Page 55 - Hekimce Bakış Dergisi 93. Sayı
P. 55
İlk gün en yakın tur olan eski başkent mystheka ya gittik. Çıldır savaşı sonrası (1578) türklere geçen bölge 1828
muhteşem manzarası, sert rüzgarıyla tepedeki Jvari osmanlı rus savaşı sonrası ruslara bırakılmış. Daha sonra
manastırı ilgi çekici olsa da 2 adet kilise, manastır ve bölgedeki müslüman ve katolik gürcülerin önemli bölümü
katedralden oluşan turda bi süre sonra bayıyorsunuz. anadolu ve istanbula göçmüşler .II . Dünya savaşı sırasında
neyse ki 4 saat sürüyor. Hıristiyanlığı Gürcistana getiren da kalan müslüman ahıskalılar sovyet yönetimince
aziz nino nun Ürgüpten kalkıp ilk buraya gelip yerleşmesi sürülüp yerine ermeni nüfus yerleştirilmiş.
ve buradan da singnagi’ye olan yolculuğunun hikayesi
meraklıları için ilginç olabilir. komik olan ise rehberin
nino’dan bahsederken sanırım anadoludan kalkıp gelmesi
nedeniyle devamlı bize türk nino vurgusunu yapmasıydı.
Belki de türklerin anadoluya 11. yy sonrası geldiğinden
haberi yoktu.
İkinci gün iki buçuk saat süren yolculuk sonucu hemen
türkiye sınırı yakınında mağara kasaba Vardzia ya ulaştık.
Bizim kapadokyanın küçük ölçeklisi olan bölgede 500
den fazla oyulmuş mağara var. tırmanmak biraz yorucu
olsa da yukarıya vardığınızda mtkvari nehrinin yarattığı
vadinin manzarası görülmeye değer. Efsaneye göre
mağaraları ilk keşfeden buralarda çocukken oynayan
ünlü Gürcü kraliçesi tamar imiş. mağara kilisede eğer
açıksa tamar ın büyük bir freskini görebilirsiniz.
1184-1213 yılları arasında ülkeyi yöneten kraliçenin adı
bazı dillerde tamara olarak da anılıyor. İktidarda olduğu
dönem içinse Gürcistanın altın çağı deniyor.
Gezi sonrası mtkvari nehri yanında yerel bira eşliğinde
yöresel gürcü yemeği odzhahuri yi mideye indirip
akhaltsikhe yani ahıskaya doğru yola çıkıyoruz. Bölgedeki en önemli yapı rabati kalesi, Harap olan yapı
bizim de maddi ve teknik desteğimizle yapılan restorasyon
ile 2012 yılında ziyarete açılmış. Yapılan yenileme
çalışmaları ülkemizde yapılan restorasyon rezaletlerinin
bir benzeri. Şıkır şıkır yepyeni bir kale yaparken orjinal
planı hiçe sayıp kale içinde ki camiye kat çıkmak dahil
içerideki medreseyi beton plakalarla kaplamış ağaç
işçiliklerini suntadan kesip boyamışlar. İşin içinde bizim
parmağımız olması da en acısı tabi. tarihi dokuyu göz
ardı ederek yapılan bu yenileme keşke hiç yapılmasaydı
daha iyiymiş diyor insan, tam bir rezalet.
Günün son ziyaret noktası Borjomi. milli park olan bölge
şifalı sularıyla ünlü. Çeşmelerden akan sülfür ve demir
içerikli sıcak ve ılık maden suları 1896 dan beri şişelenerek
satılmakta ve ihraç edilmekteymiş. Vadi boyunca devam
eden park yeşilin ve akan suyun birlikteliğiyle güzel bir
yürüyüşe imkan veriyor.
Üçüncü gün Gürcistana geliş amaçlarımızdan biri olan güzel
şarapların üretim bölgesi telavi ve kakheti ye gittik. Doğruyu
söylemek gerekirse hayatım boyunca şaraptan anlayan biri
olamadım bir türlü. İçindeki tatları ayırmaya çalışmalara da
kafam basmaz. Benim için önemli olan içilebilir olmasıdır, bir
de yanındaki dost sohbeti. . Bana sorarsanız şarapları güzel
ama bizimkilerden de çok fazla değil.
Hekimce Bakış 55

