalini kurabilecek kadar geniş bir muhayyilesi olan ilk kişi ise 2.Dünya Savaşı sırasında sahneye çıkacak olan Alan Mathison Turing’ti. II. Dünya Savaşı tarihin gördüğü en acımasız katliamlarına sahne oluyor ve Almanlar çözülmesi imkânsız gibi görülen Enigma adı verilen bir şifreleme sistemi kullanıyorlardı.

“Matematik uslamlama oldukça şematik bir biçimde, sezgi ve yaratıcılık diyebileceğimiz iki yetinin birleşik uygulaması sayılabilir. Sezgi eylemi, herhangi bir bilinçli uslamlama silsilesinin sonucu olmayan kendiliğinden yargılar vermekten ibarettir… Yaratıcılığın matematikte uygulanımı önermelerin ve belki geometrik figür ve çizimlerin uygun bir biçimde düzenlenişiyle sezgiye yardım etmeye dayanır.” Alan Turing, 1938 (Kaynak: Andrew Robinson. Bilim İnsanları, Bir Keşif Destanı. (Çev: Yelda Türedi). Yapı Kredi Yayınları. İstanbul;2014:270.)

Alan Mathison Turing 23 Haziran 1912 yılında İngiltere’de dünyaya geldi. Bilime ilgisi eğitim almaya başladığı dönemlerden itibaren görülmekteydi. İlk eğitimini Güney İngiltere’de bulunan geleneksel devlet okulu olan Sherborne School’da aldı. Henüz calculusu öğrenmeden ilk ilkelerle ileri matematik problemlerini çözebiliyordu. On altı yaşında Albert Einstein’in teorileri ile karşılaştı. Okuldayken yakınlık kurabildiği tek bir arkadaşı oldu ancak o dönemde arkadaşını kaybetti. Bu olay onu derinden etkiledi ve Tanrıya olan inancını zamanla yitirdi.
Eğitimine Cambridge, King’s College’de matematik okuyarak devam etti. Bu okuldan yüksek onur derecesiyle mezun oldu ve akademik üye olarak seçildi. Aynı yıl hesaplanabilir sayılar üzerine hazırladığı makalesini yayınladı. Bu makalede hesaplama yapabilen makine kavramı ile evrensel bir makine tanımladı. Turing en başından itibaren insan yerine düşünebilen bir makine arıyordu. Yaptığı çalışmalar nedeniyle düşündüğü bu makine “Turing Makinesi” olarak isimlendirildi. Turing Makinesi bilgisayım teorisi için önemli kavram olarak günümüze gelmiştir. Doktorasını Princeton Üniversitesi’nde tamamladı. Daha sonra Cambridge’de Wittgensitein’ın derslerine katıldı.

2.Dünya Savaşının en önemli sorunlarından biri Enigma’ydı. Görünüşü klasik daktiloya benzeyen, 1928-1945 yılları arasında Alman ordularının kullandığı haberleşme aletiydi. Mesaj Enigma aracılığı ile şifreleniyor ve o günün iletişim araçlarıyla (radyo, telgraf veya kurye) ilgili yere gönderiliyordu. Çözülmesi için de gittiği yerde tekrar Enigma makinesine ihtiyaç bulunmaktaydı. Makine Alman mühendis Arthur Scherbius tarafından patent edilmiş ordu tarafından satın alınmıştı.

Turing’i bize ulaştıran olaylar dizisi tam burada başladı. İngiltere’de Alman şifreleme sistemini çözmek için en parlak matematikçilerden oluşan bir birim kuruldu ve Turing Bletchley Park olarak bilinen birime dâhil edildi. Ancak şifreyi insan aklıyla çözmeye çalışmak imkânsıza yakın zordu. Savaş hızla ilerliyordu ve İngiltere baskı altındaydı. Turing bu işi ancak bir makinenin yapabileceğini düşündü ve yaptı. Şifreyi hızlıca çözen bir makine icat etti. Makineye Polonya tasarımlı daha az etkin önceki makinenin ismine ithafen (bomba) “bombe” ismi verildi. Bombe (krip denilen) özgün metinden bir parça alıyor ve Enigma’nın kombinasyonlarından geçirerek en olası olanları hesaplıyordu. İnsandan hatta bir grup insandan daha etkin ve hızlı çalışıyordu.
Turing etrafındaki herkesten farklı bir insandı. Kaybolmasın diye kahve kupasını radyatöre zincirliyordu. Bisiklet kullanırken saman nezlesinden korunmak amacıyla maske takıyordu. En önemlisi de cinsel olarak karşı cinse ilgi duymuyordu. Bununla birlikte geliştirdiği Colossus isimli alet dünyanın ilk programlanabilir bilgisayarı olarak bilim ve teknoloji tarihindeki yerini aldı. Çalışmaları nedeniyle 1945 yılında şövalyelik nişanı aldı.

Turing’in çalışmaları, kendisinden sonra gelen hayalperestleri düşünen makineler yapma konusunda cesaretlendirdi. Colossus, 1’ler ve 0’lardan oluşan dizelere karşılık gelen üstü kapalı kâğıt şeritleri kullanarak dakikada 5000 hesap yapabiliyordu. Bundan iki yıl sonra Birleşik devletler Balistik Araştırma Laboratuvarı ENIAC’ı yani Elektronik Numerik Integratör ve Bilgisayar’ı üretti. Cihaz balistik denemeler için gerekli hesaplamaları yapmak için üretilmişti ve 30 ton ağırlığındaydı. 1949 yılına gelindiğinde ENIAC bir füzenin yörüngesini 30 saniyede hesaplayabiliyordu. İnsan bu işlemi 20 saatten önce yapamıyordu. Daha sonra ENIAC birçok alanda kullanılmaya başladı. International Business Machines (IBM) 1964 yılında ENIAC’ın daha küçük modellerini geliştirmeyi başardı. 1996 yılına gelindiğinde IBM’in bilgisayarı Deep Blue Gary Kasparaov’u satrançta yenmeyi başardı. Alet saniyede 200 pozisyonu analiz edebiliyordu. Günümüzde bilgisayarlar sıradan bir insanın yaşamının parçası oldu. Bu yazıyı yazarken sekretaryamı bir bilgisayar yapıyor. Düşüncelerimi yazabiliyorum. Aklıma takılan bilgilere internet denilen uluslararası kütüphaneden ulaşabiliyorum. En önemlisi birazdan yazımı tamamlayacağım ve kendi oluşturduğum bir blog sayfasıyla sizinle paylaşacağım. Artık insan aklı, bilgi işleme konusunda bilgisayarla yarışamayacağını kabullenmiş durumda. Gelişen teknoloji yapay zekâ ile çok daha fazlasını yapabilecek becerilere çok kısa sürede ulaşacak. O zaman dünya Alan Turing’in hayal ettiğinden çok daha karmaşık dijital akıllar görecek.

Turing, savaştan sonra Londra’nın batısındaki National Physical Laboratory’de görev aldı. Burada ilk bilgisayarlardan Automatic Computing Engine (ACE) üzerinde çalıştı. 1948 yılında Manchester Üniversitesi Matematik bölümüne katıldı ve yapay zekâ sistemleri üzerinde çalışmaya devam etti. Makinenin çalışıp çalışmadığını göstermek için Turing testini hızlandırdı. Yapay zekânın testi geçebilmesi için insanla temas ettiğinde insanlardan ayırt edilemez olması gerekmekteydi.

Turing’in talihsizliği, insanları yaşamla ilgili tercihleri üzerinden cezalandıran kanunların var olduğu İngiltere’de yaşamasıydı. Birleşik Krallıkta 1970’li yıllara kadar homoseksüel olmak bir suçtu. Cezası hapis ya da kimyasal hadımlaştırmaydı. Turing ikincisini kabul etti ve zorunlu hormon tedavisi almak durumunda kaldı. 1951 yılında Royal Society’e üye olarak kabul edildi. 1952 yılında, toplum üzerinde baskın olan bir grubun yargılarına göre müstehcen olduğu varsayılan davranışları nedeniyle suçlandı ve saklanmak zorunda kaldı. 20. yüzyılın en büyük hayal gücü ve zekâsına sahip bir insana toplum ve devlet tarafından sistematik olarak işkence edildi. Bu acı dolu süreç sekreterinin onu evinde ölü bulduğu 8 Haziran 1954 tarihine kadar devam etti. Ölüm nedeni siyanür zehirlenmesiydi. Siyanüre maruz kalmasının nedeninin intihar olduğuna karar verildi. Öldüğünde 42 yaşına girmek üzereydi.

İngiltere onu bir süre görmek istemedi. Ancak Alan Turing görülemeyecek biri değildi. Bugün Manchester’da bulunan Bletchley Park’ta anısına dikilmiş heykeli bulunmaktadır. Doğduğu ve öldüğü eve levhalar asılmıştır. İngiliz Hükümeti 2009 yılında Turing’e layık gördüğü haksız muameleden dolayı özür diledi. Dünyanın gördüğü en büyük zekâlardan biri karşı cinsle cinsel ilişkiye girmek istemediği için devlet eliyle cezalandırıldı ve ölüme sürüklendi. Bu utanç sadece İngiliz hükümetine ait olmayıp insanlığın malıdır. Zira benzerleri halen yaşanmaktadır. Günümüzde bilgisayar dünyasının en büyük ödüllerinden biri onun adıyla verilmeye devam etmektedir…

Gelelim yazının başındaki konumuza; bir grup insan LGBT ya da LGBT karşı propagandaya karşı -amacı her neyse- bir eylemle tepkilerini dile getirdiler. Demokratik ülkelerde barışçıl yöntemlerle insanların rahatsız oldukları konularda bireysel ve kitlesel toplantı, gösteri ya da eylem yapmaları haktır. Protesto edebilmek demokrasinin bel kemiği ve toplumun ilerlemesi için vazgeçilmezdir. Söylemlerinizle iktidarı ya da bazı grupları rahatsız edebilirsiniz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken noktalar bulunmaktadır. Yapılacak eylemin insanları psikolojik ya da fiziksel şiddete maruz bırakma hakkı yoktur. Diğer yandan protestoya konu olan durumların akılsal zeminde ortaya çıkan düşünceler ya da fiilleri / politikaları içermesi gerekmektedir. Yani tartışma akılsal zeminde düşünce boyutunda olabilir. Çünkü ancak bu eylemler ve düşünceler üzerinde etki yapabilmek olanaklıdır. Oysa bir insanın cinsel tercihi ya da yönelimi duygusal zemindedir. Yani bir insana neden başka bir insandan hoşlanıyorsunuz ya da hoşlanmıyorsunuz sorusunu soramazsınız? Çünkü bir cevabı yoktur. Aynı şekilde inanç ve iman da buna benzer. İman etmek için bir sebep bulmanız gerekmez. Bu yüzden de kimseyi ya da bir grubu duygusal tercihleri nedeniyle eleştirme ya da protesto etme hakkınız olamaz. Anlamı da yoktur. Ancak azınlık ya da çoğunluk olsun bir grup kendi imanını ya da eylemini başka insanlara dayatırsa protesto hakkınız doğar, tıpkı İran’daki gibi. Hiçbir gerekçeyle bir insanı sizin inandığınız şekilde giyinmeye zorlayamazsınız…

Alan Turing bugün hepimizin nereden geldiğini düşünmeden kullandığı bilgisayarların kavramsal yaratıcılarındandır. Tarihçiler Turing’in yaptığı alet sayesinde savaşın süresinin kısaldığını ve ölmesi muhtemel milyonlarca insanın hayatının kurtulduğunu söylemektedirler. Sadece bu kadar mı? Turing’in açtığı yolda elli yıl demeden bilgisayar denilen bir alete kavuştuk. Bu sayede milyarlarca insanın tedavisi daha kolay yapılır hale geldi; bilgi çok daha kolay ulaşılabilir hale oldu; uzayı keşfetmeye başladık ve eskisinden çok daha konforlu bir yaşam standardına ulaştık. Bu kadar etkiyi yaratan yolu açan bir insanın karşı cinse seksüel ilgi duyması ya da duymaması önemli miydi? İnsanlık yaptığı her şeyi bir kenara bıraktı, Alan Turing’in yaşam tarzının müstehcen olduğuna karar verdi ve ona ya hapse gir ya da hormon al dedi… Ve çok genç yaşta ölmesine neden oldu. Turing’e yaşama şansı tanınmış olsaydı kim bilir daha neler hayal edebilecekti?
Alan Turing olayında asıl ceza topluma verildi. Çünkü böyle bir zekâdan yararlanma olasılığı varken kullanamadı. İngiltere gibi batı ülkeleri bu hatalarından dönmeyi başardılar. Artık bu toplumlarda insanlar bireysel alanlarını ilgilendiren tercihlerine göre yasal olarak yargılanmıyor. Görüldüğü kadarıyla toplum nezdinde de yargılanmıyor. Oysa doğu toplumlarının bir kısmı halen insanlarını yaşam tarzı ile ilgili tercihleri nedeniyle kanun yoluyla katlediyor. İçinde bulunduğumuz toplumda bazı insanların güçlerini kendileri gibi olmayan insanları bastırmak hatta yasayı da kendi inançları doğrultusunda biçimlendirmek istedikleri açıkça görülüyor. İstanbul olayı da bunun bir kanıtı niteliğinde. Umarım bu yazıda anlatmaya çalıştığım Alan Turing olgusu aklından yararlanma becerisi olanlara yaşam biçimlerine göre insanları baskı altına almaya kalkmanın topluma ne kadar zarar verebileceği konusunda düşünme fırsatı sunar…

Coşkun Bakar, Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı, Prof.Dr.

Kaynaklar:
Andrew Robinson. Bilim İnsanları, Bir Keşif Destanı. (Çev: Yelda Türedi). Yapı Kredi Yayınları. İstanbul;2014.
John Langone, Bruce Stutz, Andrea Gianopoulos. Sayıların İcadından Sicim Teorisine Bilimin 4000 Yıllık Serüveni. (Çev: Duygu Akın). NTV Yayınları. İstanbul;2010.
Süleyman Sevinç. Kriptolojinin dönüm noktası. Enigma. TÜBİTAK Yayınları. Ankara;2009.
Cumhuriyet Gazetesi. İstanbul’da LGBTİ+ karşıtı miting: Tepkiler çığ gibi büyüdü. Erişim adresi: https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/istanbulda-lgbti-karsiti-miting-tepkiler-cig-gibi-buyudu-1982454 Erişim tarihi:21.09.2022

 

Alıntı: dusunceodasindayim.blogspot.com