Page 54 - Hekimce Bakış Dergisi 96. Sayı
P. 54

iÇiMiZE BAKış


















        DR. ÖMER LEVENT SOYDİNÇ             leventsoydin@yahoo.ca

                                                                                              www.hekimcebakis.org




        İSTANBUL KOKAN ANILAR




        Geçenlerde yolum İstanbul’a düştü. Eminönü’ den Kadı-   yor, otomatik kabak soyacağı alalım diye tutturup türlü
        köy’e geçeceğim. Öğrencilik yıllarımızın eski Şehir Hatları   edepsizlikler yapıyordum.
        Vapuru’nu beklerken, iskeleye yaklaşan ucube bir deniz
        aracıyla karşılaşınca beynimden vurulmuşa döndüm.        Yandım Hasan titiz adamdı. Her zaman tiril tiril giyinip
        Estetik fukarası, sonradan görme kasaba müteahhitle-    gezerdi. Ucuz briyantinle kel kafasına yapıştırdığı üç beş
        rinin yaptığı sakil apartmanlara tıpatıp benzeyen çirkin   tel saçı, üst dudağına yapışmış keman yayı gibi ince bı-
        bir “gemi” yanaştı. Konserve kutusu mu desem, yüzen     yıkları, o bıyıklarla büyük bir tezat halindeki patlıcan bur-
        yarıaçık cezaevi mi? Şaştım kaldım. Binmekle binmemek   nuyla komik adamdı vesselam. Ben onu Noel Baba’nın
        arasında uzunca bir kararsızlık geçirdikten sonra teslim   Türkiye temsilcisi sanıyordum. Kirli beyaz çuvalından ya
        oldum. Oysa...                                          yerli malı bir ayıcık, ya çuvalı gibi kirli beyaz bir tavşan, ya
                                                                da daha önce başka çocuklar tarafından kullanıldığı belli
        Bahar aylarında meltemle savrulan çiçek kokularıyla     olan bir top çıkarıp başlardı anlatmaya:
        birlikte annemin ince mantosunun astarına kafamı
        sokar, onun mis gibi anne kokusunu içime çeke çeke      “ Hanımefendiler, beyefendiler! Şu elimde gördüğünüz
        Karaköy’den, Sirkeci’den ya da Eminönü’ den kalkıp      ayıcık meşhur ses sanatçısı Hamiyet Yüceses hanımefen-
        Kadıköy, Üsküdar, belki de Harem istikametine şipin     dinin gayrimeşru çocuğunun derneğimize armağanıdır.
        işi geçiverirdik. Yolculuğun henüz başında, güvertede   Cüzi bir ücret mukabilinde yavrunuzun olabilir. Yanında
        oturan yolcuları her seferinde bir başka satıcı şaşırtırdı.   hediye olarak Galatasaray futbol takımımızın kaptanı Me-
        Bir sabah Kel Haydar devreye girer; eski püskü kahve-   tin Oktay beyefendinin imzalayarak hediye ettiği futbol
        rengi deri bavulunu kaşla göz arasında can yeleklerinin   topunu da biz size hediye ediyoruz. Evet açık arttırmayı
        depolandığı sandığın üzerine açarak satışa başlarken, bir   başlatıyorum efendim! “
        başka gün Yandım Hasan’ ın sırtındaki çuvaldan çıkanlara
        inanamazdık.                                            Anneme yalvarırım alsın diye. Ayıda gözüm yok, benim
                                                                gözüm topta. Metin Oktay’ı, sol üst köşesinde ‘Türkiye
        Kel Haydar ya bir sihirbaz ya da bir bilim adamıydı. Sekiz   Türklerindir’ yazan gazetedeki resimlerinden biliyorum.
        yaşındaydım ve bu durum Kel Haydar’ ın bilim adamlığı-  O top benim olmalı! Burnumu çekerek deliler gibi ağ-
        na inanmam için yeterli bir sebepti. Her karşılaşmamızda   lıyorum. Ve mutlu son! Sol yanağımı annemin dehşetli
        bir başka icadını tanıtıyordu. Ayrıca yanında taşıdığı   tokatıyla bir kez daha tanıştırıyorum. Arka sıramızda
        kemik tarak, tükenmez kalem, don lastiği ya da bunların   oturan şişman kız benden daha kısmetli çıkıyor. Annesi
        çeşitli kombinasyonlarını da hediye ediyordu. Yeni icat   ayıcığı teklifsiz alıyor. Topu da bana verseler bari! İçimi
        mutlaka ya Çin ya da Japon patentli oluyordu. Buluşlarını   çeke çeke ağlıyorum.
        o kadar beğeniyordum ki, her seferinde çılgınca etkileni-



        54 Hekimce Bakış
   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59