Page 62 - Hekimce Bakış Dergisi 86. Sayı
P. 62

Hekimce Bakış  73

                                                               Müdürü ve Kaymakam Dilaver’in imzaları
                                                               vardır. Sonra “asker işçi” olup iner madene,
                                                               “mahkum işçi” olup iner madene madenci.
                                                               “Mükellefiyet” izleriyle doludur madenci
                                                               şehirlerinin aileleri. Domuz damcı köyleri,
                                                               lağımcı köyleri, kazmacı köyleri anlatılır
                                                               coğrafyaya yeni gelenlere; bilsin, tanısın, en
                                                               çok da anlasın diye. Gurur dolu bir ses tonu
                                                               ile anlatır madenci yaptığı işi. Anlasın ister
                                                               diğerleri nasıl bir işle uğraştığını.
                                                               Anlamak zor olsa da kimi zaman, bir tür
                                                               “zorunluluktur” madenci olmak, hayatın
                                                               maden üzerinden şekillendiği madenci
                                                               şehirlerinde. Gençlerin “en büyük” iş bulma
                                                               umududur madenler. Bu kadar zorlu bir
            Kitaplar ağır iş diye söz eder maden               işin bu kadar büyük bir umuda dönüşmesi,
            işçiliğinden. Madenci iyi bakmalıdır kendine,      gerçeğidir madenci şehirlerinin. iş bulmak,
            iyi uyumalı, iyi beslenmelidir. Binlerce kalori    çalışmak, evlenmek, ailesini geçindirmek
            almalıdır ağır iş yapan madenci. Madende           ister genç insan. Babalar, bilseler de işin iç
            yemekler ağzı düğümlenmiş bir poşetle yerden       yüzünü, “madende işe koymak oğlunu” ürkek
            yükseğe asılır. Çoğu zaman biraz domates,          bir rahatlıkla uyutur onları. Anneler ve
            biraz zeytin, biraz peynir, bolca da ekmektir      gelinler dua ederler hep; hem teşekkür ederler
            yemek. Bazen de sefer tasının içinde, ne           tanrıya bulunan iş için, hem yardım isterler
            piştiyse evin mutfağında. Isıtılamaz yemek.        iş sağlığı ve güvenliğinde. Bu yüzdendir ki,
            Çay demlenmez, termostan içilir. Ama kuraldır,  hasretle beklerler devletin iş ilanını. “Devlete
            herkes kendi getirdiğini değil, herkes herkesin  işçi alınacakmış” dedi miydi birisi, hele de bir
            getirdiğini yer maden ocağında. indiyseniz         siyasiyse söyleyen, poyraza yakalanmış deniz
            yerin metrelerce altına, vardıysanız yanına,       gibi dalgalanır madenci şehirleri. Kapılar
            uzattıysanız elinizi, durur akan sular. Kömür      aşındırılır “bir tanıdık” bulabilir miyiz diye.
            karası simsiyah yüzü ve ışıldayan gözleriyle,      “Devletin işi” iyidir. Hiç değilse güvencesi
            sımsıcak yüreğini açar size madenci; paylaşır      vardır.
            azığını sizinle. Kitaplarda okuduklarınız uçup
            gider aklınızdan.                                  Olmadıysa devletin işi, özelin kapısını çalarlar
                                                               redevansda çalışmak için, taşerona giderler.
            En uygun, en sağlıklı yolunu gösterse de           Emekliyi de kabul eder özel, acemiyi de. Bir
            kitaplar şekillerinde, ayağa gitmesi gereken       kıdemlinin yanına üç-beş acemi, olur sana bir
            maden direğini beline bağlayıp çeker               ekip. Kıdemli öğretir sanatı yanındakilere,
            rampadan yukarı. “Bazen” bel ağrısından            ustalık ve ağabeylik yapar. “Hizmet içi eğitim”
            şikayet eder madenci. Kulakları çınlar işçi        işte, üstelik “sürekli” ve “yaşam boyu”. O da
            sağlığı kitaplarının kas-iskelet sistemi           mı olmadı, “kaçak maden” ararlar çalışmak
            hastalıkları bölümlerindeki satırların. Mantar     için; kimsesiz, güvencesiz. “Kaçak maden
            enfeksiyonudur lastik çizmelerin içindeki          mi, nerde?” diye sorarsan kahvehanenin çay
            ayakların derdi.                                   sohbetinde, değişir konu, kimse göstermez
                                                               yerini. Boşunadır “kim ister yerin metrelerce
            “Ereğli Sancağı’na bağlı kariyelerde yaşayan,      altında çalışmak?” sorusuna yanıt aramak
            hasta ve sakat olmayan 13-50 yaş erkekler          madenci şehirlerinde. Çocukları süt ister
            için ayda 12 gün süreyle maden ocaklarında         onların da. Ekmek ister, oyuncak ister,
            çalışma yükümlülüğü”. Böyle yazar meşhur           ayakkabı ister. Mutfakta ocak, kaynatacak
            Dilaver Paşa Nizamnamesi’nde. 8 Mayıs              çorba bekler. Sihirli bir sözcüktür umut.
            1867 tarihli düzenlemenin altında Maden            Madende çalışmak, zorunluluğa dönüşür
            Katibi ismail Hakkı, Kolağası Hasan Tahsin,        madenci coğrafyasında sessizce; artık gerek
            Miralay Memur-u Mahsusu Mehmet Sait,               kalmaz mükellefiyet denen şeye.
            Maden Komisyonu Başkanı Hüseyin ile Maden
   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66   67