Doç. Dr. Işıl Yıldırım Baştuhan: Bizim nesil çocuklarından daha uzun yaşayacak ilk nesil olabilir
Doç. Dr. Işıl Yıldırım Baştuhan ile çocuklardaki kilo problemini konuştuk. Baştuhan, “Bizim nesil, önlenebilir sağlık sorunlarından dolayı çocuklarından daha uzun yaşayacak ilk nesil olabilir” dedi
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Çocuk Kardiyoloji Ünitesi’nden Doç. Dr. Işıl Yıldırım Baştuhan ile özellikle pandemi süreciyle daha da sık karşılaştığımız çocuklardaki kilo problemini konuştuk.
Şu anda çocuklarda yaşanan kilo problemi ne boyutta?
Son yıllarda çocuklarda giderek artan bir kilo artışı ile karşılaştığımız dikkatimi çekiyordu. Pandemi ile beraber, özellikle son bir senedir, bu artış çok belirgin hale geldi. Artık neredeyse poliklinikte gördüğümüz her 10 çocuktan 4-5’i fazla kilolu. Bunun ekonomik ve sosyal pek çok sebebi var. Bence bu konuda önlem alınmaz, bilgilendirme yapılmazsa önümüzdeki yıllarda genç nüfusta çok ciddi sağlık problemleri göreceğiz.
Peki, bu kilo artışındaki sebepler neler?
Pandemiyle birlikte özel hareket kısıtlaması, evde kısıtlanan çocukların daha çok abur cubur tüketmesi; özellikle çalışan ailelerin giderek daha çok miktarda hazır gıdaya yönlenmeleri; ekonomik dar boğazla beraber besin değeri düşük, ancak doyuruculuğu yüksek gıdaların ön plana çıkması; taze sebze, et fiyatlarının artışından dolayı ailelerin mecburen doymak için daha çok ekmek, makarna, pilava yönelmesi…
‘SON YILLARDA ÇOCUKLARDA KİLO ARTIŞI İLE BERABER İNSÜLİN DİRENCİ DE ARTIYOR’
Kilo artışının sonuçları olarak çocuklarda ne tür hastalıklar gözlemliyorsunuz?
2000’li yılların başında mesleğe ilk başladığım zamanlarda, çocuklarda şişmanlık (obezite) oldukça nadir görülen bir problemdi, daha çok beslenme azlığı/kilo alamama gibi problemlerle karşılaşıyorduk. Çocukluk çağı şişmanlığı genelde birtakım hormonal bozukluklara bağlı olarak görülüyordu. Yine çocuklarda tansiyon yüksekliğinin çok büyük bir kısmında altta yatan başka bir hastalık saptanıyordu. Tip 2 diyabet, erişkin tipi diyabet olarak adlandırılıyor, çocuklarda insülin direnci diye bir bozukluktan pek bahsedilmiyordu. Ancak son yıllarda çocuklarda kilo artışı ve gövdesel yağlanmanın artışı ile beraber insülin direnci de giderek artıyor, bu direnç giderilmediği durumlarda hepsi tip 2 diyabet adayı… Sadece insülin direnci değil, tansiyon yüksekliği de bu çocuklarda çok ciddi bir problem olarak karşımıza çıkıyor.
‘BİZİM NESİL, ÇOCUKLARINDAN DAHA UZUN YAŞAYACAK İLK NESİL OLABİLİR’
20 yıl önceyle kıyasladığınızda bu tansiyon yüksekliğinin altında yatan tek sebep şişmanlık mı?
Evet, maalesef öyle. Yine gövdesel yağlanma ile beraber karaciğer yağlanması da bu çocuklarda sık görülüyor. Hepimiz etrafımızdan duymuşuzdur, çok alkol tüketimi uzun vadede karaciğer sirozuna neden olur. Sirozdan önceki aşamalardan birisi karaciğer yağlanması ve çocuklarda karaciğer yağlanmasında korkutucu bir artış izleniyor, bu yağlanmanın tıbbi adı non-alchololic fatty liver disease (alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı). Kilo artışının daha pek çok hormonal ve benzeri sonuçları var. Bunun önüne geçmek için birtakım önlemler alınmazsa, şu anki çocukların 20’li-30’lu yaşlarına geldiğinde çok ciddi sağlık problemleri yaşayacaklarını düşünüyorum. Bizim nesil, belki de önlenebilir sağlık sorunlarından dolayı çocuklarından daha uzun yaşayacak ilk nesil olabilir.
‘DİYET YAPMAK DEĞİL, SAĞLIKLI BESLENMEK VE SAĞLIKLI YAŞAMAK’
Oldukça korkutucu bir tablo bu… “Birtakım önlemler alınmazsa” dediniz, yapılabilecek şeyler var mı?
Bu kadar karanlık bir tablo çizsem de aslında iyi haberler de var. Bahsettiğim sağlık sorunlarının hepsi geri dönüşebilir. Yalnız burada altını çizmek istediğim bir konu var; o da aslında kilo vermeye odaklanmaktan çok, göbek ve iç organların etrafındaki yağdan kurtulmak. Diyet yapmak değil, sağlıklı beslenmek ve sağlıklı yaşamak…
‘EKMEĞİN TÜKETİMİNİ SINIRLAMAK SAĞLIKLI BESLENMEDE ÖNEMLİ BİR ADIM’
Bunun için neler yapılmalı?
İlk ve en önemli aşama marketlerde ve bakkallarda satılan paketli gıdalardan ve işlenmiş ürünlerden uzak durmak. Şekerli ürünleri mümkün olduğunca tüketmemek, tüketileceği zaman taze meyve olarak tüketmek. Özellikli şekerli ve gazlı içeceklerin tüketilmesinden kaçınılmalı. Yine meyve suları beslenmede gözden kaçan önemli kalemlerden biri. Taze sıkılmış da olsa, meyve suyundansa meyvenin kendisi tercih edilmeli. Örneğin, portakal suyunu ele alalım: Bir bardak portakal suyu için ortalama iki adet portakal gerekiyor, portakal suyu hızla ve kolayca içilebiliyor. Evet taze sıkılmış olunca içinde vitaminler var ancak bol miktarda meyve şekeri de var. Bu durumda, şekerin bağırsaklardan hızlı emilmesini önleyen lif maalesef yok. Bu ise uzun vadede karaciğer yağlanması ve insülin direncine giden yolda önemli bir adım. Bir oturuşta iki portakal kolayca yenmez ama portakal suyu bir dikişte içilebiliyor.
Şeker dışında beslenmede önemli faktörlerden bir tanesi de, hazır gıdalar. Maalesef “fast food” diye tabir edilen hazır gıdaların tüketiminde de önemli bir artış mevcut. Yine bu tarz gıdaların tüketilmesinden mümkün olduğunca kaçınmak gerektiğini düşünüyorum. Bir de Türkiye’de yaşayan insanların çok önemli bir besin tüketim maddesi, ekmek… Ekmeğin tüketimini sınırlamak, sağlıklı beslenmede önemli bir adım. Aslında bizim geleneksel tencere yemeklerimiz son derece sağlıklı ve besleyici. Abur cuburu kesip, ekmeği sınırlandırıp beslenmeyi ana olarak bu şekilde düzenleyince sorunların çoğunun düzeleceğini düşünüyorum.
Peki, çocuklar ya da biz, hiç mi tatlı, lahmacun ve mantı gibi şeyler yemeyeceğiz?
Elbette arada sırada bunlardan tüketilebilir ama beslenmenin ana ayağını bu tarz yiyecekler oluşturmamalı.
Hareketli yaşam, spor yapmak gibi çeşitli aktiviteler, bu tür rahatsızlıklardan kurtulmak için yardımcı olur mu? Pandemi koşullarında bunu nasıl sağlayabiliriz?
Maalesef pandemi süreci ile beraber hepimizin olduğu gibi çocuklarımızın da hayatına ciddi kısıtlamalar geldi. Bir buçuk yıldır çoğu çocuk için okullar kapalı. Okullar, eğitim-öğretim haricinde çocuklar için sosyalleşmenin de önemli bir merkezi. Çocuklar aylardır dört duvar arasında hareketleri kısıtlanmış şekilde oturuyorlar. Arkadaşları ile görüşemiyorlar, oyun oynayamıyor, enerjilerini atamıyorlar. Bir an önce bu konuda düzenlemelere gitmek gerekiyor. Düzenlemeye gidilene kadar, dışarı çıkamayan çocuklarda evde hareket artırabilecek çözümler aranabilir; dans etmek, evde yürüyüş gibi. Artık pek çok insanın internet erişimi mevcut, kısa bir Youtube araması ile evde spor, yürüyüş ile pek çok kaynak bulmak mümkün. Özgürce yürüyebildiğimiz günlere kadar kısa vadeli çözüm olabilir. Hedef, en az günde 45 dakika aktif hareket olmalı; aktif hareket hızlı ve tempolu bir yürüyüşteki harekete denk olarak kabul edilebilir.
Alıntı: https://www.gazeteduvar.com.tr/doc-dr-isil-yildirim-bastuhan-bizim-nesil-cocuklarindan-daha-uzun-yasayacak-ilk-nesil-olabilir-haber-1522873