Page 21 - Hekimce Bakış Dergisi 101. Sayı
P. 21

nasibini almamak için acele etti Şükrü:  gibi kafalarını salladılar. “İşte o herifi   münevverler getirecek aydınlanmayı! ”
                                              bulacağız. Sonra da…”
           “Tahsin haklı birader! Adamlar                                        Böyle düşündükçe içini sıcak bir
          yarın akşam kaymakamı kafeslerler.   Plan kafalarına yatmıştı. Planın   heyecan dalgası kaplıyor, karıcığının
          Onlardan önce davranmayıp Suluova   ayrıntılarına bata çıka tam iki saat alıp   pamuk ellerine sarılmak için hamle
          hırsız çetesini teker teker adamın   verdiler.                         edince de Nermin’in sert müdahalesine
          avucuna saymazsak en az üç sene                                        maruz kalıp, ellerini yeniden kucağında
                                              ******
          daha bu eşkıya takımının hükümranlığı                                  toplamak zorunda kalıyordu.
          sürüp gider. Amma velâkin Hasan     Otobüsün yorgun gövdesinin her     ******
          da haklı Tahsin kardeşim. Bizim     yerinden başka bir gıcırtı kopuyordu.
          etimiz ne budumuz ne? Ne yapalım    Toza toprağa bulanmış lastiklerden    Muhittin, güçlü kuvvetli kollarıyla koca
          da daha kasabaya gelmeden adamı     fırlayan taş parçaları kaportaya   otobüsün ağır direksiyonunu çevirmekten
          avucumuza alalım? Otobüsün önünü    vurdukça mermi sağanağı altında    helâk olmuştu. İki saattir mola vermemiş,
          kesecek halimiz yok ya! ”           siperden sipere koşuyormuş gibi    sözleştikleri gibi Karasu çeşmesinin
                                              geliyordu Kaymakam Mustafa Soyak’a.    yanında bekleyecek olan Ayıcı Arif’i fazla
          Hüseyin Ağa’nın kahve tepsisi küt diye   Ankara’dan yola çıktıklarından beri   bekletmemek için daha da hızlanmıştı.
          önlerine düştü. Tahsin’in gözleri faltaşı
                                              Nermin hiç konuşmadan somurtup     Daracık yoldaki keskin dönemeçlerde
          gibi açıldı:
                                              oturmuştu. İçişleri Bakanlığı yabancılar   ilerleyen otobüsün en önünde oturan
          “Korkma yahu korkma, kahveleri ben   şubesindeki atıl görevden sonra bu   Nermin’in midesi zorlanmaya başlamıştı.
          ısmarladım! ”                       tayin hem Mustafa'ya, hem de karısına   Bir iki dönemece daha girerlerse ha
                                              iyi gelecekti. Burada başarılı olursa   kustu ha kusacaktı. Kaymakam Mustafa,
          Şükrü gevrek gevrek gülerek şakanın
          etkisini arttırmaya çalıştı. Ötekiler de   Vali yardımcılığına terfi etmesi garanti   kadının suratının kireç gibi olmasından
                                              gibi bir şeydi. Bunu Nermin’e ne kadar   huylanmıştı. Oturduğu yerden hafifçe
          hınzırca uydular kahkahalarına. Tahsin
                                              anlatırsa anlatsın ikna edememişti   doğrulup Muhittin’in ekşimiş ter kokan
          kendi kendine mırıldanıyordu:
                                              genç karısını. Bütün ömrünü başkentte   ensesine yaklaşıp fısıldadı:
          “Tabii ya, tabii ya, otobüsü durdururuz   geçirmiş aristokrat aile kızlarına,
          ulan! Bendeki akıl da İngiliz’in domuz   Anadolu’nun bakir topraklarında    “ Kaptan daha yavaş gidemez miyiz rica
          suratlı Çörçil’inde yok be! Tamam ulan!   yaşamak fikri ölüm gibi geliyordu.   etsem? Hanım biraz rahatsız oldu da...”
          Oldu bu iş desene! ”                Nermin de onlardan biriydi neticede.   Otobüs iyice yavaşladı.

          Diğer ikisi anlamamış,  Tahsin’in kirli   Kızın babasının kuvvetli parti bağları   Önlerindeki virajı geçer geçmez Ayıcı
          sakallı suratına mel mel bakıyorlardı:   olmasa ve Mustafa'ya o kadar   Arif ve çırağı, yanlarında iki boz ayı
                                              güvenmese bu izdivaca katiyen razı   ile otobüsün önüne çıkıverdi. Muhittin,
          “ Ne diyorsun ulan Tahsin delisi? Çörçil   gelmezdi elbette. Otobüsün kirle kaplı
          kim, sen kim? Sende olsa olsa İtalya’nın                               yalandan bir heyecana kapılıp yarış
                                              camının ardında akıp giden kavak   arabası pilotlarına has tuhaf bir çeviklikle
          deli Mussolini’si kadar beyin vardır be!
                                              ağaçlarını seyrediyormuş gibi yapıp   otobüsü güç bela durdurdu. Ortalık doz
          ”diye gürledi Hasan.
                                              içinden mırıldandı:                dumana boğulmuştu. Yolcular, aniden
          Buna da gülündü. Tahsin onlarla aşık                                   önlerine çıkan tuhaf manzarayı hayretle
                                              “Alışacak, başka çaresi yok. Ben bayılıyor
          atmaya niyetli değildi bu sefer. Ciddi                                 seyrediyordu. İki Çingene, otobüsün
                                              muyum sanki? Ama başka da elden ne
          fikirler aklına gelince hep yaptığı gibi   gelir ki? Her nimetin bir külfeti vardır.   önünde mevzilenip tef çalmaya başladı.
          alt dudağını sarkıtıp, sol kaşını hafifçe
                                              Hem sonra üç sene dediğin nedir ki   Ayılar çok komikti doğrusu. Sanki tek
          yukarı kaldırarak sesinin naif inceliğini   canım, sayılı gün gelir geçer elbette.   oğlunun yedinci düğününde oynayan
          kartlaştırmaya çalıştı:                                                bıkkın kaynanalar gibi isteksizce göbek
                                              Enseyi o kadar karartmamak lazım.
          “ Bana bakın, bu sefer onların      Bakarsın şehrin ileri gelenleriyle seviyeli   atmaya başlamışlardı. Onları gören
          hakkından geleceğiz. Şimdi beni iyi   dostluklar kurup, başarılı çalışmalara   yolcuların bütün yol yorgunluğu gitmiş,
          dinleyin! Hani şu Merzifonlu Çingene   katılmalarını sağlayınca kaymakam karısı   otobüsün içine neşe gelmişti. Muhittin
          yok mu, hani şu Ayıcı Arif dedikleri… “  olmanın tadını alır da bir nebze rahatlar.   hemen planı uygulamaya başladı.
                                              Cahil Anadolu kadınına medeniyeti sizler   Hiç haberi yokmuş gibi camı indirip
           Hala mel mel bakıyorlardı. “Hee                                       Çingene’ye seslendi:
          var, ne olmuş ki Ayıcı Arif’e? ”der   getireceksiniz Nermin Hanım, sizin gibi



                                                                                                       hekimcebakis.org  21
   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26