Page 59 - Hekimce Bakış dergisi 92. Sayı
P. 59
Güneşin azgın sıcağı beynine beynine işliyordu yürürken. yan gözle bakınca deli gibi gülüyordu. Kasabın kapısına
Kasaba uğrayabilmek için yolu uzatıp çarşıdan geçmeyi beş on metre kalmıştı. Cüzdanında para mı diye kontrol
göze almıştı. Zırhla çekilmiş koyun kıymasıyla tepsi etmemişti evden çıkarken. Buralarda kredi kartı kullanmak
kebabı yapmayı dün geceden kafasına koymuştu. haram sayılırdı. Cüzdana baktı, boştu. “Neyse canım kasap
Mecburi hizmetin faydası da bu olsa gerek diye geçirdi beni tanıyor nasılsa” diye geçirdi içinden.
içinden. Güneydoğu yemeklerinin çoğu kolay öğrenilen
kebaplardan oluşuyordu. Arabayı evin önünde bıraktığına Dükkâna adımını atar atmaz iki iri kıyım arsız kedi
pişman oldu. Kızgın fırında yürümenin ne mene bir şey bacaklarının arasından yıldırım hızıyla geçip sokağa
olduğunu istemeden de olsa öğreniyordu. “Tibet rahipleri fırladı. Arkalarından kasabın sunturlu küfrü yetişti.
kor ateşlerde böyle yürüyormuş demek ki. Bir ay daha Kedilerin ağızlarından sarkan kanlı ciğer parçaları durumu
bu sıcaklarda eve kadar yürürsem cehennemde işim çok açıklıyordu. Kasapla bir hayli dalga geçti. “Kediye ciğeri
kolay olacak” diye soğuk bir espri yapıp kendi kendine kaptırmak” deyimini bu sakin tabiatlı adamın dedeleri mi
pis pis sırıttı. Kasap dükkânından yükselen taze kan ve bulmuştu acaba? ‘Bunu sosyal medyada paylaşmalıyım’
iç yağı kokusu yokuşun başını tutmuştu. Genzini yakan diye mırıldandı. Kasabın özene bezene zırhla çektikten
koku beyindeki ilgili merkeze ulaşır ulaşmaz pisboğaz sonra üzerinde büyük bir alışveriş merkezinin amblemi
kedi yavruları gibi yalanarak adımlarını sıklaştırdı. Tepsi basılı yağlı kâğıda sararak kutsal bir emanet gibi teslim
kebabının hayali lezzetiyle damağı kamaştı, ağzı sulandı. ettiği yarım kilo kıymaya şefkatle sarılıp borcunu deftere
Yokuştan iner inmez, küçük meydanda kurulu iptidai yazdırdıktan sonra pazarın ortasından yürümeye başladı.
kasaba pazarının kuru kalabalığının tam da ortasına düştü.
Kürtçe bağırtılar, neşeli pazarlıklar, kahkahalar işitiliyordu Tam karşısından gelen sarı benizli, kara kuru delikanlı
hengâmenin içinde. Böyle zamanlarda yakalandığı dikkatini çekti nedense. O sıcakta montla yürüyordu. ‘Kim
yabancılık hissini katlanabilir kılmak adına tek kişilik bir bilir ne derdi var garibin? ‘ diye geçirdi içinden. Az daha
oyun sahneliyordu. Kendine İspanyol turist muamelesi yürümüştü ki kasabanın her tarafından duyulacak kadar
yapmaktan hınzırca bir zevk alıyordu. Antonio Banderas inanılmaz şiddette bir patlama oldu. Gözleri kamaşmış,
taklidi yaparak, bilmediği İspanyolcasıyla ürettiği saçma kulakları sağır olmuştu. Birden hafiflemiş gibi hissetti
sapan kelimeleri mırıldanıp yürürken bir yandan da hiç nedense. Sonra aniden bir kamaşma daha. Balonla göğe
tanımadığı adamlara selam veriyordu. Poliklinik sayısını yükseliyormuş hissine kapıldı. Kıymayı nereye koyduğunu
azaltmanın çaresini bulmuştu belki de. Yanlarından hatırlamaya çalıştı. Kollarını oynatmak istedi, bulamadı.
geçen tuhaf doktoru anlamsız ifadelerle süzen ahaliye Sonra her şey, her yer karardı.
Hekimce Bakış 59

