Page 68 - Hekimce Bakış Dergisi 86. Sayı
P. 68
Hekimce Bakış 81
etmektedir. Ancak bazı termik santrallerin
Ancak 3213 sayılı yasanın sağladığı ithal kömüre dayalı olması da termik santral
kolaylıklar da yeterli bulunmamış (!) savunucularının ayrı bir çelişkisidir. Enerji ve
olacak ki özellikle ‘dış sermayeyi çekme’ Tabii kaynaklar Bakanlığı’nın Elektrik Üretim
adına 2004 yılında 5177 sayılı yasa Sektör raporu-2013’e göre ülkemizdeki
ve 2010 yılında 5995 sayılı yasa ile tüm taş kömürü ve linyit kaynakları, kurulu
madenciliğin önündeki engel (!) olarak ve kurulacak termik santraller ile elektrik
üretiminde kullanılması hedeflenmiştir(2).
görülen birçoğu çevre ve insan sağlığı Ülkemizin 2012 yılında 120.09 milyon ton
ile ilgili yasa maddeleri büyük dikkatle petrol eşdeğerini (milyon tep) geçen yıllık
ayıklanmıştır. enerji üretimi 2011 yılına göre yaklaşık %
4.9’luk bir artış göstermiştir. 2012 yılında enerji
Bu yasalar ile maden yasasında yapılan üretiminde %32.7 ile kömür birinci sıraya
değişiklikler ile Çevre Etki Değerlendirmesi yükselirken, bunu %31.1 ile doğalgaz, %26.0
(ÇED) süreci kolaylaştırılmış, maden şirketlerine ile petrol izlemiş, geri kalan %10.2’lik bölüm
tahmin edilen rezervin %10’nu ÇED sürecini ise başta hidrolik olmak üzere yenilenebilir
tamamlamadan ve Gayri Sıhhi Müessese (GSM) kaynaklardan karşılanmıştır. 2010-2012
ruhsatı almadan çıkartma hakkı verilmiştir. dönemi karşılaştırıldığında kömürün birincil
ÇED süreci ile sadece o zamanki adı ile Çevre enerji üretimindeki payının sürekli arttığı
ve Orman Bakanlığı yetkilendirilmiş; ÇED görülmektedir(3). Ocak 2014 itibarı ile üçü ithal
için gerekli inceleme süreci sadece üç ay ile kömüre dayalı olmak üzere, kömüre dayalı 10
sınırlandırılmıştır. Böylece madencilik gibi termik santral inşa halindedir ve bu durum
çevre, insan sağlığı ve tarihi miras için en elektrik üretiminde birincil kaynak olarak
riskli bu sektörde gerekli incelemeler bilimsel kömürün kullanılması politikalarının devam
yöntemlerle tam ve ayrıntılı yapılmadan ettiğini göstermektedir.
madenlere izin verilmesinin önü açılmıştır. Bu
yasa ile ülkemizin milli parkları, kıyı şeritleri,
tarihi ve doğal sit alanları, tarım alanları, su
havzaları hatta askeri bölgeleri madenciliğe
açılmış; adeta ülkemizin ekosistemleri, çevre
ve insan sağlığı madencilik uğruna gözden
çıkarılmıştır. Bu yasa değişikliklerinin doğal bir
sonucu olarak ‘amaca ulaşılmış’ ve ülkemizin
çeşitli bölgelerinde hızla maden sondajları, yeni
maden ocakları açılmaya başlamıştır. Değerli
metal madenciliğinin yanı sıra özellikle ÇED ve
ruhsatlandırma sürecinin çok basitleştirilmesi
sonucu Ege ve Akdeniz bölgelerimizde taş
ve mermer ocakları sayısında büyük bir artış
olmuştur(1).
2. Kömür madenleri ve termik santraller
Diğer yandan elektrik üretiminin büyük bir
bölümünün termik santrallerden yapılması;
son otuz yıllık dönemde buna ağırlık verilmesi,
olayın diğer bir boyutunu oluşturmaktadır.
Ülkemizin kömür üretiminin %85’e yakın
kısmı termik santrallerde kullanılmaktadır.
Özellikle linyit kömürüne dayalı termik
santralleri savunanlar; elektrik üretiminde
yerli kaynakların payını artırdıklarını iddia

