TTB, Tabip Odaları ve Sağlık Emek-Meslek Örgütleri Sağlık Bakanlığı Önünden Seslendi: “Yönet(e)miyorsunuz! Hekimler, Sağlık Emekçileri Değil; Bu Enkazın Sorumluları Gidecek!”
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de aralarında olduğu sağlık emek-meslek örgütleri ile tabip odaları, sağlıkta şiddete karşı yürütülen mücadele kapsamında “Yönet(e)miyorsunuz! Hekimler, Sağlık Emekçileri Değil; Bu Enkazın Sorumluları Gidecek!” demek için 20 Ekim 2023 günü Sağlık Bakanlığı önünde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya CHP, HEDEP ve İyi Parti milletvekilleri de destek verdi.
Basın açıklaması sağlıkta şiddet sonucu yaşamını yitiren hekimler ve sağlık emekçileri için bir dakikalık saygı duruşunda bulunulmasıyla başladı. Yaşamını yitiren hekimlerin fotoğraflarının olduğu dövizler taşınırken; “Yaşamak, yaşatmak istiyoruz”, “Sağlıkta şiddet sona ersin”, “Sağlıkta dönüşüm ölüm demektir”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, hiçbir yere gitmiyoruz” ve “Bakan uyuma sağlıkçıya sahip çık” sloganları atıldı.
Basın açıklamasında kurum temsilcileri kısa konuşmalar yaptı.
AHESEN 2 Nolu Şube Başkanı Dr. Selçuk Ünal, aile sağlığı merkezlerinin (ASM) sahaya dağılmış olduğuna dikkat çekerek “Bizi güvenlik görevlileri koruyamaz. Biri koruyacak tek şey, şiddete başvuracak kişinin korkusudur. Bu yüzden yıllardır şiddeti önleyecek tek çözümün etkili, caydırıcı, adaletli yasalar olduğunu söylüyoruz” dedi.
BDS Ankara İl Temsilcisi Dr. Murat Yılmaz da kışkırtılmış sağlık talebinin ASM’lerde kalabalığı, bekleme süresini ve bunlara bağlı olarak şiddeti artırdığını ifade etti. Beyaz Kod, Gri Kod gibi uygulamaların ASM’lerde uygulanmadığına da dikkat çeken Yılmaz, bakanlığın önünde COVID-19 nedeniyle yaşamını yitirmiş sağlık emekçileri için yapılan anıtı göstererek “Pandemide koruyamadınız, pandemiden sonra da koruyamıyorsunuz. Sağlıkta şiddet son bulana kadar mücadele edeceğiz” dedi.
Genel Sağlık-İş Başkanı Dr. Derya Uğur yurttaşlara seslenen bir konuşma yaptı. İktidarın gerek söylemi gerekse eylemiyle sağlık sistemindeki krizin sorumluluğunu sağlık emekçilerine attığını vurgulayan Uğur, “Bulamadığınız randevuların, alamadığınız ilaçların, olamadığınız ameliyatların sorumlusu biz değiliz. Sorumlu; sağlığı piyasalaştıran, hastayı müşterileştiren, emekçileri köleleştiren bu sağlık politikalarıdır” diye konuştu.
Hekim Birliği Genel Başkan Yardımcısı Dr. Özgür Öz; sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik politikaların gündelik ve popülist olmaktan çıkarılıp etkili ve caydırıcı olması gerektiğini dile getirdi. TBMM’yi, ilgili bakanlıkları ve idarecileri göreve çağıran Öz, “Hakkımızı vermek için daha neyi bekliyorsunuz? Hekimlere huzurlu çalışma ortamları mezarda mı gelecek?” diyerek sözlerini noktaladı.
Hekim Sen Ankara Şube Başkanı Dr. Banu Yıldırım, Türkiye’de sağlık emekçilerine yönelik şiddetin ortalamanın 20 kat üzerinde olduğu bilgisini paylaştı. Şiddetin sağlık alanında travmaya yol açtığını, sağlık hizmeti sunumunu sekteye uğrattığını kaydeden Yıldırım, kamu otoritesini tüm mekanizmalarında sağlıkta şiddete karşı kararlı bir duruş göstermeye davet etti.
SES Merkez Yürütme Kurulu üyesi Sıddık Akın şiddetin kaynaklarına vurgu yapan bir konuşma gerçekleştirdi. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ve kışkırtılmış sağlık talebinin yanı sıra ekonomik krizin, kutuplaştırıcı siyasal politikaların ve toplumda tırmanan şiddet sarmalının etkilerinden söz eden Akın, “Kamu otoritesini sağlık emek-meslek örgütleri ile yan yana gelerek ve toplumu bilinçlendirmeyi de önüne koyan bir program hazırlamaya ve halk sağlığını önceleyen bir sağlık politikası yürütmeye çağırıyoruz” diye konuştu.
KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik de “Emek Bizim Söz Bizim” diyerek mücadeleyi yükselten sağlık emekçilerini selamladı. Önümüzdeki günlerde sağlık bütçesinin TBMM gündemine geleceğini hatırlatan Bozgeyik; sağlıkta piyasacı değil halkçı politikaların uygulanması ve sağlık emekçilerinin haklarını alabilmesi için birleşik bir mücadele yürütülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı tarafından okunan açıklama şöyle:
Basın metnine geçmeden önce burada bulunan kurumlar olarak İsrail’in Filistin’e yönelik katliamlarını kınıyoruz. Bizler yaşatmak için bu mesleği seçenlerin temsilcileri olarak “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyoruz. Katliamın her türlüsüne karşı olan bir tutumla özellikle sağlık kurumlarına, sivillere yönelik saldırıları kabul edilemez bulduğumuzu bir kere daha yineliyoruz.
Hekimler, Sağlık Emekçileri Değil; Bu Enkazın Sorumluları Gidecek!
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın getireceği yıkımlara dair tüm öngörülerimiz ne yazık ki çıkıyor. Başta mesleğimizin değersizleştirilmesi, toplum sağlığının yok sayılması olmak üzere bugün yaşadığımız tüm sorunların kaynağının bu program olduğunu biliyoruz. Sağlıkta yaşanan sorunlara geçici, çözüm olmaktan uzak, günü kurtaran rötuşlarla şiddeti besleyen Sağlık Bakanlığı’na yerinde seslenmeye geldik. Yönetemiyorsunuz! Sağlıkta kriz giderek derinleşiyor. Ya derhal gerçekçi adımlar atın ya da istifa edin!
2003’ten beri ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile had safhaya ulaşan piyasacı; halk sağlığını ve hekimleri/sağlık emekçilerini yok sayan, değersizleştiren sağlık politikalarının şiddeti daha çok artıracağını söyledik ve ne yazık ki bir tüketim nesnesine dönüştürülmemiz sonucunda sağlıkta şiddet nedeniyle birçok meslektaşımızı kaybettik. Dr. Göksel Kalaycı, Dr. Kamil Furtun, Dr. Ersin Arslan, Dr. Ekrem Karakaya, Dr. Fikret Hacıosman, hemşire Ömür Erez, güvenlik görevlisi Tuğrul Okudan, Ali Kemal Sağlam… Her gün ölüm ile burun buruna gelen onlarca meslektaşımız… Ve bu şiddet ortamında çalışmak istemediği için göç yoluyla kaybettiğimiz diğerleri…
Tüm bu olanlar karşısında yalnızca tweet atmakla yetinen bir Sağlık Bakanlığı istemiyoruz. Kışkırtılmış sağlık talebi, hastane doluluk garantili, koruyucu değil hastalıktan beslenen sağlık politikalarını savunan bu sağlık sistemini reddediyoruz. Birkaç dakika da olsa hekimi görmenin yeteceği zannıyla oluşturulan yapay hasta memnuniyeti yaratma temelli bu çarkın bir dişlisi olmayı kabul etmiyoruz. Hastalarımız da 150. hastamız olmaktan, nöbetimizin 30. saatinde ameliyat edilmekten, birkaç dakikada derdine çare bulamamaktan en az bizim kadar şikayetçi.
Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin bir boyutu da liyakatsiz yöneticilerin yaptığı mobbing ve baskı uygulamalarıdır.
- Önerdiğimiz sağlıkta şiddet yasasının tek bir virgülü dahi değiştirilmeden kabul edilmesini istiyoruz.
- Sağlık emek-meslek örgütleri ve uzmanlık derneklerinin önerileriyle güvenli çalışma alanları istiyoruz.
- Mesleklerimizi hedef gösteren tüm kitle iletişim araçlarının denetlenmesini istiyoruz.
- Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hemen terk edilmesini istiyoruz.
- Hekim-hasta ilişkisindeki güvenin yeniden tesisini hedefliyoruz.
- Toplumu hastalıklardan koruyabildiğimiz; tüketim nesnesi değil, hak öznesi olduğumuz bir hekimliği var etmek istiyoruz.
- İdareci belirlemeleri liyakat kriterlerini taşıyan kişilerin aday olacağı ve çalışanlar tarafından seçimle belirleneceği şekilde olmalıdır.Bu talepler ile kamu otoritesine sorumluluklarını hatırlatıyoruz. Ancak bilinsin ki, yalnızca talep eden yerde durmayacağız. Örgütlülüğümüzden ve haklılığımızdan aldığımız güçle dönüştürmek için tüm inadımızla mücadele edeceğiz.
Bizler yaşatmak için irade ortaya koyanlar, kendi hayatlarımızdan, mesleğimizden, halkın sağlık hakkından vazgeçmiyoruz. Her zamankinden daha kararlı ve daha güçlüyüz. Buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz.
HEKİMLER, SAĞLIK EMEKÇİLERİ DEĞİL;
BU ENKAZIN SORUMLULARI GİDECEK!
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN)
Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası (BDS)
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş)
Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık-İş)
Hekim Birliği Sağlık ve Sosyal Hizmetler Çalışanları Sendikası (Hekim Birliği)
Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası (Hekim Sen)
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUDER)
Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği (Tüm Rad-Der)
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB)
Türk Tabipleri Birliği (TTB)