Page 42 - Hekimce Bakış Dergisi 91. Sayı
P. 42
Darbe girişimi nedeniyle yaşamını yitiren tüm nedenle de taraf devletler, sadece keyfi ihlalleri önleme
insanlarımızın yakınlarına baş sağlığı diliyor ve acılarını değil aynı zamanda bu fiilleri suç sayma ile yükümlü
paylaşıyoruz. oldukları gibi kendi güvenlik kuvvetlerinden gelecek
Demokratik hak ve taleplerimizin takipçisi olacağımızı ihlalleri de önlemekle yükümlüdürler. Devlet tarafından
bildiriyor, demokratik laik parlamenter sistemi ayakta gerçekleştirilen yaşam hakkı ihlalleri en ağır ihlallerdir.”
tutmak için ülkemizdeki, bütün emek ve demokratik kitle
örgütlerini, demokrasi ve özgürlüklere sahip çıkmaya 1997 yılında BM Genel Kurulu’nda oy çokluğu ile kabul
davet ediyoruz. edilip, en son 2014 yılında Türkiye’nin de içinde olduğu
117 ülke tarafından desteklenen “ölüm cezalarının tüm
BURSA TABİP ODASI YÖNETİM KURULU dünyada kaldırılmasına kadar erteleme” çağrısı ve
ilgili uluslararası düzenlemelerin çok öncesinde, 1981
ÖLÜM CEZASI VE HER TÜRLÜ yılında, meslek örgütümüz TTB’nin de üyesi olduğu
Dünya Tabipler Birliği ölüm cezalarının uygulanmasında
YAŞAM HAKKI İHLALİNE hekimlerin görev almasının etik dışı olduğunu açıklamıştır.
Cenevre Bildirgesi ışığında hekimin insan yaşamına en üst
KARŞIYIZ saygıyı gösterme zorunluluğu hatırlatılarak 2013 yılında
Brezilya’da toplanan Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulu,
21 Temmuz 2016 ölüm cezalarının kaldırılması yönündeki BM çağrısını
destekleme kararı almıştır.
15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi
üzerine bu girişimde bulunanların cezalandırılması için Türkiye ölüm cezasını başta Anayasasının 38. Maddesi
yapılan tartışmalarda ölüm cezası gündeme getirilmiş, olmak üzere mevzuatından tümüyle çıkarmış, yanı sıra
siyasetçiler tarafından yeni bir yasal düzenleme yapılarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek 6 nolu ölüm
uygulanabileceği mesajları ile topluma yönelik yanıltıcı bir cezasının kaldırılmasına dair protokol, Türkiye tarafından
algı oluşturulmuştur. 26.06.2003 tarihli 4913 Sayılı ölüm cezasını ortadan
kaldıran kanunla kabul edilmiş ve Resmi Gazete’nin
Toplumlarda değişik dönemlerde, adalete olan güvenin 01.07.2003 tarihli sayısında yayımlanmıştır.
sarsılmasıyla yakın ilişkili olarak intikam alma güdüsü taşıyan
talepler dile getirebilmektedir. . Toplumsal sözleşmeler ve Türkiye AİHS’e ek 13 nolu Protokol’ün de tarafıdır. Türkiye,
hukukun üstünlüğü ilkesi ile işleyen sistemler, toplumların bu Protokol ile ilgili 16/10/2005 Tarih ve 5409 Sayılı “İnsan
nefret duygularını, intikam almaya dayalı ve linççi Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesine Ek,
yaklaşımlarını hukuka dayalı, insan haklarına saygılı nesnel Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına Dair 13 No’lu
yaklaşımlara dönüştürme yükümlülüğü taşımaktadırlar. Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Gerek ölüm cezası talebinin “demokratik hak” olarak Kanun”u çıkarmıştır. 01/06/2006 tarihinden itibaren
tanımlanmaya çalışılması, gerekse bir başka olağandışı ve yürürlük kazanmış olan 13 No’lu Protokol şöyledir:
baskıcı, insan haklarının tümüyle askıya alındığı bir dönem
olan 12 Eylül darbe döneminde kullanılan “asmayalım da “Madde 1. Ölüm cezasının kaldırılması
besleyelim mi” ifadesini çağrıştıran söylemler sorumluluk
sahibi yaklaşımlar olarak kabul edilemez. Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse ölüm cezasına
çarptırılmayacaktır ya da bu cezası infaz edilmeyecektir.”
Ölüm cezasını geri getirme girişiminin gerek ulusal
gerekse uluslararası açıdan ağır hukuksal ve siyasal Devlet yetkilileri tarafından ölüm cezasının uygulanması
sonuçlarının olacağı öngörülmelidir. Ölüm cezası yaşam yönündeki hukuki düzenleme önerisi, süreç geriye
hakkını ortadan kaldıran bir devlet şiddeti, dolayısıyla dönük işletilemeyeceğinden, toplumda yaşanan kaygı
tüm uluslararası belgelerde yer alan yaşam hakkı halinin yarattığı infiale karşı, nefret ve intikam duygularını
ihlali kapsamında değerlendirilmektedir. Yaşam hakkı, körükleyici sonuçlar doğurabilecek, sorumsuz, toplumu
korunması gereken en öncelikli haktır. yanıltıcı bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir.
Devletler tarafından bir ceza olarak yaşam hakkının Ölüm cezasının uygulanmasını sağlamaya yönelik her
ortadan kaldırılması, geri dönüşü olmayan ve giderilmesi türlü yasal düzenleme, ileriye dönük olarak ülkemiz için
olanaksız zararlara yol açarak insanlık değerlerinin yok çok ağır siyasal, hukuki, kültürel ve sosyolojik sonuçlar
sayılmasına neden olur. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan doğurabilecektir.
Hakları Komitesi de bunu açıkça ifade etmektedir: “Yaşam
hakkı, bütün hakların en üstünde yer almaktadır ve ulusun Türk Tabipleri Birliği olarak, her dönemde olduğu gibi,
güvenliğini tehdit eden olağanüstü bir durumda dahi bu bu dönemde de, ölüm cezasına ve her türlü yaşam hakkı
hakka çekince konmasına izin verilmez. ihlaline karşı olduğumuzu kamuoyuyla paylaşırız.
Kişiler, yaşam hakkından keyfi biçimde alıkonulamaz. Bu TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ
42 Hekimce Bakış

