Page 47 - Hekimce bakış 94. Sayı
P. 47

Selma’yı tanımaya başladıktan sonra ders notlarım       kimseye gösteremeyeceğini söyledi. Yarışma konusunda
        yükselmeye başlamıştı. Babamın rüzgarına kapılıp o      net bir şey söylemedi. Ben de bunun üzerine ısrar edip
        nereye gidiyorsa benim de gitmek zorunda olmam, her     mutlaka bir öykü göndermeliyiz dedim.  Yazdıklarından
        okulda yeni arkadaşlıklar edinmiş olsam da derslerimi   bile bir tane gönderebileceğimizi söyledim. Defterdekilerin
        olumsuz yönde etkiliyordu. Hep bir alışma evresi nedeniyle   yarışmanın niteliklerine uygun olmadığını, hikayelerin
        derslerimde  istediğim  başarıyı gösteremiyordum. Bu    gelişigüzel yazıldıklarını ve yarışmanın kurallarına uygun
        durum hem beni hem anne ve babamı üzüyordu.             olmadığını söylemesi üzerine, “Yeni bir tane yaz o halde”
        Selma’nın bir öğretmen edasıyla anlattıklarını çok çabuk   dedim.  Bir daha bu konu hakkında konuşmak istemiyorum
        öğrenmeye başlamıştım.  Bu  durum  sınav  notlarıma  da   dercesine yüzüme baktı. İçinden geçen düşünceleri az
        yansımaya başlamıştı.                                   çok hissediyordum ben de. Babasından korkuyordu.
        Hayatımı olumlu yönde etkileyen Selma’nın oldukça       Kazanırsa babasının onu okuldan almak gibi bir nedeni
        sıkıntılı olan aile yaşamının içinde nasıl bu kadar başarılı   doğmuş olacaktı. Başka birçok neden de olabilirdi, onu
        olduğuna hayret ederdim. Üstelik her gün servisle geliyor,   her ne kadar anlamaya çalışsam da hikayeyi yazmalıydı
        benden çok önce uyanıyor, benden önce okula mutlaka     ve içimden bir ses “yazacak” dedi.
        gelmiş bulunuyordu. Babasından kaçmanın tek yolunun     Bir daha bu konuyu açmamak üzere bir anlaşmaya varmış
        okul olduğunu öğrenmiştim. Hafta sonlarını hiç sevmezdi,   gibiydik. Zaman yaklaşıyordu, Selma’nın ne yapacağını
        babasını hiç sevmezdi. Babasının her gün onu okula      merakla bekliyordum. Arada öğretmen sınıfta hatırlatıcı
        göndermeme tehditlerine, annesini bu nedenle defalarca   sözler söylerken Selma’ya bakıyordum, o ise hiç sesini
        dövmesine dayanamıyor olsa da, okumasına destek         çıkarmadan önündeki deftere gelişigüzel çizimler
        olmaya çalışan annesinin isteğiyle okula geliyordu. Çok   yapıyordu. Daha fazla dayanamayıp sordum kısık bir ses
        fazla bir şey anlatmıyordu Selma, bazen dayanamıyor,    tonuyla. Hafifçe gülümsedi ve gözlerini kırparak yazdığını
        yanaklarından aşağı inci gibi süzülen gözyaşları        işaret etti. İçimde oluşan heyecanı bastırmaya çalışarak
        oturduğumuz taşa düşerken, gözleri akan dereye          rahat bir nefes aldım. Bir an önce teneffüs olmasını
        odaklanıp anlatıveriyordu usulca. Ellerini tutardım, soğuk   bekliyor, hikayeyi okumak için sabırsızlanıyordum.
        olurdu ince parmakları. Avucunun içinde nasırlı ellerini   Teneffüs olduğunda “Hani, nerede hikaye?” diye sordum.
        saklamaya çalışırken, gözlerinde oluşan boşlukta bana
        anlatmadıkları canlanıyordu belki de diye düşünüyordum.   “Gel benimle,” deyip koşmaya başladı. Ben de arkasından
        Küfür etmek geliyordu içimden. Duyduğum birkaç küfür    koştum ve dere kenarındaki o yerimize geldik. Yorgun bir
        dilime gelmiş olsa da yutkundum, söylemedim. Her şeyi   halde koca taşa oturdum, o ise ayakta, yüzü dereye dönük
        anlatmıyordu, anlatamıyordu Selma. İçine kapanıklığı,   bir şekilde duruyordu. Bir süre sustuktan sonra konuşmaya
        sessizliği onu şiir, öykü ve deneme gibi türlerde yazılar   başladı. Sabırsızlıkla onu dinliyor, ağzından çıkacak
        yazmaya  itmişti.  Selma’nın  kendi  çapında  yazdıklarını   sözcükleri  net  duyabilmek  için  dudaklarına  bakmaya
        merak ediyor, kimseye okutmadığı bu yazıları okumak     çalışıyordum.  “Hikayeyi yazdım” diyebildi sessizliğin
        istediğimi ona söyleyemiyordum. Selma da farkındaydı    ardından. Biraz duraksadıktan sonra,  “Göndermeyi bir
        bu durumun. Belki de benim söylememi bekliyor diye      şartla kabul ediyorum” diye devam etti. Oturduğum
        düşündüm ve  “Yazılarından okumak istiyorum” dedim.     yerden ayağa kalkarak “Ne şartı?” diye sordum. “Yarışmaya
        “Olur” deyiverdi çekimser bir tavırla. Hemen ertesi günü   senin adına göndereceğiz,” dedi. İlk önce ne söylediğini
        bana kırmızı kaplı bir defter getirdi. Her zaman gittiğimiz   anlayamadım.  “Nasıl  yani?”  diye  sorduğumda,  taşın
        koca taşın üzerine oturduk. Elinde tuttuğu defterin     üzerine oturdu ve devam etti, “Babam izin vermeyecek,
        yapraklarını özenle çeviriyor, sağa doğru eğik, kurşun   elinden geleni yapacak, beni dövdüğü gibi annemi de
        kalemle yazılmış sayfaları tek tek çeviriyordu. Sonra defteri   dövecek,” dedi. “Korkuyor musun ondan?” diye bağırdım
        bana uzattı, elinden aldığım defterin herhangi bir sayfasını   ilk kez Selma’ya. Artık dayanamamıştım ve sıkılmıştım
        açtım ve okumaya başladım. “İnce, kuru bir ağaç ne kadar   onun  bu  tür  söylemlerinden.  Karşılığında  gözlerimin
        dayanabilir bu sert rüzgara, gövdesini dayayabileceği   içine bakarak,  “Evet korkuyorum, çok korkuyorum, suç
        bir dağı yoktur onun, daha olgunlaşmayan meyvelerini    mu?”  dedi.  “Babamın  neler  yapabileceğini  bilmiyorsun,
        korumak için rüzgardan, cılız gövdesi döner rüzgara…”   daha önce yaptı, yine yapar, ablamı zorla evlendirmek
        Altında –Anneme yazısı not düşülmüştü.                  isteyip, silahla tehdit ederken yanlışlıkla ateş etti,
        Okuduğumuz kitaplarda şahit olduğumuz dünyalar gibi     kolunu sıyırdı kurşun. Bu sadece bir olaydı başımızdan
        Selma’nın dünyasının kapılarını aralamıştım artık. Onun   geçen. Ablamı kanlar içinde gördüm, o kurşun bana da
        özgürce gezinebildiği tek yer olan hayal dünyası, bu    gelebilirdi, anneme de. Şimdi sen bana korkuyor musun
        defterin sarı yapraklarında gizlenmişti sanki.  Yaşadıkları,   diye  soruyorsun,  sana  anlattıklarım  gerçek.  Ben  daha
        hisleri, öfkesi, sevinci, bir araya gelmiş ve hayal     on beş yaşımdayım ve çok korkuyorum, okul bitsin diye
        dünyasında onu bir yolculuğa çıkarmıştı. Aklıma birden   bekliyor babam. Biliyorum liseye de göndermeyecek beni.
        Türkçe öğretmenimizin bahsettiği yarışma geldi. Onun    Yazmayı okumayı çok seviyorum. Ama bunu yapabilecek
        bu yarışmaya katılması gerektiğini tüm hücrelerimde     bir desteğim yok, annem hasta ve her gün çalışıyor. Her
        hissediyor gibiydim.  Yazmayı asla  bırakmamasını,      gün koşarak geldiğim okulda akşama kadar vicdan azabı
        yazdıklarını öğretmenimize göstermemiz gerektiği ve hatta   duyarak giriyorum derslere. Ablam da gittikten sonra iyice
        o yarışmaya katılması gerektiğini söyledim.  Yazdıklarını   yalnız kaldı annem, her işe tek başına koşturuyor.
                                                                                                    Hekimce Bakış  47
   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52