Page 22 - Hekimce Bakış Dergisi 101. Sayı
P. 22
“Hoop Arif ağa! Çekil kenara da ****** Ayının ön dişleri bütün çirkinliğiyle
geçelim! Bugün bahşiş alacak gün Arif hileci adamdı doğrusu. Önceki gece çıkıverince seyircilerin arasından hayret
değil. Kaymakam beyimiz teşrif ediyor kendisine fısıldanan ne varsa maniye nidalarıyla karışık alkışlar yükseliyordu.
Suluova’mıza, hadi bizi oyalama da çek Böyle böyle, bütün çıkarcı, yalancı,
düzmüş, Suluova haramilerini teker teker
şu koca oğlanları kenara! ” dolandırıcı takımını sayıverdi Ayıcı Arif.
ele vermeye başlamıştı. Çırağı Kopil Sadi,
Arif bunu duyunca daha da coştu: elindeki defi öyle makamlı çalıyordu ki, Gösteri bitmiş, Nermin kahkahalara
boğulmuştu. Mustafa Soyak, şimdi
Arif’in her cümlesi cuk diye yerli yerine
“Muhittin ağabey, sen de mi düşmansın ellerini beline koymuş ciddileşmişti.
kardeşine! Vali beyimin elini öpmeden oturuyordu. Önce kaymakama övgüler Henüz tanımadığı birilerinden gelen
düzdü, ardından Suluova’yı bir güzel
gidersem şart olsun eve varmadan vurur üstü örtülü mesajın manasını anlayacak
methetti. Sıra haramileri teker teker
beni koca karı. Devletin başı gelmiş de kadar ferasetli adamdı genç kaymakam.
tanıtmaya gelmişti. Muhittin de diğer
iki güzel laf etmeden koyuverip geldin mi
uğursuz herif diye topa tutar beni evde!“ defi eline geçirmiş, neşeyle çalıyordu Çingene’nin sözünü kesti:
arkasında:
Muhittin kaymakama dönüp, “Maksat hâsıl oldu ayıcı kardeşim.
“ İhaleci Muzaffer nasıl yürüyor kızım Ayıcıkları daha fazla yormadan
“Görüyorsunuz Kaymakam beyim! Bu göster kaymakam beye! ” diye bağırınca çeşmenin başına yollan yavaş yavaş!
edepsiz Çingene’yi öldürsem çekilmez mübarek hayvan bilmiş gibi kıvırmaya Biz de şu ağaç gölgesinde biraz
şimdi. Tensip buyurursanız aşağıya başlıyor, soluklanalım şoför beyle. Anlaşılan onun
birlikte inelim de iki satır derdini söyleyip da söyleyecekleri var! “
“ Hah işte öyle kıvıra kıvıra! Peki,
sadakasını alıversin garibim, “
Karaborsacı Müştak malları tezgâh Muhittin yarı mahcup, yarı gururlu bir
Nermin, gördüklerinden çok etkilenmişti. altına saklayıp da pahalansın diye gülümsemeyle kaymakama yol verdi.
Bulantısı şıppadanak geçivermiş, ayıların beklerken dükkânda nasıl horluyor Fısıldaşarak gözden kayboldular.
kıvrak figürleri neşesini yerine getirmişti. güzelim, haydi yat göster bakalım! ”
Mustafa’ya sokuldu: Sulakyurt ve diğer Anadolu kasabaları,
Bu sefer de iki hayvan birlikte tıpkı masallardaki prensesin kendisini
“Ay hadi Mustafa, hem biraz soluklanmış yuvarlanıyordu yerlerde. Seyredenler öperek uyandıracak prensi beklemesi
oluruz biz de. Dışarıda hava ne kadar gülmekten kırılıyordu. “Kopuk oğlan, hadi gibi mahmur bir uykudaydı. Otobüslerin
güzel baksana, orman, kuşlar, ayılar, sen de Matbaacı Şinasi amcanı yapıver biri gelip, biri gidiyordu bu yoksul, cahil,
Çingeneler…” demesiyle kaymakam bize. Yalan yanlış haber yazıp parsayı çaresiz kasabalara.
merdivenlerden iniverdi. toplayınca nasıl sırıtıveriyormuş?”
22 hekimcebakis.org