Page 73 - Hekimce Bakış Dergisi 104. Sayı
P. 73

kenarlarını dikkatle hizalayıp    Nakilbend Sokak’ta hayat, o   yükünden habersiz, anlatıyor
                  kabartarak başına geçirdi. Her   sabah da aynı yeknesaklıkla    da anlatıyordu. Fazlı’yı Mercan
                  şey tamamdı. Dairenin kapısını   yeniden başlıyordu.            yokuşundaki Malatyalılar
                  çekti. Anahtarı bulmak için     ******                          Kıraathanesi’nde tanıyalı
                  paltonun ceplerinde hummalı bir                                 henüz on beş gün olmuştu.
                  araştırmaya girişti. Bulamadıkça    Fazlı, ellerini paltosunun   Anlattıklarına bakılırsa, köyden
                  heyecanlandı, heyecanlandıkça   ceplerinden çıkarmadan yürüyor,   kaçtığından beri tanınmamak
                  tuvalete gitmeyi unuttuğunu     geveze herifi dinlermiş gibi    için kimselerle fazla yüz göz
                  hatırladı. Neyse ki, korktuğu gibi   yapıyordu.                 olmadan yaşıyormuş Suphi.
                  olmadı. Anahtar, kilidin içinde    “Konuş sen konuş. Son sözlerini   Sırtçılık işini de yanına sığındığı
                  üç kere döndü, kilidin yuvası   de geriye koyma bakalım.        Berbat Dalyan’dan öğrenmiş.
                  acı çeker gibi üç kere gıcırdadı.   Ağanın karısını da böyle    Dalyan bu âlemin en bıçkın
                  Boynuna geçirmek için yağlı     gevezelik ederek mi kandırdın   adamıymış bir zamanlar. Lakin
                  urgan almaya giden birinin,     Allahsız pezevenk! Bak bak      elden ayaktan düşünce bileğine
                  kapı anahtarını bulduğuna       bak! Şunun meymenetsiz          de fazla güvenemediğinden
                  sevinmesine şaşırdı.            suratına bak! Ulan gül gibi Asiye   hurdacılığa başlamış; Suphi’yi de

                  Bir zamanlar, zengin bir halı   bacı sana mı gönül indirecek    güçlü kuvvetli diye yanına almış
                  tüccarına yuva olan yaşlı bina   sandıydın nursuz eşkıya? Kadının   zaten. Gel zaman git zaman
                  işten anlamayan inşaatçıların   peşinde aylarca dolaşmışsın da   mesleğin bütün inceliklerini
                  elinde iyice maskaraya          kimselerin haberi olmamış öyle   ondan öğrenmiş Suphi. İşe yarar
                  döndükten hayli sonra odalara   mi? Meraya çıkılacak günü fırsat   antikayı daha uzaktan görür
                  bölünerek apartmana çevrilmişti.   bildin de evde kimseler yokken   görmez şıp diye anlıyor, sahibi
                  Ahşap merdivenlere yöneldi.     zavallının başına alıcı kuşlar gibi   gözü açık biri çıkmazsa üç beş
                  Kar bastırdı bastıralı sofaya,   çökmeyi bildin he mi? Ağamın   kuruşa kapatıyormuş güzelim
                  merdivenlere, duvarlara sinen   arı yerde kalır belledin değil mi?   fincanları, vazoları, halıları,
                  soğan kızartması kokusu daha    Kalmaaazz, katiyen kalabilemez!    kalem işlerini. Hatta camii
                  bir kesifleşmişti sanki.        Bak İstanbullara kaçtın da ne   müezzinlerini bile ayarlamış
                                                  oldu, bulamadık mı seni uğursuz   şerefsiz Suphi. Yüzlerce yıllık hat
                  “Bu fakirler de âlem doğrusu.   şeytan? Evvel Allah ağam eliyle   eserlerini kim vurduya getirip
                  Patates soğan yemekten hiç      koymuş gibi buldu adresini.     heriflerin elinden kapıyordu.
                  bıkmıyorlar.”
                                                  Allah’ıma çok şükür ki kanını    İki yıl önceki vukuatı aklına
                  Kendi haline bakmadan zavallı   içmeğe beni münasip gördü.      getirdiğinde ölecekmiş gibi
                  komşularının haline acıdı. Dışarı   Onun mübarek öcünü alma     korkuyordu. Ağanın intikam
                  çıkar çıkmaz burnuna taze kar   fırsatı benim elime geçti çok   ateşini hala ciğerine değecek
                  kokusu geldi. Sokak yavaş yavaş   şükür. O pis kanını şu bembeyaz   kadar yakınında hissediyordu.
                  canlanıyordu. Kaldırım taşlarına   karların üzerine akıtmaya az   İşini gördükten sonra kadını
                  yapışarak aylarca erimemeye     kaldı. Hele şu metruk binanın   oracıkta boğmadığına çok
                  yemin etmiş gibi duran buzlarda   arkasını bir dönelim de Allah   pişman olmuştu. Korkuya kapılıp
                  kaymamaya dikkat ederek         kerim…”                         köyü terk etmeseydi belki kadın
                  yürüyordu.
                                                  Suphi, bir yandan hızlı hızlı   hiç konuşamayacaktı. Fakat
                   “Dua edelim de Nalbur Hasan    yürüyor, bir yandan da          ağanın küçük oğlu Bedrettin’in
                  dükkânı erken açmış olsun bu    yanındaki delikanlının içinden   olan biteni gördüğünden
                  sabah!”                         geçen nefret katarlarının       haberi yoktu. Tecavüz hadisesi
                                                                                  daha akşama kalmadan





                                                                                                             73
   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78