Page 104 - Hekimce Bakış Dergisi 103. Sayı
P. 104

mağrur bakışlarıyla gelenleri   sultan, kah oturaklı bir büyükelçi   pamuğu hazırladı. İsmet’in gözleri
                                                                                                                                         süzüyor. Koridorun yan duvarlarına,   eşi oluyor; gelenleri hükmü altına   dolmuştu. Dedesini gömdükleri
                                                                                  İÇİMİZE                                                binanın huzurunu arttıran soluk sarı   aldığından o kadar emin ki:   akşam dağıtılan helvanın acı tadını
                                                                                                                                         ışıklar yayan aplikler yerleştirilmiş;
                                                                                                                                                                                                         anımsadı.
                                                                                                                                                                         “ Hayarpi, konuklarımıza kahve
                                                                                       BAKIŞ                                             pencereleri örten mor kadife    ikram edelim,”diye buyurdu.     “Şurada lokum olacaktı Hayarpi,
                                                                                                                                         perdeler yüzyıllık yalnızlıklara
                                                                                                                                         arkadaşlık ediyor.              İsmet, “Zahmet etmeyin teyze,   ikram et konuklarımıza lütfen. Sizi
                                                                                                                                                                         daha gidecek başka yerlerimiz   dün beklemiştim aslında. Bir sorun
                                                                                                                                         “Her yer yaşlı kokuyor. Canlı canlı   var,”diyecek oldu. Mayranuş’un   mu çıktı evladım?”
                                                                                                                                         gömmüşler bu insanları” diye    gözlerindeki ışık söner gibi oldu.
                                                 Dr. Ömer Levent SOYDİNÇ  |  leventsoydin@yahoo.ca                                       düşündü İsmet. Aklına dedesi geldi.   Onlara refakat eden yaşlı kadın   İsmet, şaşkınlıktan küçük dilini

                                                                                                                                         Germencik’te geçirdiği yaz tatilleri,   fısıltıyla konuştu:     yutacaktı. Hayarpi’ye baktı. O da
                                                                                                                                                                                                         şaşkındı:
                                                                                                                                         dedesiyle güreşe tutuştuğu
               YİNE GELİN E Mİ?  KRKIN HAMETS’EK?                                                                                        harman yeri… Dedesi                                                  “Evet, teyzeciğim. Aşıları
                                                                                                                                         öldüğünde yatağının başında                                          bugün teslim alabildik. “
                                                                                                                                         bütün akrabaları ağlaşmıştı.
                Halaskâr Gazi Caddesi’nin bildik   Ulan adı da bir tuhafmış, bir türlü   açtı. İsmet’in gözlerine tedirgin                                                                                    Muzip bir kız çocuğu gibi
               kalabalığını, bir an önce tipiden   ezberleyemedim. Dur bakayım,   olduğunu anlamalarını istermiş gibi                    “Meğer ne güzel ölmüş,”dedi.                                         gülümsedi. Aşısı yapıldı,
               kurtulma telaşı almıştı. Süleyman,   telefonda yazacaktı.”      baktı:                                                    Süleyman, “Bir şey mi dedin                                          aşı ekibi bir an önce tası
               bir yandan arabayı kaydırmamaya   Süleyman, onu işitmiyor bile. Gözü   “Buyurun, kime baktınız?”                          ağabey?”diye sordu.                                                  tarağı toplayıp çıkmaya
               çalışıyor, öte yandan kaldırımdaki   eteklerde hergelenin!                                                                                                                                     hazırlanıyordu:
               kızları kesiyordu. Turuncu aslan                                Gözü, Süleyman’ın elindeki aşı                            “Yok, bir şey Süleyman, haydi                                        “Biliyor musunuz çocuklar, o
               logolu bankanın önündeki kestaneci,   “Hah, buldum. Artigiana Huzurevi.   çantasına kaydı. İsmet’in yanıtını              acele edelim; akşam oluyor.”                                         gün beni gömdüler…”
               bir yandan müşteri çekmek için   Harbiye Askeri Müzesi’nin tam   beklemeden:                                              Son odaya geldiklerinde yaşlı
               yırtınıyor, öte yandan az ilerideki   karşısında, soldaki ilk sokaktan   “Anladım, aşı için geldiniz. Kaç kişi            hizmetli, kapıyı tıklatıp kısa bir                                   İsmet de Süleyman da soran
               simitçinin tablasında kaç simit   gireceğiz.”                   için geldiniz?”                                           süre bekledi. Ses gelmeyince                                         gözlerle baktı Mayranuş’a.
               kalmış olabileceğini hesaplayordu.   Süleyman hala kaldırımda:                                                            kapıyı usulca açıp, kafasını                                         Mayranuş, pencereden
               Kavruk suratlı oğlanı kıskanıp                                  Ermeni aksanıyla konuşuyordu.                             içeriye uzattı. Adamlara                                             dışarıya bakarken boşlukta
               kıskanmayacağına karar verecekti.   “Hangi sokakmış ağabey?”    “Beş kişi var listede. Dün gelecektik                     dönüp, “Buyurun, Mayranuş                                            biriyle konuşuyordu sanki. Belli
               Kırmızı ışık yandı. İsmet, her   “Setbaşı Sokak diyor burada”   ama bir gecikme yaşandı.”                                 hanım müsait,” dedi.                                                 belirsiz fısıldadı:
               zamanki aceleciliğiyle homurdandı:                                                                                                                                                              “O der jan, inch’pe’s
                                               “Sokayım setine de başına da ”diye   Yaşlı kadın, yanıtı beklemeden                       Mayranuş kapkara gözlü,
               “Ulan bir kere de yakalanmayalım   tısladı.                     önlerine düştü. Koridorda ilerlerken                      bembeyaz saçlı, kambur mu                                            herrats’ar mezanits’: O how,
               şu kırmızı ışığa be!”                                           yanıtladı:                                                                                                                     inch’pes nrank’ spanets’in
                                               İsmet, onu duymadı. Süleyman da                                                           kambur, şirin mi şirin bir kadın.   “Kendini Selamiçeşme’deki   k’ez Hrantin - Ah, canımın içi! Nasıl
               Öyle bir söyledi ki Süleyman üzerine   öyle istemişti zaten.    “Evet, ama sorun değil efendim.                           Gülerken gözleriyle, hatta tüm   konağında sanıyor hala. Siz işinizi   bırakıp gittin bizi? Ah, nasıl kıydılar
               alındı:                                                         Zaten hepsi de Alzheimer hastası.                         benliğiyle gülüyor. Gözkapaklarını
                                               Artigiana Huzurevi’nin kırmızı şık                                                                                        yapın bir an önce, ona bakmayın   sana Hırant? -
               “Ne yapabilirim ağabeycim? Kar   tuğlalarla çevrili siyah kapısının   Geciktiğinizi anlamamışlardır.”                     saran yüzlerce çizgide saklı kederi,   lütfen.” Mayranuş’un koluna girdi:  Hayarpi’nin kirpikleri ıslandı. Aşıcılar
                                                                                                                                         acıyı, düş kırıklığını saklamak
               yağınca böyle…”                 iki kanadının yanında uzanan    Bunu şikâyet etmek için mi                                istercesine gülüyor Mayranuş.   “Mayranuş Hanımım, bu beyler size   da üzülmüştü. Neye üzüldüklerini
                                               pervazlara tıpatıp aynı beyaz   söylüyordu, yoksa dikkatli olmaları
               Açıklaması kendisine de saçma                                                                                             Sağ elindeki bastona dayanarak,   gençlik aşısı yapmaya gelmişler.   bilmiyorlardı. Mayranuş, cansız
               gelmiş olmalı ki susup kaldırımdaki   saksılar yerleştirilmişti. Bina binlerce   için bir anımsatma mı yapmıştı?          oturduğu koltuktan doğruldu:    Müsaade ederseniz, yatağa       kolunu pencereden uzatıp el salladı.
               kızlara döndü yeniden.          yıllık kadim Anadolu medeniyetinin   İsmet’in içinde bir şey koptu.                                                       oturmanızı istiyorlar.”         Odadakiler çıkarken arkalarından
                                               tortusunu gören gözler önüne    Merdivenleri çıkınca alt kattakinden                      “Oo, kimler gelmiş böyle? Geçin
               İsmet, suç bastırır gibi:       seriyordu. Kapıyı gri önlüklü,   daha geniş bir hole ulaştılar. Sağlı                     evladım, oturun lütfen.”        Mayranuş, uslu bir genç kız gibi   seslendi:
               “Hayır, aşılar ısınacak şimdi.   yüzünde gergef gibi işlenmiş   sollu odalara açılan büyük kapılar                        Konuşurken kah haşmetli bir haseki   edebiyle oturdu yatağın ucuna.   “Yine gelin e mi?”
               Nerede demiştin şu huzurevi?    kırışıklıklarıyla, ak saçlı bir kadın   asık suratlı bir mürebbiyenin                                                     Süleyman, enjektörü, aşıyı,





               104  hekimcebakis.org                                                                                                                                                                                               105
   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108   109