Bütün öncelikleri patronların memnuniyeti
Bu sene izin dönemimde biraz da rahat kitap okuyabilmek amacıyla, itiraf edeyim tatil rehaveti de vardı, yazılarıma birkaç hafta ara vermiş oldum. Böyle olunca bugün yazacağım konu güncelliğini yitirmiş gibi görünebilir ama aslında her daim de günceldir.
Göreve geldiği günden bu yana memleket gezilerine devam eden Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun “En büyük amacımız önce hasta memnuniyeti, sonra çalışan memnuniyeti.” sözlerinden bahsediyorum.
Çiçeği burnunda Sağlık Bakanı’nın bu gafı sağlık çalışanları arasında büyük tepkiye yol açtı. Bakan kendisi de kırdığı potun farkına varmış olmalı ki daha sonra memleketi Trabzon’da düzeltmeye çalışmış. Ziyaret ettiği sağlık çalışanlarına “Sizleri mutlu edeceğiz ki hastalarımız mutlu olsun.” demiş.
Öncelikle belirteyim, AKP’li sağlık bakanlarının hekim, sağlık çalışanı memnuniyeti diye bir öncelikleri hiç olmadı. Baştan beri bütün gayretleri onları daha daha fazla çalıştırmaktı. Onun için AKP döneminde liyakatları yetmediği halde bedava profesörlük, başhekimlik, sağlık müdürlüğü gibi kadroları kapanların dışında çalışma koşullarından memnun olan hiçbir sağlıkçı bulamazsınız. Bu söylediğime AKP’ye oy veren sağlık çalışanları da dâhildir.
“Peki, hasta memnuniyeti?” derseniz, AKP onu da baştan itibaren ticari olarak “müşteri memnuniyeti”, politik olarak da “seçmen memnuniyeti” olarak kurguladı. Onun için de sağlık sistemini gerçekten de toplumun, hastaların yararına düzeltmek yerine sadece
memnuniyet algısına oynadı.
Başlarda işler de yolunda gidiyor gibiydi. SSK’li hastalar artık devlet hastanelerine gidebiliyor, ilaçlarını diğer hastalar gibi serbest eczanelerden alabiliyordu. Yıllardır önünden geçemedikleri özel hastanelerin kapıları vatandaşlara açılmıştı. AKP’nin sözde “Sağlık Reformu” programına alıp yirmi yıldır uygulamaya sokmadığı sevk zinciri de olmayınca herkes her istediği hastaneye gidebilir olmuştu.
Bu arada devlet hastanelerinde merdiven altları dâhil bütün boş mekânlar poliklinik odalarına çevrilmiş, doktorlar da soruşturma baskısı ve performans teşvikiyle sınırsızca hasta bakmaya zorlanmıştı. Dahası, bir yandan telefonla randevu sistemi yaygınlaştırılmış, bir yandan da hasta mahremiyeti bahanesiyle gazetecilerin, televizyoncuların hastanelere girişi yasaklanmıştı. Böylece geçmiş dönemlerdeki bütün iktidarları sarsan hastane kuyrukları
görüntüleri de artık kaybolmuştu.
Gerçi kuyruklar yok olmamış, hastane bahçelerinden telefon başlarına taşınmıştı ama olsundu. Gözden ırak olan gönülden de ırak olurdu!
∗∗∗
Ve fakat bu mutluluk tablosu uzun sürmedi.
Şimdilerde devlet hastanelerinden randevu alabilmek eskisinden de zor. Üstelik eskiden de yetersiz olan muayene süreleri daha da kısaldı. Doktorların hastalara yeterli süre ayırabilmeyi geçtim, şikâyetlerini dinleyebilecek kadar bile zamanı yok.
Özel hastanelerin rekabet baskısına dayanamayan devlet hastaneleri her geçen gün kan kaybediyor. Başlarda “Müşterinin ayağı alışsın” diyerek ücretleri daha düşük tutan özel hastaneler ise giderek ateş pahası oldu.
Artık iyiden iyiye normal polikliniğe dönüşen acil servisler ise çoktan “Acil!!!” alarmı vermeyi geçti, can pazarına dönüştü.
Neticede bugün sağlık sisteminden ne hastalar ne de sağlık çalışanları memnun değiller.
∗∗∗
AKP’nin yirmi yılda sağlıkta nereye geldiğimizi görmek için gelin şu geçtiğimiz günlerdeki sağlık haberlerine birlikte bakalım.
“Erzincan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde nöroloji polikliniğinde doktorlar istifa etti.”
“Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ve ameliyat servisinde soğutma sisteminin iki gündür çalışmadığı ortaya çıktı.”
“Geçen yıl kötü çalışma koşulları, mobbing ve düşük ücretler nedeniyle on dokuz acil servis hekimin istifa ettiği, asistan hekim Dr. Uğurcan Ağcaoğlu’nun mobbing nedeniyle istifa etmesinin ardından intiharı ile tartışma konusu olan Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nin acil servisi kapatıldı.”
“Bakırköy Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi yeni doğan yoğun bakım ünitesinde tavan çöktü. Ünitede tedavi gören sekiz bebek, itfaiye ekiplerince tahliye edildi.”
Bunlar kamu hastanelerinden, sonuncu haber ise özel sağlık sektöründen.
“Sağlık İstanbul’un kalbinde, Medicana Grubu on yedinci hastanesini Zincirlikuyu’da açıyor!”
∗∗∗
Sağlık Bakanı’nın “Hasta memnuniyeti mi önce gelir, sağlık çalışanı memnuniyeti mi önce gelir?” diye tavuklarla yumurtalar arasında gidip gelmesine hiç gerek yok.
AKP’nin “Sağlık Reformu”ndan memnun olan tek kesim sağlık patronları.
Zaten AKP’nin bütün önceliği de patronların memnuniyeti.
Osman Öztürk
Alıntı: birgun.net