2O16 yılı, karanlık bir yıldı galiba… Müzik dünyasına baktığımızda bunu ileri sürmek için dört önemi nedenimiz var. George Michael, David Bowie, Prince, Leonard Cohen… Bu müzik efsanelerinin hepsi de 2016 yılında sonsuzluğa yürüdüler. Gök kubbeye bir hoş sedadan çok daha fazlasını bıraktılar. Yeryüzündeki birçok insanın sevinçlerine, kederlerine, hayal kırıklıklarına, pişmanlıklarına, inançlarına, aşklarına, ümitlerine müzikleri ile köprü oldular. Hepsi ayrı bir değer olan bu müzisyenlerin hangisini daha çok özleyeceğimizi kestirmek zor. Onlardan bir daha yeni bir şarkı duyamayacağız belki, ama galiba eskiler bize yeter de artar. Şarkılarının, müziklerinin bir benzerinin bir daha asla yapılamayacağından adım kadar eminim.
Başlıktan da anlaşılacağı gibi Hekimce Bakışın bu sayısında Leonardo Cohen’i yad edeceğiz, şair, şarkı yazarı, efsane müzisyen ve zarif adam Leonard Cohen. 21 Eylülde 82. yaşını kutlamasından ve bu yaşta yepyeni bir albüm çıkarmasından kısa bir süre sonra 7 Kasımda aramızdan ayrıldı. Egedeki bir Yunan adası olan Hydra yaşadığı sırada tanıştığı büyük aşkı Marianne’in ölümden kısa bir süre sonra. Şöyle yazmıştı ona yazdığı veda mektubunda, “zaten çok kısa sonra arkandan geleceğimi düşünüyorum… sonsuz aşkla yeniden görüşene kadar”.
Leonard Cohen 21 Eylül 1934 de Kanada’nın Montreal kentinde başlayan yaşam serüvenine 14 müzik albümü, şiir kitapları, film müzikleri, romanlar, dünya turneleri, büyük aşklar sığdırdı. Yahudi bir ailenin çocuğu olan sanatçı erken yaşlarda gitar çalmaya başladı ve Federico Garcia Lorca’nın şiirleri ile tanıştı. ( 1974 de doğan kızına Lorca ismini vermiştir) İlk şiir kitabını 1956 yılında yayınladı. İlk müzik albümünü ise 1967 yılında. Birçok unutulmaz şarkıya imza attı. Kariyerinin ilk albümünde ‘Suzanne’, ‘Sisters of Mercy’, ‘So Long, Marianne’ ve ‘Hey, That’s No Way to Say Goodbye’ gibi şimdilerde hepimizin bildiği şarkılarla bizlerin hayatına girdi.
Biraz tekinsiz gözüken bu bas bariton sesli, yakışıklı efsane kaç kuşağı kendine aşık etti, bilemiyorum. Ancak kendi kişisel geçmişine baktığımızda fonda bir Yunan adası ve büyük bir aşk görüyoruz. Marianne ile aşkı için en büyük aşkı diyebiliriz sanırım, bunun için birçok ipucu var. Öncelikle bu kadının esin kaynağı olduğu şarkılar “So Long Marianne” “Bird on a Wire”, bir de şu sonsuzlukta kavuşmayı bekleyen “veda mektubu”. Sanatçının diğer aşkları ise Suzanne Elrod ki iki çocuğunun annesidir kendileri. 1990’larda aktris Rebecca De Mornay ile nişanlanmıştır. Ömrünün son dönemindeki hayat arkadaşı ise Anhani Thomas dır. Birde “Chelsea Hotel” isimli şarkıya esin olan ise Janis Joplin ile yaşanan bir gecelik aşkı anmadan geçemeyeceğim. Ayrıntıları bulmak sizin magazinel becerinize kalmış.
Leonard Cohen’in hep tanrı ile bir sorunu oldu. Bu hesaplaşma bekli de bu anlamda en iyi yazılmış şarkı olan “Hallelujah”a esin kaynağı olmuştur. Bu şarkının 1000 in üzerinde coverı yapılmıştır İnancının Budizm olduğunu söylemekle birlikte Musevilik inancını da hep yanında taşımış gibi gözükmektedir. Bir dönem, “beş seneden bahsediyoruz” Los Angeles’teki bir Budist tapınağında zen rahibi olarak yaşayıp dünya ile tüm bağlantısını kesmiştir. Ne televizyonun ne de magazinin zehrine bulaşmadığı halde böylesi bir inzivaya ihtiyaç duymuştu. Bu yalıtılmış dönemin arkasından da 2001 yılında ‘Ten New Songs’ albümü ile müziğe döndü.
Leonard Cohen’in tüm hayatı depresyonla kol kola geçmiştir. Bu durum zaten şarkılarının o kaotik karamsar havasından da anlaşılır. Bir taraftan da kara mizah örneklerini de görürüz bu şarkılarda. Depresyon ve intihar üzerine de birçok şarkı yazmıştır. “Seems So Long Ago, Nancy” , “One of Us Cannot Be Wrong”; “Dress Rehearsal Rag” intiharla ilgilidir. “Please Don’t Pass Me By” ve “Tonight Will Be Fine” ise depresyon kokan şarkılardandır. “Müslüm Baba misali” albümlerinin satışının bir jiletle beraber yapılması eleştirilerini almıştır zaman zaman.
Sosyal adalet kavramları, savaş, son dönemde sol politikalar şarkılarında yer almıştır. 1961 krizinde Che Guevara stili sakalı ve üniformasıyla Küba’dadır. 1973 Mısır /İsrail savaşında cepheye gider ve her iki tarafın askerlerine adadığı “Lover Lover Lover,” parçasını yazmıştır. Amerika’ya bir eleştiri niteliğindeki “Democracy” şarkısını da 11 Eylüle yazdığı “On That Day” şarkıyı da unutmamak lazım.
Ömrünün son dönemlerinde Leonard Cohen’i dünya turnelerinde her kuşaktan hayranının mutlu ederken görüyoruz. Ama bu mutluluğu emekliliğe ayırdığı parasını zimmetine geçiren menajerine borçluyuz. Emeklik hayalleri kurarken çalışmak zorunda kalan Cohen bu dönemde iki adet de albüm yayınladı.
Evet, insanlık çok iyi bir ozanını ve müzisyenini kaybetti ancak sonsuza uzanan müziği hala yanı başımızda. Yazımı Cohen’in “Anthem” adlı parçasındaki bu umuda dair mısra ile bitirmek istiyorum.
”Her şeyde bir çatlak vardır ışık böylece girer içeri”
Müziksiz kalmayın.