Page 54 - Hekimce Bakış dergisi 89. Sayı
P. 54
Sivas'ın Kocaoğlu köyünde doğup büyüyen altı yıl önce lenlerin ruh halinden ilham alıyor. Bir sonraki Akademi bu-
gördüğü bir rüyanın ardından Bodrum’a yerleşen Cuma luşmamızda yolumuz Bodrum Gündoğan’a düşerse belki
Altıntaş kâbuslarına giren yaratıkların heykellerini yapıyor. de onun ince bir duyarlılıkla betimlediği bir heykele ilham
Bir röportajında "Ailem beni Allah çarpar korkusuyla bü- kaynağı olacağız.
yüttü. Çocukluğumdan beri hep kâbuslar gördüm ve hep
bir 'şey'i aradım. Ama ne aradığımı ben de bilmiyordum. Doğadan değil ama benden rol çalmaya çalışan Cuma
Ve aradığımın yüzde yetmişini Bodrum'da buldum. İçim- Altıntaş heykeli ile.
den bir şey beni buraya çağırdı. Bir rüya gördüm ve Bod-
rum'a geldim.’’ diyor.
Hiç eğitim almadan, hiç sergi gezmeden, tamamen iç-
güdüleriyle heykel yapan ve Bodrum’da bir barakada, or-
mandan geldiğini söylediği ‘kızım’ adındaki köpeğiyle ya-
şayan Altıntaş hem heykelleri hem de Robinson Crusoe
tarzı yaşamıyla ilginç bir kişilik sergiliyor. Ezilen Anadolu
kadını, rüyalarında gördüğü yaratıklar, annesine olan öz-
lemi onun heykellerinde en çok işlediği temalar, en çok
ilham aldığı konular. Bazen de heykellerine bakmaya ge-
Bahçede gezerken amfinin arkasında Alain Valtat’ın metal
bir heykeline rastladım. Konstrüktif tarzda demir malze-
meden yapılmış, sarı mavi renklere boyanmış bir heykel.
Ama bu boyama farklı sanki Matisse’in dediği gibi şeyleri
değil aralarındaki ilişkiyi boyamış.
Alain Valtat, 16 yaşından itibaren, yani elektromekanik
eğitimini bir yana bırakıp, kendi başına öğrendiği heykele
ilk başladığı yıllardan itibaren, her biçimiyle imaj, renk ve
konstrusiyonla ilgilenen çağdaş bir heykeltıraş. Ona göre
‘’Heykel bellektir, evrenselliğin senfonilerinden biridir.’’
Denge, konstrüksiyon ve bellek sorunlarına özen göste-
rerek, toplumdaki çağdaş heykel eğilimlerine özellikle ilgi
duyan sanatçı, ‘’Kavramsal ve sanal azgınlığa karşı, anıtsal
heykelin kandırıcı rolünden sıyrılıp kentin bağrındaki yerini
yeniden almasını diliyorum. Kentin, belleğin ve “güzelliğin”
uyumlu gelişmesine katkıda bulunmak gerekir, çünkü gi-
debildiğimiz kadar gerilere gittiğimizde, bir site ve bir site
sanatının oluştuğunu görüyoruz. Kütle, hacim; ışıkla form
ya da boşlukla hacim arasındaki ilişki, formları ve yapıyı an-
layabilmek için daha da ileri gidebilmenin yollarını aramak,
bu yolla uzaysal gerçekliği az çok anlayabilmek; işte benim
heykelle ilgili meselelerim bunlar aşağı yukarı.’’ diyor.
20. yy’ ın ilk yarısında, hayatın tüm alanlarında yaşanan
büyük değişimle birlikte heykel sanatında da köklü deği-
şimler görülür. Heykelin uzamlarıyla boşluğun şekillen-
dirilebileceğini savunan Konstrüktivistler “bir kütle ve bir
boşluk iki ayrı maddedir. İkisi de somuttur ve ikisi de şe-
killendirilebilir’’ görüşünü Konstrüktivist Bildiri ile ortaya
koymuşlardır. Özellikle bu bildiriyle “mekanın biçimlendiri-
lebilirliliği” anlayışı ortaya atılmış, heykelin merkezi bir küt-
lesellikten çıkarılarak, volümün plastik bir öğe olarak hey-
kelden çıkarılması gerektiği görüşü savunulmuştur. Artık
heykel sadece kilin yoğurulup biçimlendirilmesi ya da taş/
ahşap bir kitlenin yontularak belirli nesne ya da konuların
betimlenmesi için değil, onun yerine boşlukta bir mekan
içerisinde çeşitli plastik elemanların inşası yoluyla oluştu-
rulmalıydı.
Hekimce Bakış 61

