Page 66 - Hekimce Bakış Dergisi 90. Sayı
P. 66
fROTMAN
laşan hafif, küçük yükleri, üstlerinde soluk, terli ve dindiremeyen parmak uçlarında hissediyordu.
tozlu, savaş yorgunu giysileriyle. Yüzleri kavruktu. Kaç gündür midesine ot ve bitki kökleri dışında
Gözleri gece karanlığındaydı. Önce dağın tepesine bir şey girmemişti. Belki ağrıları açlığındandı. Ama
bakıp kararıyor, sonra dağın öteki tarafını düşün- savaş başlayalı ve Arıs gideli yiyecek hiçbir şeyle-
ri kalmamıştı. Ev tamtakırdı. Kapının sağ yanında
dükçe karanlıktan aydınlığa çıkar gibi ışıldıyorlardı.
Yola koyulduktan kısa bir süre sonra, içinden bir köşede duran boş çuvalın içindeki iki avuç buğdayı
ses Tanrının dileklerini kabul ettiğini söylüyor- Bege köyden ayrılırken ceplerine doldurmuş, yol-
du. Durdu. Ayakları gerisin geri dilek ağacına çe- da birer ikişer dişleriyle öğütüp karnını doyurmaya
kiyordu onu. Geri döndü. Dilek ağacına tekrar çalışmıştı. Bir anda kafasında, öyle güçlü bir şim-
vardığında bağladığı bez parçasını aradı. Bulama- şek çaktı ki, feri kaçmış gözlerinden bir ışık seli aktı. dr. GönÜl malaT gonulmalat@hotmail.com
dı. Çoktan çözülmüş, köye doğru esen rüzgârla İnce kapkara hilal şeklindeki kaşları, torbalanmış
savrulmaya başlamıştı bile. Dilek ağacından köye göz kapaklarının altındaki ve gergin, solgun du- www.hekimcebakis.org
dönmeye karar verdiklerinde Bege ve köpeği daklarının yanlarındaki karanlık, derin çizgiler bile
dağa doğru tersine akan bir ırmağı çevirmeye ça- ışıl ışıldı. Bege’nin yaydığı ışık karşısındaki Kekiği kilikYa’ dan
bile aydınlatmıştı.
lışan yan yana, yalnız iki su damlası gibiydiler.
Eve döndüklerinde güneş batmak üzereydi. Yor- Bege sağ memesini elbisesinden dışarıya çıkardı.
gunluktan ağırlaşan vücudunu, hem yatak hem İri, gergin, acılı kutsal kubbenin koyu kahve renk- mavi YOlcUlUĞa
de koltuk olarak kullandıkları dikine siyah çizgileri li dik, isyan eden tepesini sol elinin iki parmağı
olan bordo renkli çek yatağın üzerine attı. Ayaklarını arasında buluşturdu. Altına uzattığı sağ avucuna
yanlamasına uzattı. Köpek de odanın karşı köşesin- sağdıkça sağdı. Tatlı bir sıcaklık yayıldı eline. Kısa
de havan mermisinin açtığı gediğin önüne uzandı. sürede avucunu dolduran lekesiz, kar beyazı, ök- anat ve sanatla uğraşmak insanı hayata Güzel ülkemizin edebiyatta ve sanatta kendini bulan
dört bir yanındaki hekimlerle 7 kent – 7 matine deyip
bağlayan aort damarı demiştik daha önceki
Sırtını evi terk ederken kadının gediğe tıkıştırdı- süz kalmış, ana sütü parmaklarının arasından taşı- Syazılarımızda. Sanatın yer almadığı bir dünya da Gümüşlük’ ten yollara döküldük.
ğı şilteye dayadı. Kulaklarını dışarıdan gelecek bir yordu. Tüm parmakları ıslanmıştı. Avucunu ağzına insan oksijenlenemez nefes alamaz, hayat damarları Ben sizlere dördüncü Adana ve beşinci Samsun
sese gözlerini Bege ye dikti. Korkularını sağmaya yaklaştırdı. Ağzının içinde hareket edemeyecek kopmuştur demiştik yine. matinelerinden bahsedeceğim. Adana deyince
başladı Bege’nin bakışlarından. Bege oturduğun- kadar kurumuş dilini uzattı. Avucunu yaladı, yala- İşte böyle bir nefes darlığı sürecinde başladı TTB zaten hemen anlamışsınızdır konunun YAŞAR
da tüm vücudunun ağrıdığını hissetti. Başı, boynu, dı. Yediği deve dikeninin, gevenin, çoban yastığı- Kültür Sanat Kolu’nun edebiyat matineleri. TTB Kültür KEMAL olacağını. Ölümsüz yazarı andık “Sessiz
bacakları, kolları ağrıyor. En fazla da memelerinde nın kokusunu aldı sütünde. Hangisinden geldiğini sanat kolunda yer alan edebiyata gönül vermiş Dr. Gemi” yle yolculuğa başlayışının birinci yılında.
vardı ağrı. Ellerini dokunduramıyordu. Gergin ve tespit edemediği tatlı bir acısı da vardı. Avucunun Ali ÖZYURT ve edebiyat eleştirmeni Dr. Ayşegül Adana Tabip Odası ve Seyhan Belediyesi’ nin o eşsiz
sertti. Sanki patladı, patlayacak kadar şişirilmiş bir boşaldığını midesindeki kramplar kesildiğinde fark TÖZEREN öncülüğünde. misafirperverliği Çukurova (Kilikya)’ nın cömert
çift balon yerleştirilmişti göğüs kafesinin üstüne. etti. doğası ve tabii Yaşar Kemal’in köyü Hemite.
Ağırlaşmışlardı da. Ağırlıklarıyla kafasını, uykusuz
ve yorgun gözkapaklarını, hatta vücudunun üst ya- Köpeği bir baş hareketi ile yanına çağırdı. Kekik sağ
rısını aşağıya doğru çekiyorlardı. Adını koyamadan yanına uzandı Begenin. Olacakları anlamışçasına
kaybettiği kızını en son emzirdiği günden kaç gün başını kaldırdı. Ağzını araladı. Bege sağ memesinin
geçti hatırlayamıyordu. Karşı duvarda asılı yapraklı başını uzattı köpeğe. Kutsal kubbenin kutsal suyu-
duvar takvimi Ekimin 13ünde kalmıştı. Ancak, rad- nu son damlasına kadar boşalttı parmaklarıyla kö-
yonun, televizyonun olmadığı köyde, her sabah peğin ağzına. Köpek Begeye doğru başını kaldırdı.
güneşin doğuşuyla kopardığı bir takvim yaprağı ile Doymamıştı. Ağzını şapırdattı. Bir Begeye bir el-
hangi ayda, hangi günde olduğunu bilebiliyordu. bisenin altında saklı diğer kubbeye gözlerini dikti.
Bege sağ elini elbisesinin üzerinden sol memesine
Son kopardığı yaprakta zaman durmuştu.
siper etti. ’’ Olmaz Kekik. O da, Arîsin ‘’dedi. Çünkü
Dışarıdan silah sesleri daha yakından gelmeye baş- Arıs mutlaka dönecekti. İnançlarına göre savaş gü-
ladı. Vücudunu oturduğu koltuğa çekerek, onu nahtı. İnsanın insanı öldürmesi günahtı. O bu gü-
uykuya çeken göğüslerine direniyordu. İki elinin naha ortak olmamıştı. Olamazdı,
avuçlarıyla alttan destek verdi onlara. Ağırlıklarını
Köpek umutsuzca başını Begenin bacağına yatır-
almaya çalıştı. Uyumak istemiyordu.
dı. Yarım kalan uykusuna daldı. Kapının arkasında
Midesinde de ağrıları başladı. Bir gelip, bir giden gittikçe yaklaşan, köpeğin duyamadığı bir ayak sesi
kramp şeklindeydi. Bir bıçak oyuyordu içini. İki vardı. Begenin sağ eli göğsünde, gözleri kâh korku
elinin parmaklarıyla midesinin üzerine bastırdı. dolu, kâh umutlu açılacak kapıdaydı.
Bu sırada avuçlarından kurtulan meme uçların-
dan bir şeyler sızıyordu üstündeki elbisesine. El-
bisesinin ıslaklığını midesindeki ağrılarını henüz
78 Mart 2016 Hemite
76 Mart 2016

