Page 46 - Hekimce bakış 94. Sayı
P. 46
SelMa
FİlİZ bUlUt
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik AD
filizbulut.2816@gmail.com
bahçesinde geziyor, az sonra
çalacak zili bekliyordu. Aceleyle
saçlarını bitirdiğimde okul
zili çaldı. Nöbetçi öğretmen
bağırmaya başladı, herkesi içeri sokmaya çalışıyordu.
Bizde hemen koşarak okula girdik. Dersimiz Türkçeydi.
Sınıfa girdiğimizde çocuklar hep bir ağızdan Selma’nın
saçlarına bakıp “Ooo, Selma saçların çok havalı,”
demeye başladılar. Kimi dalga geçen sözler söylüyor,
kimi gerçekten çok yakıştığını belirtiyordu. Aceleyle
yaptığım saçları inceleme fırsatı bulamamıştım henüz,
saçlarına baktığımda gerçekten küçük esmer yüzüne
Fotoğraf: Necati Taşkın
yakıştığını gördüm. Selma ise bu durumdan oldukça
Güneşin ışıkları hemen önümüzde akan derenin üzerine rahatsız olmuştu. Bana baktı ve “Teneffüste eski haline
vurmuş, derenin üzerinde küçük bir gökkuşağı şeklini getirelim olur mu?” dedi. Ne söyleyeceğimi bilemedim
almıştı. İkimizde sessizce oluşan bu renk dalgalarını izliyor, ilk başta. Sınıfa giren öğretmenimiz derse başlamadan
gelirken topladığımız çakıl taşlarını dereye atıyorduk. küçük bir konuşma yapacağını söyledi. Hepimiz sessizce
Oturduğumuz koca taş, hemen her teneffüs koşarak öğretmenimizin söylediklerini can kulağıyla dinlemeye
geldiğimiz, kimi zaman sessizliğe gömülüp derenin başladık. Öğretmenimiz, ilçeler arası bir hikaye yarışması
akışına hayallerimizi bıraktığımız kimi zaman da bu olduğunu, ilde birinci gelen hikayenin İstanbul’da
sesin eşliğinde birbirimizle en mahrem konuları rahatça yarışmaya gönderileceğini söyledi. Üstelik ödülün de
konuşabildiğimiz bir yer olması dolayısıyla bizim için oldukça cazip olduğunu, yazmak isteyenlerin bu fırsatı
oldukça özeldi. Okulun bahçesinde böyle bir yer olması kaçırmaması gerektiğini belirttikten sonra bu hafta için
huzur veriyordu bana. Babamın atamaları dolayısıyla okumamızı önerdiği kitabı söyledi ve ardından derse
gittiğim birçok okul olmuştu, ancak hiçbirinin bahçesi bu başladı.
kadar güzel ve özel olmamıştı. Derenin sesi öyle berraktı Dersin sonuna kadar göz ucuyla izlediğim Selma, yeni
ki, sınıfta bir sessizlik olduğunda bu sesi duyabiliyorduk. saçlarından hiç memnun görünmüyordu. Ders bittiğinde
Selma’yı bu dere kenarında tanıdım, çoğu zaman benden saçlarını eski haline getirmemi istemesi üzerine
kimseye anlatamadıklarını burada bana anlattı, kimseyle dediğini yaptım. Saçları eski haline geldikten sonra yüzünde
kuramadığı arkadaşlığını benimle burada kurdu. İçine rahatlamış bir ifade belirmişti. Türkçe öğretmenimizin bu
kapanıklığını ve yalnızlığını burada benimle aşmaya hafta okumamızı önerdiği kitabı almak için kütüphaneye
çalıştı. Ben de okula kayıt yaptırdığım günden beri onu gideceğini söyledi. Birlikte kütüphaneye gittiğimizde
asla yalnız bırakmamaya gayret ettim. Başka arkadaşlarım geçen hafta aldığı kitabı teslim edip, önerilen yeni kitabı
da vardı, ama hiçbiriyle Selma ile kurduğum yakınlığı aramaya koyuldu. Kitabı bulup ona verdiğimde gözlerinin
bilerek kurmadım. içi gülüyordu. Kitaplara bu kadar düşkün olduğunu
Uzun ve simsiyah saçları vardı Selma’nın. Her gün arkasına biliyordum, ancak gözlerinin içindeki bu gülümseme ile
tek örgü yapar, ucuna bir lastik geçirir ve sağ kulağının kitaplara aşık olduğunu anladım. Kim bilir dedim içimden,
hemen üzerine küçük uğur böceği kırmızı tokasını takardı. belki de istediği hayatı ya da bana anlattığı hayalleri bu
Bazen saçlarında tokanın kaybolduğunu zannederdim. Bir kitapları okuyarak yaşıyordu. Ben ise bana oldukça sıkıcı
gün annem saçlarımı iki tane balıksırtı örmüştü. Selma gelen kitap okumayı sevmiyordum. Kitap okumanın bir
saçlarıma bakıp, “Saçların ne güzel olmuş,” dedi. “Annem alışkanlık olduğunu Selma’dan öğrendim.
ördü, sen de ördürsene,” dedim. “Benim annem saç Onun önerdiği kitapları okumaya ilk zamanlarda
örmeyi bilmez ki,” dedi. “Her gün saçlarını kim örüyor?” kendimi sıkarak başlamıştım. Bu yolculuğun beni bu
diye sorduğumda “Ben” dedi sesini alçaltarak. Ben de denli alıp götürebileceğini hiç düşünmemiştim. Zamanla
balıksırtı yapmayı bildiğimi, isterse saçlarını örebileceğimi okuduklarımızı birbirimizle paylaşmaya başlamıştık.
söyledim. Bunun üzerine Selma, “Babam çok kızar” deyip Paylaştıkça sanki başka dünyalara bir pencere açıyor ve
izin vermek istemedi. Ben de ısrar ettim ve oturduğumuz o dünyanın güzelliklerine bakıyorduk. Her gün mutlaka
taşın önüne çökmesini söyledikten sonra saçlarını iki gittiğimiz bu dere kenarı ve üzerine oturduğumuz koca
yana ayırıp örmeye başladım. Nöbetçi öğretmen okulun taş da bu yolculukta bize eşlik ediyordu.
Bilgilendirme:
Güler-Osman Köseoğlu adına düzenlenen
46 Hekimce Bakış “İçinden Fıkra Geçen Öykü Yarışması” adlı yarışmada birinci olmuştur.