Ege Bölgesi Tabip Odaları Toplantısı Sonuç Bildirgesi

29-30 Kasım 2025 tarihlerinde Bergama-İzmir’de gerçekleştirilen Ege Bölgesi Tabip Odaları toplantısına Aydın, Antalya, Balıkesir, Denizli, İzmir, Manisa, Muğla, Uşak tabip odaları başkanları, yönetim kurulu üyeleri ve TTB Büyük Kongre delegeleri ile TTB Merkez Konseyi Başkanı ve Merkez Konseyi üyeleri katılmıştır.

“Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün…/ Nasıl Yapmalı?” başlığı altında yapılan görüşmelerde Türkiye’deki kamu sağlık sisteminde ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde yerel ve bölgesel düzeyde hissedilen çok katmanlı sorunlara odaklanılmıştır. Toplantıda ele alınan başlıklar ve bu başlıkların kapsadığı temel sorun alanları aşağıda maddeler halinde sunulmuştur:

I. Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinin Güçlendirilmesi ve İş Yükü Yönetimi

  • Kamu sağlık hizmetlerinin basamakları arasında bütünlüğün ve eşgüdümün sağlanması gerekir.
  • Aile hekimliğinde hekim başına düşen birey sayısı açılacak yeni ASM’ler ile 2.000’e düşürülmeli, aile hekimlerine sorumluluk alanındaki nüfustan bağımsız olarak sabit gelir güvencesi sağlanmalıdır.
  • Aile hekimliğinde yetki ve sorumlulukların düzenlenmesi, birinci basamakta tamamlanabilecek sağlık hizmetleri için yurttaşların ikinci basamak sağlık kuruluşlarına başvurmalarına gerek kalmaması sağlanmalıdır.
  • Yurttaşların kışkırtılmış sağlık hizmeti talebinin azaltılması için kişinin sağlığa erişim hakkını ihlal etmeyecek şekilde uygulamalar geliştirilmelidir.
  • Emekli olmuş ancak kamu hastanesi dışında özel çalışmaya devam eden uzman hekimlerin sisteme entegrasyonunun (örneğin özel semt poliklinikleri yoluyla) sağlanması, bu hekimlerin planlama, kadro planlaması ve izne bağlı olmadan sağlık hizmeti sunması ve bu hekimler tarafından düzenlenen reçetelerinin sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanması ile ikinci basamak kamu hastanelerinin iş yükünün azaltılması bir çözüm olabilir.
  • Palyatif bakım gerektiren hastalar için bir ara basamak oluşturulmalı, bu hastaların bakım ve tedavisi için özelleşmiş ve ikinci basamak kamu hastaneleri tarafından desteklenecek alternatif birimler kurulması düşünülmelidir.

II. Kamu Hastanelerinde Kapasite, Fiziksel Şartlar ve Bölgesel Yetersizlikler

  • Yatak Kapasitesi Eksikliği ve Yoğun Bakım Sorunları: İkinci ve üçüncü basamak kamu hastanelerinde yatak sayısının azlığı bir sorun olarak görülmektedir. İller arasında yatak sayısı açısından dengesizlikler bulunmaktadır. Turizm nedeniyle dönemsel olarak nüfusu artan illerde yatak sayısı en kalabalık sezona göre planlanmalıdır.
  • Fiziksel Yetersizlik ve Riskli Yapılar: Deprem direnci düşük olduğu için kapatılan hizmet birimleri nedeniyle bazı illerde fiili yatak sayısından daha düşük kapasitede hizmet sunulmaya çalışılmaktadır. Deprem güvenliği açısından riskli binalarda, kötü fiziksel koşullarda hizmet sunumu sürdürülmektedir. Kamu hastanelerinin deprem direncine ilişkin bilgiler çalışanlar ile paylaşılmalıdır.
  • Plansız Kurumsal Dönüşüm ve Yer Değişiklikleri: Şehir merkezlerinde yerleşik eski hastanelerin makul bir süre öncesinde, herhangi bir bilgi paylaşımı olmadan yıkılması ve bu birimlerin yeniden yapımına ilişkin planlamanın belli olmaması hem sağlık çalışanları hem de kamuoyu nezdinde sıkıntı yaratmaktadır. Yanı sıra sağlık hizmet sunumu sürerken bir kamu hastanesinin son anda açıklanan kararlarla bir eğitim ve araştırma hastanesi ya da tıp fakültesi hastanesi olarak ilan edilmesi şeklindeki uygulamalardan vazgeçilmeli, bu tür dönüşümler iyi tasarlanmış planlar dahilinde gerçekleştirilmelidir.

III. Şehir Hastanelerinin Yapısal ve İşletme Sorunları

  • Gizli Sözleşmeler ve Yönetim Çatışması: Kamu-özel işbirliği (KÖİ) modeliyle işletilen şehir hastanelerinde (Manisa, İzmir) sözleşme yükümlüsü şirket yönetimi (YDA, Türkerler) ve kamu yönetimi (Başhekimlik) olmak üzere iki farklı yönetim bulunması uygulamada sorunlar yaratmaktadır. Tıbbi gereklilikler şirket yönetimleri tarafından dikkate alınmamakta, parasal kazanç ön planda tutulmaktadır.
  • Finansal Sorumluluk ve Hak Edişler: Şirket ile bakanlık arasında yapılan 25 yıllık anlaşmaların gizli olması ve değiştirilememesi nedeniyle kamu hekimlerinin şirket tarafından reddedilen malzeme ve hizmet talepleri için gerekçe sunulmamaktadır. Aynı şekilde şirkete yapılacak ödemeler için hak edişleri değerlendirmesi gereken hekimler içeriğini bilmedikleri gizli sözleşme kapsamında yüksek meblağlar için onay vermek zorunda bırakılmaktadır. Hak ediş onay yetki ve sorumluluğu verilen hekimlerin sözleşme kapsamı hakkında bilgi sahibi olması sağlanmalıdır.
  • Tıbbi Cihaz ve Sarf Malzeme Tedariki: Tıbbi cihazların hekimlere sorulmadan, en ucuz ve yetersiz olanlarının satın alınması şehir hastanelerinde yaygın bir sorundur. Yeni cihaz alım taleplerinin maliyet etkin olmadığı gerekçesiyle şirket tarafından reddedilmesi sağlık hizmet sunumunda hedeflenen standardı sağlamamakta ve hekimlerin mesleki sorumluluk kapsamında riske atmaktadır. Eski hastanelerden taşınma esnasında kamu hastanesine ait malzemenin taşınılan şehir hastanesine götürülmesi söz konusudur. Bazı uzmanlık alanlarında kullanılan cerrahi aletlerin tıbbi gerekleri karşılamadığı ve kalite standartlarına uymadığı görülmektedir.
  • Altyapı ve Lojistik Kaosu: Şehir hastanelerinin bazılarının, İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi örneğinde olduğu gibi altyapısı tamamlanmadan, aceleyle açıldığı görülmüştür. Alelacele açılan bu şehir hastanelerinde pek çok sarf malzemesi boşaltılan kamu hastanelerinden gelen hekimler tarafından toplanarak hizmet başlatılmıştır. Şehir hastanesi yerleşkesinde farklı binalar arası ulaşım sorunları vardır. Binalar içinde yangın merdivenleri dışında merdiven bulunmaması yanında arızalanan asansörler ve çalışmayan yürüyen merdivenler kaosa yol açmaktadır. Ayrıca İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi örneğinde olduğu gibi bina tesisat sorunları bulunmaktadır. Tavanlardan su akıntısı nedeniyle yerleştirilen leğenler gibi çağdışı görüntülere rastlanmaktadır.
  • Çalışma Ortamı: Hekimlerin meslektaşlarıyla iletişimde bulunabileceği bir ortam sağlanmamaktadır. Doktor odası bulunmaması, kilitli dolapların olmaması nedeniyle hekimler kişisel bilgisayarlarını veya çantalarını sürekli yanlarında taşımak zorunda kalmaktadır.
  • Personel Sorunları: Yatak sayısı artmasına rağmen, sözleşmedeki metrekare bazlı hesaplama nedeniyle personel sayısının artırılamaması ciddi bir sorundur. Hasta taşıyıcı veya güvenlik görevlisi gibi şirket personelinin sağlık hizmetinin sunumu esnasında ortaya çıkan acil müdahale ve yardım gerektiren anlarda hekim tarafından istenen yardımın görev tanımı dışında olması nedeniyle yardım etmeyi reddetmesi ve yetersiz eğitimleri sorun yaratmaktadır.

IV. Hekimlerin Özlük Hakları, Çalışma Koşulları ve Yönetim Baskısı

  • Keyfi Geçici Görevlendirmeler: İkinci basamakta yaygın bir uygulama olan geçici görevlendirmeler tıbbi zorunluluktan çok keyfi olarak ya da siyasi yatırım amacıyla yapılmakta, hatta bazı yöneticiler tarafından ceza vermek amacıyla ya da hekimleri istifaya zorlamak amacıyla kullanılmaktadır. Yaz aylarında nüfusu artan turizm bölgeleri için yapılan geçici görevlendirmelerde görevlendirilen personelin barınma sorununa kayıtsız kalınmaktadır. Turizm bölgesinde konaklamak durumunda kalan hekimler için ilave mali yük ortaya çıkmaktadır.
  • Adil Olmayan Ek Ödeme Uygulamaları: Farklı hastanelerde çalışan, aynı branş uzmanı hekimler arasında aynı puantajda farklı ek ödeme hak edişleri olması adil değildir. Özellikle eğitim ve araştırma hastaneleri ile diğer hastanelerde benzer puantaja sahip hekimler arasında 2-2,5 kata varan ek ödeme farkları olmaktadır.
  • Mobbing ve Baskıcı Yönetim Anlayışı: Sağlık sektöründe yöneticilerin çoğu zaman mevzuata aykırı biçimde davranması, astlarına karşı mobbing olarak tanımlanabilecek uygulamalarda bulunmaları yönetici konuma getirilenlerin liyakatlerinin sorgulanmasını gerekli kılmaktadır.
  • Nöbetler ve Nöbet İzinleri: Acil müdahale gerektirmeyen branşlarda hekim sayısı fazla gerekçesiyle ihtiyaç olmadığı halde branş nöbeti tutturulması istenebilmektedir. Öte yandan nöbet sonrası izin hakkı ek ödeme baskısıyla kullanılamamaktadır. Nöbet sonrası izin kullanımında ek ödeme puanı azaldığı ve ücret kaybı ortaya çıktığı için hekimler mümkünse nöbet izni kullanmayı tercih etmemektedirler.
  • Ağır İş Yükü ve MHRS Baskısı: Günlük poliklinik sayılarının artırılması, günde 60-70 bazı branşlarda 100’ü geçen sayıda hasta bakılması, hekimlere yönelik MHRS üzerinden daha çok hasta randevusu oluşturma baskısı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında muayene hizmetlerinin gereği gibi verilmemesine yol açmaktadır. Aralıksız çalışarak 3-5 dakikada bir hasta bakmak zorunda kalan hekimlerin ağır iş yükü altında ezildikleri, mesleklerine yabancılaştıkları, hata yapma endişesi ile çalıştığı bir sistemde hastaların nitelikli bir sağlık hizmeti aldıkları da iddia edilemez. Skora/sayıya dayalı bu sistem sağlık hizmetinin kalitesini düşürmektedir. Hastaya ayrılması gereken süre hiç bir koşulda 10 dakikanın altına düşmemeli, hekimlerin hastayla iletişim kurmalarına, bilgilendirmelerine olanak tanıyacak bir zaman planlaması yapılmalıdır.

V. Tıpta Uzmanlık Eğitimi ve Kurumsallık Eksikliği ve Altyapı Sorunları

  • Eğitim Altyapısının Yetersizliği: Bazı şehir hastanelerinin bir planlama ve hazırlık olmaksızın eğitim ve araştırma hastanesi olarak tescili ve yeterli eğitim kadrosu ve altyapısı olmadan uzmanlık eğitimi verilmeye başlanması söz konusudur. Bazı birimlerde çok az sayıda öğretim üyesine karşın rasyonel olmayan sayıda uzmanlık öğrencisi istihdam edilmektedir. Bu asistanlar eğitim haklarından yoksun kalmakta ve yönetimlerce işgücü kaynağı olarak görülmektedir.
  • Asistanların Angarya Çalıştırılması: Asistan hekimlerin eğitimlerine öncelik verilmesi gerekirken bu hekimlerin angarya sayılabilecek işlerde çalıştırılması uzmanlık eğitiminin amacı ile örtüşmemektedir.
  • Eğitim Süreçlerinin Aksatılması: MHRS baskısı veya klinik işgücü ihtiyacı nedeniyle planlı eğitim saatlerine uyulmaması ya da eğitimlerin akşam saatlerine kaydırılması önemli bir sorundur.

VI. Hukuksal Farkındalık, Kurumsal İletişim ve Yönetim Zafiyetleri

  • Resmi Yazışma Kültürünün Olmaması: Hekimlerin resmi yazışma kültürü eksiktir ve idare ile olan sorunlar büyük oranda ikili ilişkilerle çözülmeye çalışılmaktadır.
  • Hukuksal Farkındalık Azlığı: Hekimlerin hukuki süreçlere ilişkin bilgi eksikliği bulunmaktadır. Özellikle aydınlatılmış onam formlarına özen gösterilmediği durumlarda hekimler cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmaktadır.
  • Yönetimde Kurumsallık Eksikliği: Önemli idari kararların (örneğin hastane taşınması) resmi yazışmayla değil, iç yazışmayla veya keyfi şekilde yapılması önemli bir sorundur. Geçici görevlendirmelerde bile bir resmi yazı iletilmeden, telefondan iletilen mesajlarla kişinin geçici göreve gitmesi istenebilmektedir.
  • Özveri Üzerinden İşleyen Sistem: Sistemin tüm açıklarına rağmen, sağlık hizmetleri sunumunda tamamen sağlık personelinin özverisi üzerinden yürümesi söz konusudur.

VII. Hekim Örgütlenmesinde Kurumsal Sıkıntılar

  • Tabip Odası Üyeliklerinde Azalma: Kamuda çalışan hekimlerin tabip odalarına üye olma zorunluluğunun bulunmaması nedeniyle kamu hekimlerinin oda üyelik oranları düşüktür.
  • Örgütlenme Bilincinin Eksikliği: Hekim sendikacılığının ortaya çıkmasına rağmen hâlâ genç hekimlerin (özellikle özel sektörde işe başlayanların) örgütlenme bilinci bulunmamaktadır. Tabip odası üyeliğinin kamudaki hekimler için zorunlu hale yeniden getirilmesi ve sendika aidatı gibi kamu bütçesinden karşılanması yönünde düzenlemeler için çabalamak ve yeni örgütlenme modelleri geliştirmek gerekmektedir.

Sonuç olarak, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile Türkiye’deki sağlık sisteminin ticarileşmesi ve piyasalaşmasının yarattığı yapısal sorunlar ve olumsuz sonuçlar ortadadır. Hekim emeğinin değersizleştirilmesi ve performans sistemi nedeniyle mesleki yabancılaşma sorunuyla karşı karşıya kalan hekimlerin mesleki uygulama alanlarında inisiyatiflerini kaybettikleri görülmektedir. Bu dönüşüm sürecine karşı Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) uzun yıllara dayanan direnci, özverili çalışan hekimlerin ısrarı ile sistemdeki zararın daha uzun bir zamana yayıldığı söylenebilir.

Hekimlerin performans sistemi olmadan da mutlu olarak çalışabileceği başka bir sağlık sistemi, kamu hastane modeli olabileceği görülmektedir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Belediye Hastanesi, kamu hastaneciliği için örnek bir model oluşturmaktadır. Hekimler olarak insan onuruna yaraşır bir sağlık sistemi için toplumsal farkındalık oluşturma sorumluluğumuz bulunmaktadır.

Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yönetimin baskılarına direnebilmek için örgütlü bir mücadele perspektifiyle bir arada olması ve hem toplumun, hem de hekimlerin ve sağlık çalışanlarının mutlu olacağı “Başka Bir Sağlık Sistemi” için uğraş vermelerinin sağlanması gerekir.

Antalya Tabip Odası

Aydın Tabip Odası

Balıkesir Tabip Odası

Denizli Tabip Odası

İzmir Tabip Odası

Manisa Tabip Odası

Muğla Tabip Odası

Uşak Tabip Odası

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

 

Alıntı: ttb.org.tr

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler