Page 39 - Hekimce Bakış Dergisi 96. Sayı
P. 39
V. KADIN HEKİMLİK VE KADIN SAĞLIĞI KONGRESİ
23-24-25 şubat 2018
Bursa Tabip Odası tarafından V. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi, “Kadın, Sağlık ve Muhafazakarlık” konusuyla
23-24-25 Şubat 2018 tarihlerinde gerçekleştirildi. V. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi sonuç bildirgesi açıklandı:
Kadınların sağlık hakkı için “ataerkil sisteme hayır!”
“Kadın, sağlık ve muhafazakarlık” konularının masaya yatırıldığı 5. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi’nin sonuç
bildirgesi açıklandı. Muhafazakarlık ve neoliberal sağlık politikaları birlikteliğiyle, kadın sağlığını bütüncül ele alan yakla-
şımdan çok annelik ile ilişkili sağlık hizmetlerinin öne çıkarıldığı belirtilen raporda, toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan
uluslararası düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı.
Türk Tabipleri Birliği ve Bursa Tabip Odası tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kong-
resi’nin sonuç bildirgesi açıklandı. Bursa Tabip Odası ev sahipliğinde üç gün boyunca süren kongrenin ana teması
“Kadın, Sağlık ve Muhafazakarlık” oldu. On oturum boyunca kadın emeğinden kadın bedenine, hukuktan felsefeye, cin-
sellikten ruh sağlığına, kadına yönelik şiddetten kadın mücadelesi biçimlerine kadar geniş bir yelpazede kadın, sağlık ve
muhafazakarlık konuları masaya yatırıldı.
5. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi’nin sonuç bildirgesi, Bursa Tabip Odası’nda düzenlenen basın toplantısıyla
açıklandı. Ortak metni okuyan Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Emel İrgil, kongrenin Türkiye’de kadın-
lara karşı ayrımcılık ve eşitsizliğin derinleştiği, gündelik yaşam ve uygulamalarla yerleştiği, kadın cinayetlerinin sıradan-
laştığı, kadının kamusal ortam ve çalışma yaşamından dışlanarak aileye hapsedilmeye çalışıldığı, çocuk yaşta evliliklerin
yasal zeminin oluşturulduğu bir ortamda gerçekleştirildiğini söyledi. Muhafazakarlık kavramının kadın bedeni ve emeği
üzerinden eril denetimin arttığını, yeni bir baskı biçimine dönüşerek evrim geçirdiğini ifade eden İrgil;
“Günümüzde öne çıkan ‘güçlü aile’ kavramı, ulusal ve dinsel kimlikleri araçsallaştırarak, aslında neoliberalizmin bir strate-
jisi olarak bir işlev görmektedir. Bir değer olarak sunulan ‘güçlü aile’ temelde görev ve itaate dayanmaktadır.Bu yönüyle
de kadın ve çocukları kişi olmaktan çıkarıp nesneleştirmektedir. Ataerkillik ve neoliberalizmin iş birliği zemininde, sosyal
devletin boşalttığı alanların kadının ev içi karşılıksız emeğiyle doldurulması meşrulaştırılmaktadır. Çalışma yaşamında
kadın emeği, iş güvencesinden yoksun, esnek çalışma koşullarında ucuz emek gücü haline gelmektedir. Verilen siyasi
popülist mesajlar, kadınların tek kariyerinin annelik olduğunu her geçen gün daha yüksek sesle vaaz etmektedir” dedi.
ATAERKİL SİSTEM KADINA YALNIZCA “ANNELİK” MİSYONU YÜKLÜYOR
Muhafazakarlık ve neoliberal sağlık politikaları birlikteliğiyle, kadın sağlığını bütüncül ele alan yaklaşımdan çok annelik
ile ilişkili sağlık hizmetlerinin öne çıkarıldığına değinen İrgil, bilimsel olarak dayanaktan yoksun bir biçimde doğurganlığı
teşvik eden bir politikaya geçildiğine dikkati çekti. Bununla birlikte aile planlaması hizmetinin ihmal edildiğini, kürtaj
hizmetinin fiilen verilemez hale geldiğini vurgulayan İrgil,
“Kadın cinselliğinin üremeye indirgenmesi, kadınların cinsel sorunlarını görülmez hale getirmektedir. Türkiye’de yaşamı
şekillendiren ataerkil normlar, kadınların bedensel sağlığının yanı sıra ruhsal sağlığını da bozmakta, farklı cinsel kimlikle-
rin yok sayılmasına yol açmaktadır. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, ataerkil yapının doğasında taşıdığı eşitsizlik so-
nucu ortaya çıktığı kabul edilmelidir. İtaate dayalı güçlü aile modeli, günümüzde kadına yönelik şiddet olgularını artıran
nedenlerin başında gelmektedir” diye konuştu.
CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ TEMEL ALAN ULUSLARARASI DÜZENLEME
Kongre sonucunda çözüm önerileri de açıklandı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde cezasızlık ya da kısasa kısas il-
kesine dayalı uygulamalar yerine, toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan uluslararası düzenlemelerin hayata geçirilmesi
gerektiğine işaret eden İrgil, “Konuya ilişkin politikaların oluşturulmasında sorunun yapısal kaynaklarına odaklanılarak
zihniyet dönüşümünü de içeren bütüncül bir yaklaşımın benimsenmelidir. Bu bağlamda; Türkiye’nin de imzaladığı ulus-
lararası metinler, Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İstanbul Sözleşmesi ile ulusal
mevzuattaki 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun etkili bir biçimde uygu-
lanmalıdır. Kongremiz, kadına yönelik her türlü baskıya, şiddete ve ayrımcılığa karşı bütüncül bir mücadeleyi sürdürme
kararlığını bir kez daha pekiştirmiştir. Kadınların sağlık hakkı için ‘ataerkil sisteme hayır!’ diyoruz” ifadelerini kullandı.
Hekimce Bakış 39