Page 55 - Hekimce Bakış dergisi 89. Sayı
P. 55

Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise, kendi mekanı-
        nı yaratabilen, izleyicinin ve kendisinin devingenliğine bağlı
        olarak değişen, yeni mekan yaşantıları oluşturabilen heykel,
        gündelik yaşamın içine katılarak onunla yeni ilişkiler kurar.
        Kentsel mekanlara uygulanan bu tür düzenlemeler geniş öl-
        çüde çevreye varlığını koyan, onu kısmen de olsa biçimleyen,
        değiştiren ve etkileyen ya da yeni bir çevre yaratarak insan-
        larla yeni ilişkiler kurabilen ürünlerdir.
        Gümüşlük sahilinde gezerken gördüğümüz, fiziksel teması-
        mıza izin veren, Japon sanatçı Ogata’nın heykeli de böyle
        kentsel kültüre dahil edilen bir eser. Yoshin Ogata ülkemize
        pek çok kere gelmiş, çeşitli şehirlerde yapılan Heykel Sem-
        pozyumlarına katılmış üretken bir sanatçı. Çalışmalarında
        ‘’su’’ ve ‘’ruhsal peyzaj’’ konularını işlemiş. Modern heykeltıraş
        doğadan aldığı konuyu doğrudan yansıtarak değil, kendi yo-
        rumunu artistik düzen içerisinde katarak, öz ve biçim arasın-
        da yepyeni anlamlar ve duyumlar ortaya koyarak, artık tanın-
        maz hale getirir. Yine de bu özgürlük, bir anarşi doğurmaz.

        Bir diğer sanatsal çalışma Kıbrıslı bir heykeltıraşa ait. Kıbrıslı
        heykeltıraş deyince aklımıza Yunan Mitolojisinden Pygmali-
        on ve onun kendi elleri ile yontup aşık olduğu güzeller gü-
        zeli Galatea gelir ama bunlar tam tersine oldukça grotesk
        çalışmalar. Görüldüğünde insanı korkutmaktan çok şaşırtan
        seramik sanatçısı Sevcan Çerkez’in korkulukları bana Neşet
        Günal’ın resimlerini hatırlattı. Korkuluk teması ve Anadolu in-
        sanının yüzlerinde ki derin çizgiler ortak noktaları.
        Sanatçı bu çalışmalarında içinde olduğu “Ödüm Koptu” se-
        risi için; “ Benim yarattığım heykeller korkmaya karşı dikilen
        korkulukların insanlara vereceği mesajlarla hayata geçtiler.
        Aslında  onlar  da  kendi  iç  dünyalarında  korktukları  konu-
        larla baş etmeye çalışıp, bunların tam tersi olan duygularla
        isyanlarını bağlı kaldıkları yerlerden bizlere ulaştırma çaba-
        sındalar.. “Ödüm Koptu!” sergisinde, içimizdeki bazı korkula-
        rı heykellerimle izleyicilere buluşturmayı ve iç dünyalarına
        daha eğlenceli bakmalarını sağlamayı amaçlıyorum...” diyor.
        Prestijli  sanatsal yarışmalardan  “İngiliz  Milletler  Topluluğu,
        “Commonwealth 2009” ödülünü alan sanatçı korkuluk serisi
        dışında bir tiyatro oyunu için hazırladığı ilginç karikatür hey-
        kellerine de yer veriyor.

        Gümüşlük Akademisi’nde geçirdiğim hafta sonu benim için
        gerçek bir eğitim oldu. Yazar Latife Tekin’in Dil üzerine söy-
        leşisi, hocamız Selçuk Erez’in edebiyatın gerekliliğine ait ko-
        nuşması, sevgili Ahmet Coşkun’un bilinçaltı fenomolojisi,
        tüm paylaşımlar… Oraya giderken bu satırlarda paylaştığım
        heykeltıraşları ve çalışmalarını bilmiyordum. Hepimizden
        paylaşımlarımız istendiğinde sanat tarihine tutkun biri ola-
        rak heykeller aklıma geldi ve araştırmaya başladım. Akade-
        mi kelimesinin etimolojik kökenini tam karşılayan Gümüşlük
        Akademisi’ni bir okul olarak değerlendirmekte haksız mıyım?
        Okul dediğimiz bizi düşünmeye araştırmaya sevk eden, bun-
        ları eyleme dönüştüren yerden başka nedir ki?
        Bu güzel hafta sonu için Dr. Ali Özyurt ve Dr. Ayşegül Tözeren
        çok teşekkürler...
                                                    Yelda Ertürk

        62 Kasım 2015
   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60